Şehir Dışı

59 5 14
                                    

Koyduğum şarkı ile dinlerseniz çok sevinirim. İyi okumalar...

Sümra abla kapının orada bize bakarken Ateşten uzaklaştım. Sümra "Ateş... babam seni soruyordu. Neyse ben şey ederim onu" Sümra ablanın kaçarak gitmesiyle Ateşten uzaklaştım, Çok fena rezil olmuştuk ama Ateş hiç de öyle gözükmüyordu ama benim yüzüm patlıcana bile dönmüştü. "Iııı... Havlu var içeride" bunu söyleyip koşarak içeri girdim.

Herkes annemin güzel yemeklerini tadıp sohbet ederken Sümra abla beni gördü ve hemen yanıma geldi. Sümra "Bu gizli gizli konuşmaları, yakınlaşmaları daha sonraya saklayın çünkü Annemin ve Babaannemin gözü üstünüzde olacak" Bir de babaannemi vardı? Ayrıca neden gözleri üzerimizdeydi "Neden gözler üstümüzde?" Sümra kıkırdayarak bana sokuldu "Çünkü adetlerimiz böyle Evlenmeden önce damat ve gelin baş başa kalamaz" bu nasıl adetti böyle ben istediğim gibi tartışamayacak mıydım. "Şey yanlış anlama abla olur mu?" dedim o da gülerek "Tabi tabi olur böyle şeyler"

Evet anladığım kadarıyla yerlerde utancımdan sürünmem gerekti. Ama bana fırsat kalmadan Kenan bey konuşmaya başladı "Arslan biliyorsun ki biz burada İki tane şirketimiz olduğu için gelmek zorunda kalıyoruz ama çoğunlukla Samsunda yaşıyoruz. Ateş ile Aylin kızımın evi artık orası olacak." Ne Samsun mu? Bunu duymamla birlikte Ateş girdi içeri ona gözlerimi diktim bunu söylememişti bana, ben ailemi göremeyecek miydim.

Babam "Aslında böyle olması daha iyi oldu gözüm arkada kalmaz." Samsun ha hiç bilmediğim tanımadığım bir şehir. O sırada adını bilmediğim kayınvalidem "Yarın gelin bohçasını getirmemiz sizin için müsait midir?" dedi annem ise kadına dönerek "Evet, evet müsaittiz, Gülizar hanım" Gelin bohçası mı? Ne çabuk "İki gün sonra zaten sizde getirirsiniz bohçanızı" Nereye Samsuna mı? Annem "İnşallah" Resmen beni aler acele evlendiriyorlardı bu yaşta kalbim dursa yeriydi. Samsun da yapayalnız kalacaktım beni hiç tanımayacak olan eşim ve kurallarıyla.

Buna izin veremezdim bu bir yıl benim için tatil olmalıydı asla kendimi ezdiremezdim. Ateşe de bu Samsun işini, Aşiret işini, bohça işini soracaktım yok öyle iki cümle kurup kaçmak.

Daha sonra Kaya ailesi evden çıkarken Gülizar hanım ellerimi tutarak "Tanıştığıma çok memnun oldum kızım umarım benim kadar annem de sever seni" Kadının içten samimiliğine gülümseyerek "İnşallah Babaanne ile tanışmayı bende çok isterim." Vedalaşıp gittikten sonra kendimi odama attım telefonumu elime aldım ve Ateşe mesaj attım.

"Bana doğru düzgün bir şey anlatmadığın sürece bu evlilik olmayacak, yarın yoksa o bohçalar paşa paşa geri döner."

Telefonu kapattım ve sabah için uyumaya hazırlandım. Bu evlilik olacaktı fakat Ateş beyi eğer korkutmazsam hiç ilerleyemezdik, bana sürekli yarım yamalak bilgi vermesinden iyiydi. Sabah annemle tekrar bir temizlikten sonra telefonuma anca bakabilmiştim. Ateş beyden 5 cevapsız arama ve 5 yeni mesaj vardı. Odama geçtim ve mesajlara baktım.

Ateş:
Ne demek olmayacak!

Sözleşmen var bunu yapamazsın.

Aylin!!!

Aç şu telefonu!!

Beni sınama

Tam Ateşe geri dönecekken kendisi önce davrandı ve arıyordu. Telefonu açıp kulağıma götürdüm. Ateş "Telefonun neden kapalı?" Yani tek sorun bu muydu?. "Şarjım bitmiş. Bana bir açıklama yapmayacaksan kapatıyorum." Ateş "Şu siktiğimin telefonunu kapatma! Ne istiyorsan söyleyeceğim." o küfür mü etmişti? Hem suçlu hem güçlü. "Aşiret olduğunuzu söylemiştin. Yalan mı söyledin?" Ateş "Orduyla mı gelmemizi istiyordun? Sen göreceksin aşireti Samsunda."

İlla bir şeyleri sinirle mi söylemesi gerekiyordu. "Samsun nereden çıktı ayrıca? Sözleşmede yazmıyordu bu. Ben ailemi göremeyecek miyim?" Ateş "Aileni göreceksin. Ben İstanbul da dururuz diye düşündüm fakat babam Samsunu istiyor. O yüzden yapacak bir şey yok" Neden bana bunu söylemeye gereği duymuyordu. Zaten ben kimdim ki? "Peki bu bohça işi niye bu gün ve yarın Samsuna mı geleceğiz" Ateş "Annem ile babaannem öyle uygun gördü. Yarın Samsuna gelip kalacaksınız ve iki gün sonra evleneceğiz." Ne diyeceğimi bir an bilemedim. Sadece "Peki. Görüşürüz." Demekle yetindim ne diyebilirdim ki itiraz etme şansımın olmadığını düşünüyordum.

Bu evliliğe hala hazır değildim o yüzden çok korkuyordum, kimseyi doğru düzgün tanımıyorum. Ateş "İtiraz etmeyecek misin?" Ben "Ne fark eder? Neyse kapatmam gerekiyor malum evlenene kadar görüşmememiz gerekiyor." Telefonu o cevap vermeden kapattım.

İki saat sonra Gülizar hanım, Sümra abla ve Ateşin kız kardeşi bohçalar ile geldi. Kız kardeşi ve erkek kardeşleri ile tanışma fırsatım olmamıştı sadece Ateşin kız kardeşiyle tanışacaktım. Yanına gittim ve "Dün seninle tanışma fırsatım olmadı kusura bakma. Ben Aylin" Kızın Ela gözleri, hafif kızıl saçlarıyla çok güzel görünüyordu gözleri aynı Ateşin gözleri gibiydi.

Bana gülümsemeyle "Evet yanına gelemedim dün ikiz abimlerin yüzünden. Ben de Hale" El ele sıkışmak yetmeyince birbirimize sarıldık. "Neden? Onlar yüzünden" Bana onlara sinirlenmiş bir şekilde "İki gündür seni bana kışkırtıyorlar yok böyleymiş şöyleymiş diye o yüzden biraz tırstım" Buna gerçekten çok güldüm ne demiş olabilirlerdi ki. "Umarım üstünde kötü bir etki bırakmamışımdır." Bana rahatladığını belli ederek "Hayır, aksine çok hoş bir kadınsın" Biz Hale ile konuşmaya devam ederken bohçaları açıyorlardı.

Hemen annemin yanına gittim "Anne umarım çok şey almamışlardır" Annemin yanında duran Sevim beni duyduğunda cevap verdi. "Niye kız? Korktun mu yoksa?" Annemin arkasından Sevime vurarak "Ne korkacağım be" Geri çekilen Sevim "Yalan mı gecelik alırlar herkese gösterirler diye korkmuyor musun?" Anneme dönerek "Yaa anne!" ortamızda kalan annem sinirlenerek durdurdu bizi "Kızlar bir rahat durun misafir var" Küçüklüğümden beri Sevimle didişip dururdum. Bana gıcıklığına yapardı hep.

Bohçalar açılırken Benim nabzım bir yükseliyor bir iniyordu. Aldıkları şeyler çok güzeldi göz kamaştırıcıydı. Sonunda son noktalara gelince Gülizar hanım bir tanesini açacakken Sümra durdurdu onu "Anne bu biraz özel gelin hanım onu kendisi açar." deyince bir rahatlama geldi bana zoraki gülümseyebildim. Açılanlar bittikten sonra önce annem yemek ikram etti.

Koktuğum başıma gelmeyince rahatlıkla bunun keyfini çıkardım. "Her şey için çok teşekkür ederim aslında bunlara hiç gerek yoktu. Zahmet ettiniz" Gülizar Hanım "Ne zahmeti kızım güle güle kullanmak nasip olur inşallah" aradan zaman geçtikten sonra gittiklerinde Sevim sıkıştırdı beni. "Aylin hadi son kalan bohçayı da açalım" Yok artık eğer onu açarsam yanında hep bir imada bulunurdu bana "Sümra ablanın da dediği gibi özel, kendim açarım" Sevim "Aşk olsun benden mi saklıyorsun?" gözlerimi devirerek "Anneme bile göstermeyeceğim Sevim. Hem senin işin yok mu hadi git sen işine" Sevime kapıyı açtığımda "Amaaa" Lafını bitirmeden yüzüne kapattım yoksa başımın etini yerdi.

Annemle bohçaları bir kenara kaldırdıktan sonra odama koyduğum açılmamış bohçanın yanına gittim açmakta hem tereddüt ettim hemde çok merak etmiştim. Kucağıma alıp açtığımda içinde paket halinde kırmızı bir takım vardı üstündeki fotoğrafı görünce hemen yerine geri koyup altındaki pakete bakmaya korkarak tekrar sardım ve bohçaların yanına koydum.

Annem odamın içerisine dalarak "Aylin bavulunu ve eşyalarını hazırladın mı? Bir saat sonra kamyon gelecekmiş abin söyledi." Artık bilmediğim şeyleri duyunca şaşıramıyordum hemen işe koyularak eşyalarımı hazırladım. Kamyon gelince eşyalarım dizilince annem ağlamaya başladı bende "Annecim ama böyle olmaz ki." Anneme sarılarak "Ne yapayım kızım evlat işte." İşte benim canım sulu göz annem aslında bu huyumu ondan almışım. Amcamdan da asabiliğimi.

Sabah erkenden evden çıkarken önce bir duraksadım. Bütün ilklerimi burada atmıştım, sevincimi, hüznümü, acımı, mutluluğumu ve kaybımı hepsini. Gözlerim dolmuştu evlenmek bu muydu gerçekten? Evet ailenden ayrıldığın için üzülürdün fakat belli hiç mutlu da olamayacaktım yeni hayatım, yeni adımım, yeni tecrübem buradan ayrılarak olacaktı. Umudum ile bindim arabaya ve orada yeşerteceğim fidanımı alıp uzaklaştım.

Küçük MutluluklarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin