Gökyüzünü andıran mavi gözleri ile karşımdaydı bana bakıyordu ve hiç değişmemişdi hala benim küçük Enis'imdi.
"Hani beni almaya gelecektin söz vermiştin."
"Geleceğim çok az kaldı gelip seni alacağım."
"Ne zaman geleceksin gel artık."
"Az kaldı geliyorum." Dedi ve gözden kayboldu. Birden gözlerimi açmamla yine herşeyin rüya olduğunu ve onun gelmediğini anladım. Son birkaç aydır sürekli aynı rüyayı görüyordum ' geliyorum ' diyordu ama gelmiyordu.
Bugün Kubilay bey ile görüşmeye gideceğim yarın turistler gelecek onların hakkında konuşmak için. Derin bir nefes alarak yataktan kalktım banyodaki işlerimi hallederek odaya gelip odamı topladım ardından üzerime her zaman ki gibi rahat birşeyler giydim. Odadan çıkıp İmre'ye bakmak için odasına girdiğimde çoktan çıkmış olduğunu gördüm kapıyı kapatarak birşeyler atıştırmak için mutfağa gittiğimde İmre'nin benim için hazırladığı kahvaltıyı görünce yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Masanın üzerinde de bir not vardı not da şöyle yazıyordu ''Sabah dersim olduğu için erken çıkmak zorundaydım ama seni unuttuğumu sanma sakın. Seni seviyorum. ''. İmre'nin hazırladığı kahvaltı sofrasına oturarak güzelce karnımı doyurdum ardından masayı toplayıp evden çıktım sahil kenarında biraz yürüyüş yapmak istiyordum daha sonra gidebilirdim Kubilay bey'in yanına.
Ayağıma beyaz converselerimi giyerek merdivenlerden indim. Hava insanı kendine getirecek kadar soğuktu, üşümüyordum tam tersine kendime getiriyordu böyle havalar beni. Otobüs durağına yürümeye başladım sahile gidecektim. Durağa geldiğimde ben hariç iki bayan daha vardı sohbet ediyorlardı biri kızını diğeri ise oğlunu ballandıra ballandıra anlatmakla meşguldü. Fazla beklemeden otobüs geldi otobüse binip otobüs kartımı okuttum. Boş bulduğum bir yere oturdum gideceğim yer zaten fazla uzak değildi kısa bir sure sonra ineceğim durağa gelmiştim ayağı kalkarak otobüsün durmasını bekledim otobüs durduğunda ise inerek sahile doğru yürüdüm. Deniz kokusu, deniz havası ve dalga sesleri her zaman bana huzur vermiştir. Şimdi de her sabah aylardır gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulmak için geldim buraya çünkü artık Enis gelmeyecek biliyorum. Ama ona verdiğim sözü tutmayalım o sözü ben sadece onu değil aynı zaman da kendime vermiştim. Onu seviyordum ve gelmese bile sevecektim o yeşil gözleri aklımda olduğu sürece ondan vazgeçmeyecektim.
Sahil boyunca yürüdüm bugün pek kimse yoktu hafta içi olduğundandır diye düşünerek yürümeye devam ettim. Kubilay bey'in ofisi sahile çok yakındı otobüse binmeyecek yürüyerek gidecektim.
Ofisin kapısına geldiğimde zili basıp bekledim fazla beklemeden Kubilay bey'in sekreteri kapıyı açarak beni içeriye buyur etti. Kubilay bey'in odasına girdiğimde ayağı kalkarak elini uzattı ve
"Hoşgeldin Arya."
"Hoşbuldum Kubilay bey." Dedim. Masasının önünde bulunan misafir koltuklarından birine oturdum. Elindeki kağıdı bana uzattı.
"Gelecek olan arkadaşların gezi masrafları için belirdiğimiz 1000 tl banka hesabına yatırıldı bu da onun dökümü."
" Tamam bu yatıralan para neler için kullanılacak peki?"
"Bu para kısmen senin de sayılıyor canım arkadaşları gezdirirken herhangi yapılacak olan giderin senin cebinden çıkmaması için yatırıldı."
"Tamam teşekkürler. Arkadaşların gidecekleri yerlere gidebilmek için bize bir araç verilecek mi? Çünkü onlar beş kişiler bir de ben varım taksiye binmek istesek sığamayacağız."
"Ah! Tabi size sığabileceğiniz büyüklükte bir araç vereceğim yarın. Zaten geziye yarın başlamayacaksınız yarın sadece arkadaşları havaalanından alıp kendini tanıtacak ve onları kalacakları otele bırakacaksın. Asıl gezi sonra ki gün başlayacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLAR SONRA
Novela JuvenilYıllar sonra gelen şey neydi? Belki bir aşk... Belki bir intikam... Belki bir kavuşma... Belki de yılların yaşatamadıklarıydı.... Arya DURULMAZ, başına geleceklerden habersiz bir şekilde bekleyen kişi... Enis ÖZTUNÇ, gittiği yere gökyüzünü götürece...