Kırmızı kanla kaplı duvarlar. Asılı olan ölmüş bedenler. Onları öldüren Yalgı ve Pamira değildi. Hepsi kısa süre önce ölmüştü. Yalgı ve Pamira gelmeden. Duvardaki bedenler Barış'ın hediyesiydi. Bu sürpriz için uzun zamandır uğraşmıştı.
"Biri bizimle dalga geçiyor." Yalgı güçsüz bir sesle mırıldandı. Pamira ona cevap vermeden karşısında asılı duran kendi ölmüş olan bedenine yaklaştı. Bu beden ve diğer on bir beden de ona aitti. Her bir beden duvara kollarından çivilenerek asılmıştı. Bedenlerin arasında elli santim mesafe vardı. Soğuk bir mesafe. Burada olan sadece Pamira'nın ölü bedenleri değildi. Mekikte gördüğü, fanusların içindeki bütün bedenler buradaydı. Tek farkları buradakiler tek parçaydı. Uzun süre çürümeden kalabilmeleri için kanları çekilmiş olmalıydı.
Barış, buraya sadece ölü bedenleri bırakmamıştı. O gösterişi severdi. Bu yüzden duvara kan kullanarak, büyük harflerle yazı yazmayı unutmamıştı. "Bedenler parçalanıp, mekiğe gönderilmek için hazır." Belki de Pamira'yı telaşa düşmekten kurtaran yazı buydu.
Barış bu yazıyı yazdırırken, aklında Pamira'nın yere düşerek bayılmasını defalarca canlandırmıştı ama istediği gibi olmadı. Pamira bedenlerin her birine arkasını döndü. Dik ve yüzünde mutlu olduğunu gösteren bir gülümsemeyle Yalgı'nın yanına yürüdü. Pamira mutluydu çünkü bu bedenleri oraya koyanın kim olduğunu biliyordu.
Geriye neden ve nasıl soruları kalmıştı? Yine de kim sorusunun cevaplanması ileriye atılan bir adımdı.
"Gördük göreceğimizi. Hadi gidelim. Zamanımız yok." Dedi Pamira ve kapıya doğru koştu. Yalgı, Pamira'nın bu durumuna şaşırarak, seyirci kaldı. Hareket etmeden durdu. Kendi ölü bedenlerine değil, Pamira'nın ölü bedenlerine baktı. Bunların onlara ait olduğu kesindi ama nasıl?
"Enise ve Aypare." Diye fısıldadı Yalgı. Bu iki isim Rana ve Yalgı'yı mekikte bağlayıp kaçmıştı. Arkalarından da hediye olarak ekip arkadaşlarından Feray ve Fatih'in öldürerek bırakmıştılar. Pamira, Yalgı'nın söylediği iki ismi duymuştu. Kapıdan uzaklaşarak ona yaklaştı. Yalgı ise heyecanla bir şeyleri sayıyordu.
"On üç tane." Diye heyecanla bağırdı Yalgı. Pamira'nın omuzlarından tutarak onu ileri geri sarstı. "Ne?" diye sarsıntının arasından karşılık vermeyi başardı Pamira.
"Kopyamız ya da klonumuz olan on iki beden var. Bizimle beraber de on üç beden var ama dikkatli bak. Feray, Fatih ve Leyla'da on üç beden var çünkü onlar öldü." Yalgı heyecanla konuşurken Pamira ona anlamsız bir bakış attı.
"Sen Leyla'yı vurarak öldürmüştün." Dedi Yalgı, o an Pamira anladı. Kafasını kaldırıp Leyla'nın on üç tane bedenine baktı.
"Hiçbir beden de vurulma izi yok." Dedi Pamira. Bu sefer o da Yalgı kadar heyecanlıydı. Yalgı, heyecanla başını olumlu anlamda sallarken Pamira'yı sarsmaya devam ediyordu.
"Çünkü Enise ve Aypare, senin Leyla'yı neresinden vurduğunu bilmiyorlardı."
"Barış ile ortaklar ve bize bir oyun hazırladılar." Pamira'nın sözüyle Yalgı onun omuzlarını serbest bırakarak geri çekildi. Bir elini beline ve diğer elini de saçlarının arasına koydu. "Ama neden?" sorusunu sordu. Şuan için zamanın akıp geçmesinin bile önemi yoktu.
"Bedenleri mekiğe koyanlar Niralılardı. Mekiğin için de virüs vardı ve benim dışında herkesi öldürecekti. Bu yüzden bedenleri mekikten çıkarmak zorunda hissetmediler. Merakıma yenik düşüp diğer mekikleri aramaya başlamasaydım, o bedenleri bulamazdık. Benim uyuduğum bir anda da Dünya'yı yok edecektiler. Tahminimce Enis ve Aypare bunu biliyordu. Bir şekilde Barış'a ulaşıp iş birliği yapmış olmalılar. Bunu yaptılar çünkü bizim tekrar Nira'ya güvenmemizi istiyorlar. Böylece ben uyurum ve mutlu son." Pamira sonlara doğru durgunlaşarak yapışkan yere oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEŞGALE
Science Fiction"Kız kardeşini kurtarmak istiyorsan bir seçim yapmak zorundasın." dedi kalın sesiyle adam. "Bir seçim yapmayacağım, onu kurtaracağım." diye cevap verdi duygu barındırmayan yüzüyle. "Ya insanlar ya da kardeşin." dedi adam. Eğer normal bir insan olsay...