"Bu kadar da olmaz" ortama bir uğultu oldu, " Zacharias fazla ileri gidiyorsun!" dedi Harry sertçe. "Ne var yalan değil mi ona güvenemeyiz"
"Sizi satacak olsaydım çoktan Umbridge burada olurdu. Ama siz bilirsiniz inanmayın" Kaymak Birasını masaya bıraktım ve kapıya doğru yürüdüm. "Size iyi eğlenceler"
Hermione hızla yanıma geldi, "Diasy dur lütfen" beni durdurdu ve arkasını döndü, "Baştan böyle anlaşmazlıklar yaşarsak hiçbir bok yapamayız anladınız mı?" bir dakika Hermione küfür mü etti. Zacharias apartılı bir şekilde göz devirdi. "Siz devam edin. Belki de gerçekten ajan çıkarım falan" Hermione bana hissizce baktı. "Hiç bir yere gitmiyorsun" kolumdan tuttu, "Ajan falan değilsin bunu biliyorum!" kolumu sertçe çektim. "Nerden bilebilirsin ki! Benden bir tavsiye herkese bu kadar güvenme!" bu sözlerime karşı Hermione hiç bir tepki vermedi. "Ayrıca! Merak etmeyin sizi ifşa etmeyeceğim ama bu işte ben yokum!" Herkes beni izlerken hızlıca bu aptal yerden çıktım.
İnsanlar beni Malfoy olmam ile , Slytherin olmam ile yargılıyordu. Buna alışıktım, ama bu sözlerin neden beni bu kadar sinirlendirdiğini algılayamadım. "Soy adın yüzünden acı çekiyorsun" Hızla arkamı döndüm. "Şimdide konuşmaya mı başladın" dedim yürümeye devam ederken. Sorumu es geçti. "Zor olmalı Babanın ve abinin yaptıklarından sorumlu tutulmak-"
"Draco'nun bir şey yaptığı yok" dedim sertçe "Emin misin Diasy?" yanıma yaklaştı "Bak"
Gösterdiği yere baktım Draco, Neville'nin etrafında dönüp bir şeyler söylüyordu. "Şimdi hala inanıyor musun masum olduğuna?" dedi iğrenç bir şekilde gülerek. "Gir başımdan artık! Git-"
"Kiminle konuşuyorsun?" Arkamı döndüğümde beklemediğim bir yüzle karşılaştım. "Kimseyle" Kanmadığı belli olan bir yüzle bana baktı, "Sen beni mi takip ediyorsun Pottah"
"Tabi ki hayır" dedi sertçe, "Ayrıca neden öyle çekip gittin" Ona doğru yaklaştım ve aramızdaki mesafeyi kapattım. "Ne yapsaydım!" gözlerini benden çekti ve yere bakmaya koyuldu. "Draco'dan hem çok farklısın hem de onun aynısısın nasıl başarıyorsun bunu" Tekrar yüzüme baktı. Cevap vermeyeceğimi anladığında tekrar konuştu "Cedric'i özlüyorsun değil mi?" gözleri mi kaçırdım. "O gece orada Cedric'i-"
"Sus, sus artık! konuşmak istemiyorum!" bu tepkim onu şaşırtmıştı, "Sana acıyor" dedi Cedric sessizce. "Git başımdan!" Harry bir kaç adım geriledi. "Hey" Draco hızlıca yanımıza geldi "Ne oluyor burada" Bir bana birde Harry'e bakıyordu. "Bir şey olduğu yok" dedi Harry.
Hızla onlardan ayrıldım ve hızlı adımlar ile yürümeye başladım. "Herkese böyle davranırsan çevrende kimse kalmaz" onu duymamak için kulaklarımı kapattım. "Bu işe yaramaz Diasy ben senin zihnindeyim" önümde benimle beraber yürüyordu. "Beni rahat bırak Cedric lütfen" dedim ağlamaklı bir ses ile. Bugünlerde en ufak bir şeye ağlamak alışkanlık olmuştu. "Gidemem Diasy sen beni yanında istiyorsun"
"İstemiyorum! istemiyorum tamam mı?" Yüzünde ki kibirli ifade gitti ve yerini üzüntü aldı. Ve yavaşça gözden kayboldu. "Sonunda!"
////
"Cedic" dedi genç cadı yıldızları izlerken. "Efendim" gülümseyerek arkadaşının yüzüne baktı. "Şu aptal turnuva bitince Yasak ormana gidelim" oğlan şaşkınca kıza bakarak cevap verdi. "Adı üstünde Yasak orman" Kız kahkaha ile karşılık verdi. "Ne gülüyorsun" dedi çocuk ciddiyet ile. "Sen o kadar görevi yap başarılı ol. Ama Ormana girmekten kork öyle mi?"
"Korktuğumu nerden çıkardın" dedi bakışlarını tekrar yıldızlara çevirirken "Hem bir görev daha var nerden biliyorsun başarılı olacağımı"
"Sen Cedric Diggory'sin , başarırsın."
"O kadar emin olma sonra hayal kırıklığına uğrarsın" genç cadı gülümsedi, "Sanmam"
////
"Diasy iyi misin?" zorda olsa kafamı masadan kaldırdım, "İyiyim Profesör" dedim hissizce. Gözlerimin içine uzunca bakarken gözlerimi kaçırdım. Bakışlarını tekrar sınıfa çevirdi. "Derslerde her zaman uyuyorsun" dedi Drew kolumu sarsarak. Onu umursamadan kafamı tekrar masaya koydum. Bu sefer ise Andre başladı, "Gece uyumuyor musun?" Cevap vermeyeceğimi anladığında sustu. "Miss. Malfoy!" bıkkınlıkla kafamı kaldırdım. Tanrı benimle oyun mu oynuyor!
Birinin sırtıma dokunması ile irkildim, elime bir kağıt tutuşturdu. Profesör Mcgonagal'a çaktırmadan kağıdı açtım.
Ders çıkışı konuşmalıyız. Her zaman ki ağacın oraya gel
Blasie
Gene ne saçmalayacağını az çok biliyordum. "Kimden" dedi Drew kağıda bir göz atarak, hemen kağıdı buruşturdum ve cebime attım. "Kimseden"
***
Bahçeden çıktım ve ormana doğru yürüdüm. Blasie çoktan beni orada bekliyordu. Yavaş adımlar ile yanına yaklaştım. "Evet seni dinliyorum" fazlaca stresli görünüyordu.
"Bizi tamamen bitirdiğini biliyorum ama-"
"Bıkmıyor musun?" afallamış bir şekilde bana baktı "Ne!" oradan hızlıca ayrılmamak için kendim ile savaş verdim. "Her zaman bu konuyu konuşmaktan bıkmadın mı diyorum" dedim sakince. Sinirlerinin gerildiğini hissettim. "Diasy" dedi sertçe, az önceki yumuşaklığı gitmişti. "Dinlemiyorsun bile"
"Neyi dinleyeceğim Blasie" dedim "Beni nasıl aldattığını mı anlatacaksın?" ukala tavrımdan nefret ediyordu ve ben ona bu tarafımı gösteriyordum. "Bak,sana bir iyilik yaptım ve beni aldattığını kimseye söylemedim. Draco'ya bile!"
"Sanki Draco'ya söylediğin tek yalan bu" dedi kibirli bir ses ile "Ne demeye çalışıyorsun Zabini!"
"Şimdi de Zabini mi olduk!" sinirle kafamı salladım "Evet" Aslında Cedric beni zamanın da uyarmıştı. Aptalın teki ile birlikte olmak mı istiyorsun gerçekten. Dinlemedim. Merlin neden dinlemedim ki.
"Hafta sonu neredeydin Diasy" Tekrar o aşağılayıcı bakışı attı. "Seni ne ilgilendirir" Ağızından küçük bir kahkaha çıktı. "Sen ne yapmaya çalışıyorsun" dedim sinirle.
"Draco ne der sence, Onlar ile buluşmana" yumruklarımı sıktım. "Ya da baban"
"Sen buraya beni tehdit etmeye mi geldin?"
"Hayır Tabi ki" dudakları yukarı doğru kıvrılırken, bakışları beni delip geçti. "Siktir git" dedim. Hızlı adımlar ile ormanın çıkışına doğru ilerledim. "Başın belaya girecek" diye bağırdı arkamdan. "Bir dost tavsiyesi bu işe daha çok bulaşma!" sesi hala kulağıma geliyordu.
Kurgu ile ilgili hoşunuza gitmeyen yada eklememi istediğiniz şeyler varsa yazar mısınızz?
Sihirli günler dilerim <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓣𝓱𝓮𝓻𝓮 𝓲𝓼 𝓪𝓵𝔀𝓪𝔂𝓼 𝓱𝓸𝓹𝓮 / Malfoy İkizleri
أدب الهواةDış görünüşleri her ne kadar birbirlerine benzese de ruhları apayrıydı. "Benden bir şey saklamayacağına söz ver" küçük kız kardeşine şaşkınca baktı, "Neden saklayım ki" dedi, tatlı sesiyle "Söz ver işte" küçük kız gülümsedi, "Peki söz veriyorum ama...