Telefonumun çalınmasıyla kucağımdaki leptop u ayaklarımı uzattığım sehpaya bırakıp ayağa kalktım. Bahçeden çıkıp salonda koltuğun üzerinde olan telefonu elime aldım. Ekrana baktığımda 'bilinmeyen numara' yazısını gördüm. 4 gün önce doktor aramıştı acaba tekrar o mu diye düşündüm. 3 gün önce hastaneden geldikten sonra çok sevdiğim ailem (!) Bana ulaşmasın diye telefonumu kapatmış bu sabah açmıştım. Daha fazla beklemeden telefonu açıp kulağıma götürdüm.
"Gece?" Dedi karşıdaki kadın sesi. Kimdi bu şimdi?
"Buyrun?" Dedim her zamanki sesimle.
"Ben Aylin Boran dün hastahanede DNA testi için geldiğin kızın annesi." Dedi ve durdu. Benden ses gelmeyince devam etti.
"Bugün seninle bir yemek yemek istiyoruz. Müsaitsen akşam saat 8'de bize gelebilir misin?" Bir de bu çıktı.
"Gelemem." Dedim kısa ve net şekilde. Bir de açıklama mı yapsaydım neden geliyorum diye?
"Lütfen beni kırma. Tanımak istiyoruz seni. Bize gelirsen çok mutlu edersin bizleri." Dedi. Ne söylemem gerektiğini bilmezken tekrar konuştu.
"O zaman sen bana konum atarsın ben seni aldırırım kızım." Bu ne diyor? Bir de aldıracakmış.
"Emrivakiler den hiç hoşlanmam. Kendim gelirim iyi günler." Diyip suratına kapattım. Yeni aile istemiyordum ama akşam yemeğinden kurtulmuş oldum.
Bahçedeki leptopu ve kahve bardağını alıp içeri girdim. Bahçe kapısını kapattıktan sonra bardağı mutfağa bıraktım. Elimdeki leptopla odama çıktım. Leptopu çalışma masasının üzerine bıraktım. Bir sırt çantası alıp içine eşofman,siyah sporcu atleti ve havlu koydum.
Aşağı inip mutfağa girdim. Suluğa su doldurduktan sonra ağzını kapatıp sırt çantama koydum. Salondaki koltuktan telefonu, ev ve araba anahtarını alıp evden çıktım.
Belki fazla vakit geçiririm eve yürümek zorunda kalmayayım diye arabaya bindim. Sırt çantamı yan koltuğa attıktan sonra arabayı çalıştırdım.
Kisa sürede boks salonuna geldiğimde arabayı park edip sırt çantamı aldım ve arabadan çıktım. Arabayı kilitleyip salona girdim. Giyinme odasına gidip üzerimi değiştirdikten sonra saçımı at kuyruğu yaptım. Elime sargı sardıktan sonra elime boks eldivenlerimi geçirip giyinme odasından çıktım. Boş torbaların birinin önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve ardarda yumruklar atmaya başladım. Seviyordum bu sporu. Bende boksun ayrı bir yeri vardı.
İçimde hiç dinmeyen öfke vardı. Bu öfkeyi 18 yıllık ailem yaratmıştı. Midem bulanıyor onlardan. Şimdi tüm yaşadıklarımın boş olduğunu öğrenmiştim. Onlarca şeyi boşuna yaşadığımı, acıyı, öfkeyi ve beni bu hale getiren tüm duyguların boşuna yaşadığımı öğrendim. Aklımdaki asıl soru 'çocuklar karışmasaydı ben yine aynı şeyleriyaşar miydim? Yoksa her şey daha mı güzel olurdu?' 10 yaşıma kadar neşeli bir insandım. Bu neşem 13 yaşımda siktir olup gitmişti benden. Çok ağladım. Çok güldüm. 13 yaşımdan beri duygusuzum. Kader mi demeliydim yoksa aptal bir hemsirenin hayatımla oynaması mı? Belki bebekler karışmasaydı böyle olmayacaktı diye düşünüyordum. Ya da benim kaderim zaten buydu ve aile fark etmeksizin yaşayacaktım bunları. Canımı çok acımışlardı.
Boks torbasına son olarak tekme attım. Yorulmuştum. Boks torbasını kollarımın arasına alıp durdurdum. Boynumdaki havluyla terimi sildikten sonra giyinme odasına gittim. Elimdeki boks eldivenlerimi çıkardıktan sonra telefonumu sargılı ellerimin arasına aldıktan sonra ekranı açtım ve saate baktım. Bir buçuk saat geçmişti. Elimdeki sargıyı çıkarıp buraya geldiğim kıyafetlerimi çantama tıkıştırdım. Daha 2 saatim vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Başına
Novela Juvenilyalnızlığı sevmeye başladığınızda yalnızlığa alışırsınız... üzülmeye değmediğini anladığınız zaman kendi değerinizi bilirsiniz... yalnızlıktan korkmamalı, kendinizden başka kimseye ihtiyaç duymamalısınız. Ben bunu çok uzun süre önce anladım. kendi ç...