"Bu havada nasıl kendini hasta etmeyi başardın ki" Hastalıktan ona cevap bile veremiyordum. Tüm vücudum ağrıdan kıvranıyordu. Bana bir şişe uzattı, "Hadi iç" zorda olsa elimle onu ittirdim "O ne? istemiyorum" dedim zayıf bir ses ile. "Hiç bir fikrim yok ama Legolas yapmış eminim iyi gelir, inat etme" İksirler, asla ve asla işe yaramıyordu, yarın Trenimiz vardı ve ben hala iyileşememiştim. Kafamı dikleştirdi ve iksir şişesini dudaklarıma değdirdi. "Daisy lütfen" zor bela iksiri içerken odamın kapısı açıldı,
"Daisy daha iyi misin tatlım?" annem yumuşak elleri ile yüzümü okşadı, aynı çocukluğumdaki gibi. Tepki veremdim, veremedim. "Legolas daha iyi olacağını söylemişti ama hala aynı" Annem Draco'ya gülümseyerek baktı "Eminim bir süre sonra etki eder" en son gördüğüm şey yalnızca Draco'nun göz devirişiydi. Sesler hala boğuk da olsa geliyordu.
"Bu halde yarın Hogwarts'a gidemez"
"Biliyorum, babanla konuşmaya çalışacağım" ve sesler yine kesildi. Yine kabuslar başladı.
**
"Lucius, gerçekten çok kötü halde" adam takmadan gazeteyi okumaya devam etti, "Dün sabah hiç bir şeyi yoktu, bulanık arkadaşına laf edince kaldıramadı herhalde"
"Trende bayılmasını falan mı istiyorsun?" dedi kadın sinirle, "Onun hiç bir şeyi yok merak etme. Hem derslerinden geri kalmasın." kadın tepkisizce kocasına baktı, aşık olduğu bu adam her geçen gün değişiyordu. Odada yatan Draco olsa iyileşmesi için elinden geleni yapardı, ama iş Daisy'e gelince işler farklı oluyordu.
"Peki Lucius devam et keyif alıyorsun sanırım!"
**
"Draco kardeşinin bavulunu toplamaya yardım et" Gidiyor muyum? cidden mi? Bu halde mi? Doğrusunu söylemek gerekirse birkaç saattir daha iyiydim ama trende birinin üstüne kusmak yada bayılmakta istemiyordum. "Babam.. burada durmamı istemedi değil mi?" Annem burukça bana baktı, "Zaten daha iyisin sabaha da hiçbir şeyin kalmaz"
Draco kapıyı sertçe kapayıp odamdan çıktı, hep böyle yapardı. Babama sinirlenirdi tek laf etmezdi edemezdi de zaten, çünkü böyle büyümüştük o yalnızca bulundu yeri hızlıca terk ederdi. Onu suçlamıyorum, tek yapabildiği bu. Küçükken babama karşı çıktığı tek bir an vardı o da benim Lucius'un odasına izinsiz girmem ve babamın bana bir hayli kızması, iğrenç bir anı. O anda ne hissetiğimi hatırlıyorum gece boyunca odamda ağlamıştım ve babam asla benim nasıl olduğuma bakmaya gelmemişti, çünkü.. umurunda değildim.
Düşüncelerden arındım annem çoktan asasının tek hareketi ile bavulumu toparlamıştı, bazen okul dışı büyü kuralını çiğnememek için zor tutuyorum kendimi. İkinci bir asa hareketi ile dağınık olan masamı bir çırpıda düzenledi. "Teşekkür ederim" üstümü örttü ve ışığı kapattı. "Hadi uyu artık"
**
"Cedric neredesin?" boşluk, asla gitmeyen o boşluk, üzerimde gölgeler geziyor fakat etraf karanlık. Sanki oda tepe taklak dönüyor, başıma saplanan acılar. "İyi olacağım Daisy" bu tanıdık ses Cedric'in haykırışları kulağımı yakarken yerden kalkmaya çalışıyorum ama tekrar zemin sallanıyor ve o yine labirente giriyor. Bana gülümserken gözden kaybediyorum onu. Tekrar aynı konuşmalar. "İyi olacağım" bu sefer onu görüyorum işte karşımda "Üzülme Daisy sil göz yaşlarını"
**
Baş ağrısı ve zonklama sanki dünya bir saniyeliğine durmuş gibi. Aynı kabuslar, "Daisy" Biri bana sesleniyor ama cevap veremiyorum. "Daisy, hadi ama geç kalacağız" ağrıyan gözlerimi yavaşça açtım. Kabuslardan yorulmuştum. "Yine kabus mu gördün" yavaşça doğruldum, başıma saplanan acı ile yüzümü buruştururken Draco bir bardak su uzattı. Birkaç yudum içip bıraktım, "Daha iyi misin?" alnıma elini koyup ateşime baktı. "İyiyim. Yani sanrım" Draco çoktan hazır görünüyordu. Yatakta oturur pozisyona geçerken Draco iğneleyici bakışlarla bana baktı. "Biraz hızlı ol lütfen babamın bağırışını hiç çekemem" dedi ve kapıyı çekip çıktı.
Banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım, dağılan saçlarımı hızlıca topladım ve üstümü giyindim. Bir yandan da Cedric'i düşünüyordum, her gece eksiksiz rüyalarıma giriyordu. Olduğu yerde mutlu mudur? Sert bir kapı tıklanmasıyla irkildim. "Hadi çabuk!"
**
9 3/4 Hogwarts Express
Baş dönmem artığı için Draco'nun koluna girmiştim zar zor trenin önüne geldik. Tanıdık yüzler de vardı, Harry Potter, Hermione Granger ve Weasleyler. Harry bize ters bir bakış attı, neyse ki Draco beni ayakta tutmakla uğraşıyordu, Harry ile uğraşacak vakti yoktu garibimin.
Anneme bir Draco'ya bir şişe uzattı ve bana döndü, "Biraz yemek ye ve onu iç tamam mı Diasy?" başımla onayladım, ona sarıldım ve trene bindim. Kompartımanlar arasında ilerliyorduk her yer şimdiden dolmuştu, çok fazla yürümememe rağmen yorulmuştum. "Burası boş gel" Draco kompartımanın kapısını açtı, cam kenarına oturdum ve kafamı cama koydum. Tren birazdan kalkacaktı Harry Potter ve çetesi hala trene binmemişti, Molly Weasley onlara sıkıca sarıldı ve saçlarını öptü. Arthur ise bir şeyler anlatıyordu, elini Harry'nin omzuna koydu herkes bir anda ciddileşmişti muhtemelen önemli bir şey konuşuyorlardı.
Kafamı camdan çevirdim ve yanımda oturan Draco'ya baktım. Gazete okuyordu ve sırıtıyordu benim baktığımı görünce gazeteyi elinden bıraktı, "Potter'ın yalancı olduğunu yazmışlar" dedi sırıtarak. "Nesi komik bunun?" dediğimde omuzlarını bir çocuk gibi kaldırdı. Gülümsedim tren hareket etmeye başladı, dizinde ki gazeteyi göstererek "Şunu alsana" dedim. Dizinden kaldırdı, kafamı dizine koyduğumda anında söylenmeye başladı, "Yani var ya, şuradan güzel bir kız gelse bize baksa, kısmetimi kapatıyorsun" dizine serçe vurdum "Okulda herkes ikiz olduğumuzu biliyor aptal! ve kapa çeneni başım ağrıyor"
"Pardon majesteleri" dediği anda kompartımanın kapısı açıldı. Pansy ve Blasie olduğunu düşünerek kalkmadım bile, "Bakın burası boş işte geçin geçin" Kafamı kaldırdım ve kapının orda dikilen üç kişiye baktım, yaralı kafa ve arkadaşları, mükemmel şans. "Eminin başka yer vardır!" dedi draco sitemle. Görevli başını olumsuzca salladı ve onları karşı koltuğa oturtmayı başardı. Ardından da kapıyı kapattı, bir dakika bir anda ne oldu böyle. Draco sertçe üçlüye baktı, "Bizde sana meraklı değildik Malfoy mecburiyetten" diyen Ron'a karşı Draco şaşırtıcı bir şekilde sinirlenmedi. "Bizi çok seviyorsunuz sanırım, bu tesadüfler..." dedi iğneleyici bir ses ile Harry göz devirdi Hermione ise camdan bakıyordu pek umurunda olduğu söylenemezdi. Benimse baş ağrılarım bir anda arttı. "Bulanık sen niye konuşmuyorsun tırstın mı?" Harry sinirlenen Ronu tutmaya uğraştı, "Draco" dedim uyarıcı bir bakış atarak, beni umursamadı. Hermione gözlerini Draco'ya dikti, bakışları ile resmen deliyordu, Trenin daha çok hızlanması ile mide bulantım da başladı ve muhteşem üçlü oluştu, bulantı, ağrı, ve baş dönmesi.
Umarım beğenmişsinizdir
Oy vermeyi unutmayın
Sihirli günler dilerim.. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓣𝓱𝓮𝓻𝓮 𝓲𝓼 𝓪𝓵𝔀𝓪𝔂𝓼 𝓱𝓸𝓹𝓮 / Malfoy İkizleri
FanfictionDış görünüşleri her ne kadar birbirlerine benzese de ruhları apayrıydı. "Benden bir şey saklamayacağına söz ver" küçük kız kardeşine şaşkınca baktı, "Neden saklayım ki" dedi, tatlı sesiyle "Söz ver işte" küçük kız gülümsedi, "Peki söz veriyorum ama...