AB VALLA TELEFONDAN BÖLÜM YAZMAK ÇOK ZOR :(((
_
~!~
Şeytan neden cennetten kovuldu?
İlk insanlar Adem ve Lilith topraktan yapıldı. Şeytan ateştendi. Tanrı Şeytan'a emir verdi. Tanrı'nın emirlerine sadık ol ki Cennet ayaklarının altında olsun. Ama Şeytan onu dinlemedi. İnsanları küçümsedi...
~!~İnsanlar çeşitli duyguları aynı anda hissedebilirler. Aynı anda birçok duyguyu yaşayabilirler. Karmakarışık olan duygular sorgulatırken insana ne olduğunu, yıkar, paramparça eder insanın duvarlarını. Öldürür insanı delicesine işkence eder. Her gün farklı bir şekilde insanın sırtına yük olur.
William James Moriarty hayatı boyunca bir yük taşımıştı sırtında. Tanrı'ya inanmamış ve Tanrı'dan Tanrı'nın görevini, insanları korumak ve kötülüğü yok etme görevini almıştı. Bu yaşamda ve evrende her canlı veya cansız varlığa bir görev düşerdi ama William'ın görevi bu değildi. William'ın görevi iyi bir profesör olup iyi öğrenciler yetiştirmekti. Ama William James Moriarty Tanrı'nın kendisine verdiği bu görevle yetinmeyip Tanrı'nın kendi özelliğini çalmıştı. Cezası? Ölmek zorundaydı. Cezası bu olmalıydı. William kendi cezasını bile belirlemişti. Ölmeliydi. Sonra da ait olduğu yerde, cehennemde yanmalıydı. Sonu bu olmalıydı ama Tanrı'ya asla karşı çıkamazsın.
Tanrı her insanını sever. Tanrı kendisinin olana zarar veren vermediği sürece her insanı sever. Tanrı asla adaleti savunanlara kızmaz. Adalet savunulmalıdır. Bir kadının, bir çocuğun veya suçsuz bir adamın hakkını savunan insanları sever. Çünkü Yaradan iyidir, bağışlayıcıdır, şefkatlidir. Cennetinin kapısını herkese açar. Ve aşk denilen kutsal duyguyu her insanının tatmasını ister. Masum olan her insanının tatmasını. Tanrı William'ı seviyordu. Ama William kendisinden nefret ediyordu. Tanrı William kendisine nefret ederek zarar verdiği için William'ı affedemiyordu ama yine de adaleti sonuna kadar savunan insanının üzülmesini de istemiyordu.
Tanrı bu yüzden ona bir melek gönderdi. Onun için elini kana bulayacak ve onun için canını düşünmeden kendisini tehlikeye atacak bir melek. Ölürken bile asla yalnız bırakmayacak bir melek. Çünkü Tanrı William'ı seviyor ve üzülsün istemiyordu. Sherlock Holmes Tanrı'dan William'a verilen en güzel hediyeydi ve William onu sonuna kadar korumaya kararlıydı. Milvetron'u öldürdüğünde üzülüşü, acısı bu yüzdendi. Tanrı'nın ona gönerdiği hediyeyi yoldan çıkarmıştı. Ve William o zaman tekrar hatırlamıştı,
Tanrı bağışlayıcıdır, Tanrı şefkatlidir, Tanrı iyidir, Tanrı her insanını sever ama Tanrı isyan edenleri sevmez. William doğduğu andan itibaren isyan etmişti Tanrı'ya. Doğuşu bile bir isyandı. William tehlikeli bir zekaya sahipti. 'Zeka insanı delirtir!' William delirmişti. Evet hep kötü insanları öldürmüştü ama kana açtı. Ne olursa olsun William kana açtı, muhtaçtı. Öldürmek istiyordu. Her kılıcının ucunda kan birikişinde daha da fazlasını istiyordu. William şeytandı. Doğuşuyla beraber Tanrı'ya isyan etmiş ve onun hediyesini kirletmişti. Cehennemden asla çıkamayacaktı.
William James Moriarty bir şeytandı.
Şeytanlığın makamını yıkan bir şeytandı.Yine ona sürekli yapışan eller. Kırmızının en koyu tonuyla harmanlanmış eller. Vücudunu yemek istermişçesine William'a yapışıyor ve ona onun, 'Bir cani, katil, şeytan veya tiskinç
bir varlık olduğunu' söyleyip duruyorlardı. William bunların hepsini kabul ediyordu. Asla kabul etmemezlik yapmazdı. Hak ediyordu. Eller onu dipsiz ama aynı zamanda öldürücü sıcaklıkta ki bir kuyuya doğru çekiyorlardı. Ne kadar aşağıya inseler sıcaklık o kadar dondurucu olmaya başlıyordu bir ayarı yoktu. Ya çok sıcak ya çok soğuk. William soğukla beraber gözlerini kapatırken bir ışık yandı hemen önünde. Bembeyaz tek bir lekesi bile olmayan bir güvercin William'ın önünde uçup durdu. William ne zaman üzerinde ki eller çekildi ve ne zaman güzel bir ormanlık alana geldiğini bilmiyordu. Burası tanıdık geliyordu. Neresiydi? Çok tanıdıktı. Büyük söğüt ağacı ve altında ki piknik alanı.. Burası küçükken ağabeyi ve kardeşiyle piknik yapmaya geldiği yerdi. Genel olarak bu söğüt ağacının altında otururlardı. Çünkü insanlar gelmiyordu. Bir anda giden kuş tekrar önünde belirip, uçmaya başlayınca şakınca baktı kuşa. Kuş ne yapıyordu böyle? Derken birden kuş pençeleriyle William'ın parmağını yakaladı ve onu söğüt ağacının altına kadar çekti. Birden William orada daha önce var olmayan kişiyi gördü. Meleğini. Sherlock sırtını ağaca yaslamış ve uzun bacaklarına uzanmış olan kendisine kitap okuyordu. Meleğinin yüzünden belliydi ne kadar mutlu olduğu. Çok güzel bir sahneydi. Kendisi uyuyakalmış ve meleği de nazikçe saçıyla oynuyor bazen de eğilip hafif bir öpücük bırakıyordu. Asla bitmesini istemediği sahneydi, taa ki birden kocaman Söğüt ağacının arkasından biri çıkıp elinde ki silahla meleğinin kafasını hedef alana kadar. William hareket etmeye çalıştı ama olmadı. Tüm vücudu kilitlenmişti. Tek yapabildiği ağzını aralamak ya da korku dolu gözlerini yabancıya sabitlemekti. Uzun siyah saçları olan adam kafasını kaldırdı ve William'ın gözünün içine baktı. Adamın siyah gözleri bir anda kendi gözleri gibi kırmızı parladı ve,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angels Like You | SherLiam +18
Romance"seni yakaladım" "bana baktığın zaman benim neler hissettiğimi biliyor musun? gerçekten doğrunun ne olduğunu hissettim. bir meleğin nasıl görünebileceğini gördüm. cennetin nasıl bir yer olduğunu fark ettim. cehennem beni yanına almadan önce, uçu...