her seyin baslangici

77 3 47
                                    

"Ne ders var bugün bızdık?" Dişlerimi sıktım. Şimal Sungu Yiğit'in her şeyin onun tekelindeymiş gibi davranmadığı bir sabaha uyanmayı isterdim.

"Anan var seversin."

Yamuk bir gülüşle bana baktı, gamzesi ortaya çıkmıştı ve şey görünüyordu...

Çok hoş...

Derken İkra sınıfa girdi. Saçlarını asla açmazdı çünkü felaket derecede metalcilere benziyordu. Metalci olduğunu gizlemeye çalışsa da hepimiz biliyorduk bunu. Dolabında metallica tişörtü bulduğum günden beri de beni bana portakallı kek yediği bir videoyu atmakla tehdit ediyordu. (Portakallı kekten nefret ederdim de...)

"Günaydın."

Kısaca günaydınlaştık, Şimal esnedi, o an onun bugün erken geldiğini fark ettim.

"Hayırdır erken kalkmışsın bugün?"

"Bununla bir sorunun mu vardı?"

Gözlerimi kaçırdım. Ne yaparsam yapayım bir şekilde bana kabalıkla cevap vermeyi başarıyordu. Ne nezaket işe yaramıştı ne onun gibi kabalaşmak. Şimal'e ulaşmak benim için asla mümkün olmamıştı...

Ders saati çabucak geldi. Dersin sonunda Biyoloji hocası nakil öğrenci geleceğini açıkladı ve bunu henüz öğrenmeyenin bir tek ben olduğum ortaya çıktı. -sabah okul koridorlarında duyduğum konuşmalar şimdi bir anlam kazanmıştı.

Etrafı boş gözlerle süzerken İkra'nın bana baktığını fark ettim.

Yüzümde bir şey mi vardı? Aceleyle yüzüme dokundum ve çantamdan ufak kelebek işlemeli aynamı çıkarttım: yüzümde bir şey yoktu.

Öyleyse neden bakmıştı?

Güldü. Ne var der gibi baktığımdaysa ciddileşip omuz silkti. Pekala.

Bir süre sonra sınıfın kapısı tıklatıldı. Muhtemelen yeni öğrenciydi.

Yeni kız içeri girdikten çok sonra onu fark ettim. Kendini tanıttığını hayal meyal hatırlıyordum.

"Merhaba ben Ecem Kırçıl. Atatürk Anadolu Lisesi'nden geldim. Umarım iyi geçiniriz!"

Siktir.

Koca bir siktir.

Kız... çok güzeldi. Saçları 80lerin popçularını anımsatıyordu fakat modern bir yorumu vardı. Saçının kenarında mor renkli bir şerit fark ettim. Ona yakışan, pastel renkli ojeleri, sevimli bir gözlüğü (ki Ray-ban olduğunu fark etmiştim) ve kiraz tokaları vardı.

Onun için bir şeyler demem gerekse tatlı ve... havalı derdim sanırım.

Hem Şimal'in hem Heja'nın yanı boştu ve hoca onu kimin yanına oturtacağı konusunda kararsızdı fakat en sonunda belki onu biraz daha sosyal yapar diye Şimal'in yanına oturtmayı seçti. Hocamızı seviyordum -duyarlı ve kısmen öğrenci dostuydu.

Oysa o hocaya dik dik baktı -memnun değildi. Elinde olsa hep yalnızlığı seçerdi.

Hoca serzenişte bulunduktan sonraysa oflamasına rağmen yanına oturmasına ses çıkarmadı.

Sonrasında hocanın tüm ders işleme çabalarına karşın ben ve Ecem dışında kimse derse odaklanmış görünmüyordu. Ecem'in yanındaki Şimal ise, ilk derslerde hep yaptığı gibi ceketini kafasına örtmüş uyuyordu.

Zil çaldığında kantine gitmek için ayağa kalktım, Heja da yanımda bitmişti.

"Nereye?"

"Kantine."

I'm not ok | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin