"O kitaplar oraya değil malfoy"
"Peki profesör" kitabı raftan aldım ve yan rafa koydum. Saatlerdir kütüphanedeydim ve artık her tarafım ağrıyordu üstüne üstlük saat gece 1'e geliyordu ama Snape asla başımdan ayrılmamakta kararlı gibiydi.
"Buradaki çöpü görmüyor musun sen?" Sabır çekerek masadaki çöpü alıp poşete attım. "Sizcede yeterli değil mi?" Etrafa göz attı.
"Şu raf kaldı orayıda düzenle ve yatakhanene git benim bir kaç işim var" dedi ve arkasına bakmadan gitti.
Kütüphane kapısı kapandığı anda sandalyeye yığıldım bacaklarım zonkluyorudu. Tamam kitapları severdim ama okumayı, temizlemeyi değil. Birkaç dakika oturdum öylece daha sonra Kendimi kalkmaya zorladım, raftaki kitapları zoraki bir şekilde kendi raflarına götürdüm. Ardından ışığı kapatıp çıktım. Etraf fazla karanlıklaşmıştı. "Lumos" asanın ucundaki ışık en azından önümü görebileceğim kadar yeterliydi, ilerledim.
Kulağıma küçük çatırtılar geldi aldırmadım yürümeye devam ettim. Karanlıktan korkan bir insan değildim ama yinede içimi gerginlik kapladı. Kötü bir his düştü kalbime. Adımlarımı hızlandırdım ama bu sefer adım sesleri duymaya başladım. Durdum ve etrafı dinledim sesler kesildi, haraket etiğimde birinin yere düşmesine benzer bir ses duyduğuma emindim. Anlık bir gerginlikle asa elimden düştü. "Kim var orda?" Bir homurtu duydum. Korku filimlerindeki aptal kızları şuan anlıyordum, sese doğru ilerledim. "Kimsin?" Artık yerde birinin ayağa kalkmaya çalıştığına emindim. Adama yaklaştım anında kafasını kaldırdığında onun Blasie olduğunu anladım.
Derin bir nefes verdim, "Ne işin var burda" kolundan tutup onu kaldırmaya çalıştım. "Sen sarhoş musun?" Gözlerini bana dikiti sanki bende alacağı birşey varmış gibi bakıyordu "Hogwarts'dan çıkmayı nasıl becerdin" ayağa kalktı "Bizimde kendimize göre.." öksürdü "yöntemlerimiz var Diasy"
"Beni korkuttun!" Güldü, ayakta durmak için kolumdan tutunuyordu. "Sana başa birşey mi verdiler yoksa yüz kadeh mi içtin?" Hala yüzüme bakıyordu. "Seni seviyorum üzgünüm"
"Ne" tekrar öksürdü, kolumu bıraktı ve üstüme yürümeye başladı. "Seni seviyorum diyorum" gözlerindeki o karanlığın çıkışını gördüm
"Blasie napıyorsun" gerginlik tekrar kanıma karıştı. "Blasie ne içtin sen!" Kendimi kurtarmaya çalışsamda koluma tırnaklarını geçirdiği için birşey yapamıyordum. "Benden ayrılmanı istemedimki hiç, draco umrumda değil seninle olmak istiyorum" ne saçmaladığını anlamaya çalıştım. "Bırak beni!" Sert kollarıyla bana gidecek yer bırakmadı.
"Özür diledim Diasy"
"Bak.. yakalanmak mı istiyorsun, ayrıca.. saçmalamayı kes" söylediklerimi duyuyormuş gibi gözükmüyordu. Şuanda olan hiç birşeyi kafam almıyordu, sarhoş olması ona yardım etmem anlamına gelmiyordu onu burada bırakıp gidebilirdim sabahta okuldan atıldığı haberini alabilirdim. Gayette hakkettiği bir seneryoydu.
"Benimle olmanı istiyorum" beni iyice duvara sıkıştırdı. "Eğer ki durmazsan avazım çıktığı kadar bağıracağım!" Eli önce yüzüme değdi "Kes şunu dedim sana" nefes alış verişim düzensizleşti. Boğazıma bir yumru oluştu. Bacakların titremeye başlamıştı, bu yaşadıklarımın hiç biri gerçek gelmiyordu. Sesim boğazımdan alınmış gibi hissediyordum. İki elimi de kafamın üstünde birleştirdi, elleri belimi ve göğüsümü bulduğunda artık birşeyler yapmam gerektiğini anladım. Titreyen bacaklarıma rağmen bacağına tekme attım geriledi ve ellerimi gevşetti bu fırsattan yararlanarak ellerimi kurtardım ve koşmaya başladım. Herşeyi geride bırakmak istedim hayatımı, insanları ,yaşananları hatta kendimi bile keşke bu kadar kolay olsaydı herşey.
Normalde 2 saniye yürüsen birinin seni yakadığı ve kulağından tuttuğu gibi Dumbledorerun odasına atan kişiler yoktu bu gece. Benim hayata karşı şanssızlığım mıydı bu yoksa hayatın bana attığı çelme miydi? Göz yaşlarımı sildim. Ölmek istedim ben bu gece. Ortak salondan geçerken şöminenin etrafında oturan kimsenin yüzüne bakamadım. Yarı yolda beni durduran Dracoya bile tek vaf etmedim sesler çok derinden geliyordu konuşmadm, kimseye dokunamadım. Yanınından geçip gittim yatağa attım kendimi kafamı yastığa gömdüm yorganı üzerime çektim. Düşünmedim, düşünmedim hiçbir şeyi, hiç kimseyi. Gözlerimi kapattım ve bir daha uyanmamayı istedim yalnızca. Yanıma gelen sesleri duymazlıktan geldim. Sadece uyudum.
****
Draco kendini sohbete kaptırmıştı Saatin kaç olduğundan haberdar değildi. Ortak salonun kapısının açıldığını duydu arkasına döndüğünde Diasy kendinde değilmiş gibi gözüküyordu hızlıca yatakhaneye yöneldi Diasy etrafındaki birkaç kızın 'iyi misin?' Sorusuna kulak asmadı. Draco hızlıca ayağa kalktı ortada bir sorun olduğu açıktı Diasy'nin önüne geçti o anda Draco kardeşinin ağladığını farketti. Ona sorular yöneltsede Diasy hiç birine cevap vermedi ve onu orada bırakıp odasına çıktı.
"Onun neyi vardı" dedi bir kız Draco'ya yaklaşarak. Draco düşüncelere daldı. Arkasından bir ses duyuldu "Boşversene Draco saçma sapan birşeye kafasını takmıştır, biz devam edelim" Draco bunu hiç mantıklı bulmadı. Kardeşinin yanına gitmek istedi onunla konuşmak istedi ama kızlar yatakhanesi erkeklere yasaktı. "Hadi ama dostum" Draco yapılacak birşey olmadığını anladı ve arkadalarının yanına döndü. Yarın ilk iş Diasy ile konuşacaktı bunu aklına yazdı.
**
Ormanda elimde çanta ile yürüyordum etraf aydınlıktı ama yolumu kaybetmiştim, Harry benden birkaç adım uzakta ağacın dibinde kitap okuyordu ona yaklaştım "Burda ne yapıyorsun" dedi başını kitaptan kaldırmadan. "Asıl sen neden burdasın" Harry kitabını okumaya devam etti soruma cevap vermedi. "HEY" Arkama döndüğümde Cedricin yüzü ile karşılaştım. "Seni görmek istemiyorum!" Cedric oldukça sinirli gözüküyordu. "Cedirc ne oluyor""Ne mi oluyor?" Harry sinirle ayağa kalktı. "Herşeyi mahvediyorsun"
"Harry ne demek bu" omzumda bir el hissettim. "Senin gibi bir kızım olduğu için utanıyorum!" Lucius'un yüzü kana bunlanmıştı yanında da Draco vardı ikiside bakışlarını bana kitlemişti, birkaç adım uzaklaştım. "Garip davranıyorsunuz" Draco güldü ve sonra Harry. "Berbat haldesin ve içine bizi de çekiyorsun" dedi Harry. Yutkundum
"Siz ciddi değilsiniz değil mi?" Kimse cevap vermedi Draco'nun kaşları çatıldı ve ardından hepsi üstüme gelmeye başladı. Boynumda Blasie'nin ellerini hissettim. Cedric beni itince yere yapıştım. "Lütfen.. yapmayın ben birşey yapmadım"
"Kes artık Diasy"
Boğulduğumu hissettim kendi kelimelerimle boğuldum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓣𝓱𝓮𝓻𝓮 𝓲𝓼 𝓪𝓵𝔀𝓪𝔂𝓼 𝓱𝓸𝓹𝓮 / Malfoy İkizleri
FanfictionDış görünüşleri her ne kadar birbirlerine benzese de ruhları apayrıydı. "Benden bir şey saklamayacağına söz ver" küçük kız kardeşine şaşkınca baktı, "Neden saklayım ki" dedi, tatlı sesiyle "Söz ver işte" küçük kız gülümsedi, "Peki söz veriyorum ama...