7

555 54 13
                                    

28 Kasım 2021

Burnunu peçeteye silip hıçkırarak ağlamaya devam ettim. Arada pencereden oyun oynayan çocuklara bakıp daha çok ağlıyorum. Canım alev alev yanıyor ve söndüremiyorum işte, öyle zavallıyım ki kimseye yararım dokunmuyor hep zararım dokunuyor.

Mahalleli geldiğim ilk günden bu yana olabildiğince yakın davranırken her şeyi mahvettim. Belki de dünya üzerinde bana değer veren tek insanı kırdım. İbne dedim ya ibne dedim.

Aynadan kendime bakıp toparlanmaya çalıştım. Alacaktım işte çocukların da Poyraz'ın da gönlünü alacaktım.

Hemen duşa girip güzelce yıkandım daha sonra çocukluktan bu yana yapabildiğim en güzel şeyi yani kurabiye yapmaya başladım. Kendimi eğlendirmek için sık sık yapıyorum ve evde fazlasıyla malzemeler var. Küçük ayı şekilleri verip kurabiyeleri fırına attım. Onlar fırında pişerken üstümü giyinip güzelce hazırlandım. Aylar sonra ilk defa dış görünüşüme özen gösteriyordum.

Ama içimde korku var. Ya bana bağırırsa, ya vurursa ya da ne bileyim kötü kelimeler söylerse o zaman ne yaparım? Ya çocuklar kurabiyelerimi kabul etmeyip daha çok nefret ederlese? Aileleri kızarsa...

İlk defa yanmaz canım biliyorum ama yinede korkuyorum. Poyraz yakmaz ben yakarım o yakmaz. Kıyamaz ki korkar gözlerimin dolmasından, canımın yanmasından.

Hem sever o kurabiyelerimi hayır diyemez. Kabul etmezse yalvarırım, lütfen derim bilmiyorum gitmem kapısından. İbne benim sen değilsin derim. Sen belki sikmedin siktirmedin ama ben ilk orospu kelimesini 7 yaşımda babamın altında duydum derim. Ya da diyemem ben alışkım kabullendim ama benim Poyraz  dayanamaz canı çok acır. Biliyorum kendine gelemez uzun süre...

Fırından ses geldiğinde kurabiyeleri çıkarttım. Güzel bir saklama kabı bulup hepsini özenle yerleştirdim. Ayağımın dibinde dolanan Dodo'ya tasmasını takıp evden neşeyle çıktım.

Parka geldiğimde çocuklar ilk oyun için deliren Dodo'ya sonra gülümsemeye çalışan bana baktılar. Onlarda çekiniyorlardı. Buraya taşındığımdan bu yana ilk defa diyolog kuracaktım ve bu fazlasıyla gergindi.

"Şey... Sizden çok özür diliyorum. Dün o şekilde konuşmak istemedim ama kötü durumdaydım. Sizi kırdığımı ve bağırıp üzdüğümü biliyorum. Gerçekten Dodo'yla oynamanızı ve kahkahalarınızı dinlemeyi çok seviyorum. Eğer beni affedip sizin için yaptığım kurabiyeleri kabul ederseniz çok mutlu olurum"

Zorlansam da buraya geldiğimden bu yana ilk defa gamzelerimi net gösterecek gülüşümü yaptım.

Kafamı kaldırdığımda bana bakan aileleri, Poyraz'ı ve arkadaşlarını gördüm. Gerginlikten ellerim terlemeye ve titremeye başladığında gülüşüm soldu.

Hayır Emir kaçamazsın.

"Kurabiyeler güzelse barışırız"

Biliyordum bu çocuğu Poyraz'ın kardeşi Mert'di. Çok hınzır ve haylaz olmasına rağmen Poyraz'ın sözünü dinler, sanki babasıymış gibi davranırdı. Aslında babaları vardı ve tam bir baba gibiydi. Ama korkuyordum o adamdan ne bileyim herkesi kendi babam gibi sanıyordum. Annesinden ise kaçıyordum çünkü sevdiği her delikanlıya oğlum diyerek yaklaşıyordu. Bana kimse oğlum demedi ki kendimi kötü hissederim yaralarım kanar.

Kendime gelip 2 saklama kabından en büyüğünün kapağını açıp Mert'e doğru uzattım.

"Imm"

Bir tane alıp ağzına atacakken "Ama bir daha bize bağırmak yok ve Dodo'yu hemen eve götürmek yasak" Affedilmek için hızlı hızlı kafamı salladım. İlk defa kendimden başkasına kurabiye yaptım, beğenmeleri çok önemli. Mert alınca diğerleri de aldı afiyetle yemeye başladılar. Çocukların iştahla yediğini gördüğüm anda kocaman gülümsedim ve Dodo'yu serbest bıraktım.

Bakışlarım bakışları gülüşümde olan Poyrazı buldu. Çok yakışıklıydı çok.

Ona doğru adımlayıp arkadaşlarına "Selam" dedim. Hepsi bir ağzından "Selam" dediler.

"Poyraz abi iki dakika konuşabilir miyiz?"

"Mekana gidicem işlerim var"

Kafamı salladım nedense kalbime bir şeyler oturdu. Konuşsam ağlayacakmışım gibi oldum. Yutkunup derin bir nefes aldım. Eğer konuşmak istemiyorsa zorlayamam ki, hem sevmiyordur artık istediğim buydu. Cidden sevgisi bitmiş midir? Gözleri kızarık üzülmüş mü? Artık yakınıma gelmeyecek mi, gözlerime bakıp sigara yakmayacak mı?

"Şey. Gideyim o zaman"

Eve gidip ağlamam gerekiyor ama Dodo'yu alamam ki çocuklar üzülür. Elimde olmadan dudaklarım büküldü ona ibne demek istemedim.

O deseydi, o kadar kişinin içinde ibne deseydi herhalde 20 yaşımı bekleyemezdim.

"Emir?" Çağırma işte kalbim ağrıyor, konuşamam.

Belki Dodo'yu Mert'e emanet edebilirim. Zaten Mert 14-15 yaşlarında köpeği bakabilecek yaştaydı.

"Mert, Dodo'ya bakar mısın? Yarım saat sonra almaya gelirim"

Lanet olsun sesim titriyordu. Hayır Emir ağlama ağlama ağlama...

"Olur"

Kafa sallayıp eve doğru koştum. Canım acıyor. Arkamdan ayak seslerini duysamda apartmana girip kaçmaya çalıştım.

"Dur!" Nefes nefese kalmama rağmen merdivenleri çıkıp evimin önüne geldim. Anahtarı cebimden çıkartacağım anda Poyraz yetişti.

"Konuşalım"

Arkama dönmeden "Acil işim var" dedim. Titriyordu sesim her şeye rağmen sevmesin desem bile olmuyor işte.

Arkama dönüp içimde ki duygu karmaşasını gözyaşlarımla dışarıya bıraktım.

"Poyraz yemin ediyorum birden çıktı o kelimeler. Elimde değil gibiydi sanki bedenimi ben değil başkası yönetiyordu. Lütfen kızma, barışalım."

Elini gözyaşımı silmek için kaldırdı fakat dokunmadan indirdi. Daha çok şeyler söylemek geçiyordu içimden. Poyraz seni sevemem, arkamda gözü yaşlı birini bırakamam nolur sende sevme demek istiyorum. Ama tek yapabildiğim ağlamak ve "affet" demek oldu.

"Ağlama güzel gözlüm. Sinirli değilim ama eğer kurabiyeden vermeyeceksen kızabilirim."

Dudak büküp sımsıkı tuttuğum poşetten onun için ayırdığım saklama kabını çıkarttım. Kocaman gülümseyerek kabı aldı, alırken elini elime sürttü.

Ben ne yaptığımı bilmeyecek kadar dengezdim, Poyraz ise yapması gerekeni bilip yapmayacak kadar aşıktı. Vazgeçmesi gerektiğini, canının daha çok yanacağını biliyordu ama vazgeçmek aklının ucundan bile geçmiyordu.

"Sana dokunmamam gerekiyordu ya da bu kadar üstüne gitmemeliydim. Benim için bazı şeyler net ama senin için öyle kolay olmadığını bir kere daha anladım. Sadece arada normal sohbet edelim istiyorum en azından yokmuşum gibi davranma ya da sevgimin farkında değilmişsin gibi... Anlatabiliyor muyum?"

Sadece kafamı sallayıp gülümsedim. Bazı şeyler halledilir değil mi? Azıcık hoşlanıyor diye bu ileri gitmez ya da bi etkilenme yüzünden her şeyi değiştirmez. Zamanla geçer zamanla her şey biter.

Aynen bitti bak hopppaaaaa
Emir yavru çocuğum saf mısın adam yanmış yanmışşş

Ve galiba kötü sonlu bitmeyecek kitap yani umarım :')

Hadi seviyorum sizi elimde bölüm kalmadı seneye görüşürüz bay bay

Sevebilir  misin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin