1

1.6K 84 64
                                    

13 Ekim 2021

Her şey net.

Emir defalarca deneyip her seferinde başaramadığı intihar meselesini tekrar denemiş ve yine becerememişti. Sinirden yanakları kızarmış, elleri titriyordu.

Nefes aldığım ilk anda annemin canını alabilmeyi becerdim ama kendi canımı alamıyorum diyerek kendine kızıyordu.  Uzun dalgalı saçlarını çekiştirip defalarca kendi içinde yaptığı mahkemelerde reddettiği fikiri bu sefer onayladı. Şehirde namıyla ünlü, kendi hâlinde takılan ama bulaştı mı bırakmayan bir tefeci vardı. Temiz iş alır aldığı işleri layığıyla hâllederdi.

Emir'e tam lazım olan tipti kendisini tek mermiyle öldürecek, acımasız biri.
Korksada kendi içinde defalarca itmeye çalışsa da bu fikri olması gereken bu diyerek savaşı bitiyordu.

Dokunamıyordu. Emir 7 yaşından bu yana dokunmanın önemini babası tarafından zorla öğretilen bir çocuktu. Ne diyordu babası dokunmadan olur mu?

Olurdu.

O küçükken babasına korkudan dokunmadığı zamanlarda seviyordu. Hiç bilmediği sadece fotoğraflarda gördüğü annesini de seviyordu. Ama hayat öyle bir evreye getirdi ki yeri gelince peluş oyuncağa sarılamaz hâle geldi.

Yaklaşan taksiye el uzatıp durduğu anda bindi. Kararı o kadar beyninde dolandırmıştı ki tefecinin adresini ezbere bilecek hâle gelmişti. Şöföre adresi söyleyip arkasına yaslandı. Içinde anlam veremediği bir huzursuzluk ve karnında kasılmalar vardı.

Adrese geldiğinde cebinden para çıkartıp adama uzattı. Beklemeden taksiden inip mahalleye dikkatle baktı. Sevecenlik ve tehlike arasında gidip gelen bir mahalleydi. Öğrendiğine göre herkes kafadan kırık ama kendi hâlindeyken fazla iyi olan insanlardı. Kimseye durduk yere bulaşmazlar ama bir kafaya taktılar mı kolay kolay bırakmazlarmış.

Aslında Emir de bu mahallede kalıyordu ama o daha diğer ucundaydı ve o tarafta çocuklu aileler kalır yani kimse kimseye bulaşmazdı.

Küçük duran, gözleri kıpkırmızı, her an yere yığılacak gibi duran Emir fazlasıyla dikkat çekmeye başladı. Dış görünüşü bir yana yürek yemiş gibi etrafı incelemesi bir yanaydı. Mahalleli gereksiz ego kasmaya çalışan ergenlerden o kadar bıkmışlardı ki ne bok yerse yesin düşüncesiyle Emir'in belaya gitmesine bir şey dememeye karar verdiler. Tabi biri hariç.

"Genç adam. Eğer iddiaya girdiysen ya da kız arkadaşını serseriyim kızım düşüncesiyle tavlamak istiyorsan yanlış mekandasın. Uyarıyorum sizin gibi bebekler için olan bir yer değil burası"

"Poyraz Bey'i arıyorum"

"Sizin bir ders alma zamanınız geldi. Yürü içeride Poyraz Bey'in"

Emir gözdevirmemek için kendini tuttu ve orta yaşlardaki adamı takip etmeye  başladı. İçerinin kasvetli havası, gittikçe fazlalaşan karın ağrısının yanına mide bulantısını da ekledi.  Uzun uzun gittiler ve en sonunda siyah kapıda durdular.

Adam çoktan küçük çocuk için pişman olmuştu. Bir anlık sinirle çocuğu içeri sokmuş olsada çocuğun gittikçe beyazlaşan yüzü zayıf noktasına bomba gibi yerleşti. Fakat buradan dönmek kendi içinde çocuk içinde daha tehlikeliydi.

Siyah kapıyı açıp çocuk girdikten sonra bir daha kapattı.

Emir arkasından gelmeyen adama yandan bakış atıp gözlerini kendisine alayla bakan Poyraz'a çevirdi.

Poyraz'ın gülen yüzü saniyesinde soldu. Gençti ve fazla güzeldi. Gözlerinin lens olup olmadığını anlamak için Emir'e oturmasını işaret etti. Emir ise fazla gergindi.

"Şey rahatsız ediyorum."

Emir'in konuya giriş şekli Poyraz'a fazla tatlı geldi ve hafif gülümsedi. Neydi bu çocuk?

"Aslında tefeci olmanızın bir yana arada para karşılığı hak eden insanları öldürdüğünüzü biliyorum bende bunun için geldim. Yani beni öldürmenizi istiyorum elimde çok para yok fakat 10 ay çalışıp istediğiniz miktarı vermeye çalışırım. Nerede öldürmek isterseniz gelirim kendi mezarımı kazar içine yatarım. Sadece öldürüp gömseniz yeter"

Emir sanki masal anlatır gibi anlatıyor, Poyraz ise böyle bir rengin nasıl lens olmadığnı anlamaya çalışıyordu.

Gözleri şimdilik bir kenara bırakıp asıl meseleye, konuştuğu ilk andan bu yana arada ortaya çıkan gamzelere odaklandı. Fazla güzeldi tamam ama kalbi neden hızlı atıyordu. Çocuk nasıl ölmekten bahsederken böyle bıcır bıcır konuşabiliyordu?

"Poyraz bey, beni dinliyor musunuz? Başınıza dert olacak kimsem yok dediğim gibi sadece öldüreceksiniz"

"Kaç yaşındasın?"

"19 ama siz 20 yaşıma girdiğim gün öldüreceksiniz. Yani kabul ederseniz, yani lütfen edin"

Sevecen olduğunu düşündüğü gülümsemesini atan Emir ve amına koyduğumun kalbi diyerek küfür eden Poyraz. Farklılardı işte...

"Neden ölmek istiyorsun?"

Aslında Poyraz böyle sorular sormazdı. Çocuğu görmeden önce biri böyle bir teklifle gelecek deselerdi 'Parasını alın, istediği gibi öldürün' derdi. Suçsuz insanları öldürmezdi fakat kendisi istiyor diyerek aradan çıkabilecek kadar umursamazdı. Ama çocuğun ses tonu ve gamzeleri öyle güzeldi ki konuşması için daha fazla sorular düşünmeye başladı.

"Dokunmadan sevemem, sevmezler."

"İsmin neydi?"

Emir korkmasına rağmen kocaman gülümseyip "Emir" dedi. Katiline gülümsemek hasta tarafının hoşuna gitsede çocuk tarafı fazla kırgındı.

Poyraz ise hâlâ mavi gözlerde tutukluydu.

Hatırlamıştı bu çocuğu mahallenin uç tarafına yeni taşınmış ve iki aydır orada yaşıyordu. Aslında Onur çocuktan bahsetmişti ama Poyraz dinlemeyecek kadar yorgundu. Keşke dinleseydim, keşke daha önce bu gözlerin farkına varsaydım dedi içinden. Belki o zaman çocuğu daha iyi tanır, neden ölmek istediğini bilir belki de güzel sesini gergin değilkende duyardı.

"Beni nereden tanıyorsun?"

Soru netti. Çocuk kendinden o kadar emindi ki geldiği andan beri anlaşmayı kabul edeceğini düşünüyordu. Ama karşısındaki adamın sert görüntüsü ve lafı dolandıran hâlleri daha çok germeye başladı.

"İki ay önce mahallenize taşındım. Sonra sizin hakkınızda ki sözleri duydum ve gelmeye karar verdim."

"Aslında mahalleye böyle küçükleri almazlar. Ailen biliyor mu senin bu ölüm kararını?"

Emir eliyle oynamaya başladığı anda Poyrazın gözleri minik ellere indi.

"Ailem yok. Biri var o da yok işte... Tek yaşıyorum yani merak etmeyin peşinize takılacak kimsem yok"

Çocuğun mavileri mi dolduğu anda kalbini masanın üstüne bıraktı poyraz. Gay olduğunu bilecek kadar kendinden emin, tecrübeli ama bir yaralı kalbi sevecek kadar toydu Poyraz. Hoşlantıdır geçer fikrine kapılıp aşık olacak kadar da düzenbazdı, kendini bile kandırabiliyordu.

Emir ise Emir'di işte...
Severdi Emir sevmesine de sevilmeye değer görmezdi kendini. Ona göre annesinin yaşında, onu öldürdüğü gün yani doğum günümde can vermeliydi.

Ama daha kendini bile kesemiyor, yükseğe çıkamıyor, silahı eline almaya bile korkuyordu.

Yaşamak için hedef lazımdı o çok küçükken koydu hedefini, hedef ölmek için yaşamak.

Evet tamam

Biliyorum hemen bölümler gelmez ama daha fazla dayanamadım. Biliyorum bunada yorumlar gelmeyecek ve ben yeniden kriz geçiricem ama olsun sndjekdn

Umarım beğenmiştirsiniz ve biraz geçmişe gidişli gelişli olacak umarım aklımız karışmaz nsjxjd

Hadi seviyorum hepiniziii

Sevebilir  misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin