Multimedia'daki adamımız Ege.
Pamira şaşkınca Timur'a bakıyordu. İçindeki merak artarken doğru harfleri seçip kelime oluşturamıyordu. Duymak istediği şarkıyı karşısında onun gözlerine korkarak bakan Timur duymuştu. O şarkıda ne söyleniyorsa Pamira hakkındaki gerçekler vardı.
"Şarkıda ne diyordu?" diye heyecanla sordu Pamira.
"Bunu bilen bir tek sensin. Korkuyorum Pamira. Senin ne olduğunu biliyorum."
"O zaman söyle ben neyim?" diye Pamira sesini yükselterek konuştu. Sıkılmaya başlamıştı ve sıkıldığında iyi şeyler olmazdı. Timur ise hafifçe tebessüm etti.
"Canavar." Kelimesi Timur'un dudaklarından döküldüğü an da yer sarsılmaya başladı. Etraflarındaki dünya yok olurken geriye bir tek Timur ve Pamira kalmıştı. Timur gözlerini ayırmadan Pamira'ya bakıyordu. Bulundukları yere bakmıyor ve sadece ona bakıyordu. Hareket ettiklerini hissediyor ve renklerin kaybolduğunu gözünün ucuyla görüyordu.
Pamira başını eğmiş ve gözlerinin ucuyla Timur'a bakmaya devam ediyordu. Gözlerini Timur'dan çekip etrafındaki boşluğa baktı.
"Burası neresi?" diye sessizce sorduğunu düşünüyordu ki sesi bir yere çarpıp tekrar ona döndü.
"Senin ve benim zihnimin birleştiği yerdeyiz." Dedi Timur.
"Neden buradayız?"
"Neye sebep olduğunu görmeni engellemek için buradayız.
"Bilmecelerden nefret ederim, Timur."
"Bu oyunun yazarı sensin ve bende senin kurallarına göre oynuyorum." Dedi Timur ve ayağa kalktı.
"Biz bir oyunda falan değiliz."
"Hakem oyuna girdi ve kurallar bozuldu. Sana kurallarını hatırlatayım amacını unutma." Dedi Timur. Pamira'nın ellerinden tutmuş onu yerden kaldırıyordu. Pamira ise bu kadar öfkeliyken kalbinin nasıl bu kadar hızlı attığını bilmiyordu.
"Amacım ne?" diye sordu Pamira dalgın bir şekilde.
"Hayatı kurtarmak. Hayat sadece bizim toplumumuzun ya da Dünyalıların yaşaması değildir" Dedi tebessüm ederek Timur. Pamira'dan korkuyordu ama bir o kadar da korkmuyordu.
"Unutma Pamira hepimiz yok olmak zorundayız." Diye sözlerine devam etti Timur.
"Kaçmalıyız." Dedi ki Pamira hapis oldukları odada Timur'la yerde oturduklarını fark etti. Timur ise ona göz kırptı. Pamira şaşkınca etrafına bakınırken ayağa kalktı. Timur'un sırtını kolona doğru yaslayıp kapıda duran diğer ekip arkadaşlarının yanına doğru ilerledi.
Biliyordu ki bir oyundaydı. Bu oyunda kaybetmek ya da kazanmak yoktu. Herkes oynamak zorundaydı. Oyunun sonunda ödül ya da ceza da yoktu. Hayat paradoksunun içindeydiler. Bir başlangıçları olmadığı gibi sonları da yoktu. Timur onun zihnine küçük ekmek kırıntıları bırakmıştı ve onun yolunu bulmasına yardım ediyordu. Pamira oyun kurucularını kandırmak zorundaydı. Oyunu durdurması için, yeni bir paradoks yaratmalıydı. Yaşlı kadın oyuna müdahale edip onun iki yılını acımasızca çalıp hile yapmıştı. Oyunu yok etmek için oyunu kurallarına göre dışarıdan oynamalıydı.
Pamira hislerine göre hareket etmez ama ne yapacağını bilirdi. Oyun kurucusu ona şarkıyla ne yapacağını söylerdi. Pamira artık bunu anlamaya başlamıştı. Nira'dan Dünya'ya gelmesiyle oyun başlamıştı ve şuan burada bulunması oyunun gidişatına uygundu.
Pamira hafifçe tebessüm ederek Yalgı'nın omzuna dokundu. Yalgı ani bir şekilde ona doğru şaşkınca döndü.
"Bu kapıdan çıkamayız. Gölgelerden çıkacağız." Dedi Pamira gözlerindeki ışıltıyla. Diğerleri onu böyle görmeye alışkın olmadıkları için şaşkınca bakıyordular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEŞGALE
Science-Fiction"Kız kardeşini kurtarmak istiyorsan bir seçim yapmak zorundasın." dedi kalın sesiyle adam. "Bir seçim yapmayacağım, onu kurtaracağım." diye cevap verdi duygu barındırmayan yüzüyle. "Ya insanlar ya da kardeşin." dedi adam. Eğer normal bir insan olsay...