Jennifer gözlerini tekrar açtığında hissettiği ilk şey sol bacağındaki dayanılmaz ağrıydı. Olay sırasında ne olduğunu hatırlamaya çalışıyor, bir yandan da doğrulup bacağına bakmak istese de başaramıyordu. Aklına bayıldığı esnada bir moloz parçasının bacağına düşmüş olma ihtimalinden başka bir şey gelmiyordu. Yutkundu. Fazlasıyla susamıştı. Üzerinde bulunduğu ranzanın sol tarafında ahşap bir masanın üzerinde bir bardak su ve bir kaç kutu ilaç vardı. Suya uzanmak istedi. Kolunu dahi kaldırmaya gücü yetmese de zorlukla suya uzandı. Revirde henüz kimse yoktu. Uykuya dalmadan önce son hatırladığı annesinin ve Jackin yanına geldikleriydi. Suyunu içmeye henüz başlamıştı ki kapı açıldı. Bayan Smith ve Jack içeri girdiler. Bayan Smith okulun tek hemşiresiydi. Orta yaşlı, kumral, sevimli bir kadındı.
- Nasılsın canım biraz daha iyisin ya? Çok şanslı bir hanımsın. Jack olmasa...
Bayan Smith masanın üzerinden ilaçları almakla meşgulken Jack Jennifera bakıyordu. Jennifer kendini borçlu hissetti.
- Teşekkür ederim. Yani, anlarsın ya...
- Dert değil. Orada tek başına ne yapıyordun? Üstelik son bir haftadır kullanıma kapalı orası.
- Haberim yoktu.
Jennifer bacağının verdiği acı ile yüzünü buruşturdu. Annesinin işi nedeni ile gitmek zorunda kaldığını öğrendi. Pek fazla şaşırmamıştı.
- Bunlar senin ilaçların. Pansumanın da yapıldı. Birkaç güne sorun kalmaz güzelim dikkat et kendine.
Yüzünde bir gülümseme ile sözünü bitirirken elindeki ilaçları Jennifer ye veren Bayam Smith odadan çıktı. Jennifer ranzanın demirlerine tutunarak kalkmaya çalışsa da pek başarılı olamadı. Jackin yardımı ile ranzadan kalkarak odanın köşesindeki kabinde üstünü değiştirdi. Annesi o uyurken evden birkaç parça kıyafet getirmişti. Odadan çıkarken sendeleyerek çıkmak zorunda kaldı.
- Evine kadar bırakabilirim istersen.
- Sorun değil ben hallederim.
Halledemeyeceğini ikisi de biliyordu. Birkaç adım sonra duvara dayanmak zorunda kaldı.
- Kesinlikle seninle geliyorum.
Jennifer karşı koymayı denemek istediyse de vazgeçti.
Eve döndüğünde annesi evdeydi ve endişeli görünüyordu. Jennifer içeri girer girmez annesi pek çok soru sormaya başladı. Endişelenecek bir şey olmadığını söylese de fayda etmiyordu. Bayan Desmond Jennifer için salona bir yatak hazırlamıştı. Koridordan ağır adımlarla geçti ve salonun sağ köşesinde bulunan koltuklara hazırlanmış yatağa doğru ilerledi. Yeni yıkanmış yorgan ve koca bir tabak kurabiye onu bekliyordu. İçinden bu olayın hiç de fena olmadığını düşündü. Yatağa uzandı. Yanı başında duran sehpanın üzerindeki kumandayı aldı ve bir kanal açtı. İlk başta hoş görünse de canının sıkılmaya başladığını fark etti. Saate baktı. Yaklaşık iki buçuk saattir buradaydı. Kalkmaya karar verdi. Koltuğun köşesinden destek alarak kalktı. Eskisi kadar kötü değildi durumu. Mutfağa doğru yürümeye başladı. Annesinin yattığını düşünerek ona seslenmek istememiş, kendisi gitmişti. Dolabı açtı ve süt kutusunu aldı. Bir bardak buldu ve süt doldurdu. Uykusunun daha çabuk ancak bu şekilde geldiğini biliyordu. Süt kutusunu yerine koydu ve salona doğru yürüdü. Yatağa ulaştığında oturdu ve karşı duvara gözlerini dikti. Başından geçenleri düşündü. Önceki gece rüyasında gördüğü her şeyi yaşamıştı. Nasıl olmuştu bu? Tekrar olacak mıydı? Her ne kadar cevap bulması gereken soruları olsa da bunları düşünmek için fazla yorgundu. Yatağın içine girdi. Birkaç dakika sonra çoktan uyumuştu bile.
Yaklaşık iki saat sonra sıçrayarak uyandı. Etrafına bakındı. Olan biteni kavramaya çalıştı. Bu gerçek olabilir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON RÜYA
FantasyYa gördüğünüz rüyalar gerçek olsaydı... Jennifer okuldan eve geldiği gün o notu görene kadar sakin, sıkıcı, yalnız bir hayat yaşıyordu. O gece gördüğü rüya hayatını değiştirdi...