"bu gece öldüğüm gecedir."
"yılın en iyi erkek oyuncusu ödülünün sahibi," heyecan yaratmak isteyen kişiye baktı lee minho. başarılı sayılmıştı, bazı kişiler lee minho'un almasını isterken bazılarıda han jisung'un almasını istiyorlardı. bu iki isimden diğerlerine yer kalmamıştı zaten.
"lee minho!"
milyonlarca hayran lee minho'un kulağını çınlatırken, sahte gülümsemesini sundu bütün dünyaya. ödüle doğru yürüyerek, ondan aldı.
istedi ve elde etti. her zaman ki gibi.
üzerinde kameralar olduğunu biliyordu, ona göre davranacaktı. tamamen bambaşka bir kişiliğe bürünerek mikrofonun yanına yaklaştı. büyük ekranda han jisung vardı, ilgiyle ona bakıyordu. lee minho'un elinde şu an toplam 5 ödül vardı. hepsine birer birer baktı, "her şey için teşekkür edebilirim sadece. size söyleyecek tek bir sözüm kalmadı maalesef ki, fakat emin olun bu sözlerden daha çoğunu hak ediyorsunuz." ödülleri benim hak ettiğim gibi, içinden bunu demişti. dışından söyleseydi kariyeri kısmen bitebilirdi.
sahneden inerek, odasına doğru yürüdü. han jisung, sandalyesinden kalkarak lee minho'un girdiği odaya girmişti. kapıyı tıklatma gereği duymadı bile,
"tebrik ederim." düğmelerini çözen lee minho'u süzdü bir süre, yüzüne bakmayıp "teşekkürler." dedi kısaca. mütevazı olmaya çalıştı. han jisung kıkırdadı, başını bir iki saniye aşağı eğip tekrardan ona baktı "hilelerle ödül kazanan ne kadar çok değil mi?"
kravatını genişletti minho, ödülleri bir kenara atıp ilk defa ona baktı. han jisung'a,
"bu ödüller için fazlasıyla acemisin han. bense her gün aynı ödülleri birden fazla alıyorum." dedi, mütevazılığını bir kenara bıraktı. jisung, dilini ağzının içinde gezdirdi. "hileyle kazandın, birkaç bot sana oy verdi. bunları hepimiz biliyoruz." kahkahasını tutamadı, elini birbirine çarparak kendi kişiliğini gösterdi. nefes almak için kendisini durdurdu. "kusura bakma han, kendimi tutamadım." göz ucuyla birkaç harry winston yüzüğüne ve rolexine baktı. tekrardan ona döndüğünde, "beni tahrik etmeye çalışma lee." dedi net bir şekilde.
"çalışsaydım şu an ayakta değil, milyarlarca kadınların istediği yatağımda olurdun." arsız bakışlarını jisung'a sundu, makosen ayakkabılarının vuruş sesini bastırarak jisung'a yaklaştı. iki üç santimetre boşluk bırakmıştı, karşısında duruyordu lee minho'un ta kendisi. "sen.. istemez miydin?" diyerek dudaklarına baktı minho.
"üzgünüm bebeğim, benim bir imajım var." jisung, minho'u göğsünden ittirmişti.
"her şeyiyle sana sunulan bir lee minho'u kabul etmek yerine öylece bırakıp gitmeyi seçersen han jisung, herkesin sana diyeceği iki kelimesi vardır."
"aptalın teki."
"aptalın teki." onu doğruladığında gülümsedi minho, parmakları, pürüzsüz boyunda gezinirken jisung'un titrediğini hissetti. "tek bir dokunuşum seni titretmeye yetiyor jisung. eski zavallı minik çocuktan hâlâ farkın yok."
yavaş konuşması, nefesini üflemesi insanı o kadar deli ediyorduki.. kelimeler yetmezdi.
"izin ver seni öpeyim han jisung. geceme renk katmak istemez misin?" gözlerini kırpıştırdı, doğru muydu emin değildi. mantıklı düşünmeye gerek var mıydı emin değildi, hiçbir şeyden emin değildi. cümlesi kafasını darmadağın etmişti.
bir şey demesine izin vermeyerek onu öpmüştü lee minho,
***
merhaba herkese🫠🫠
surukleyıcı fıcten kastım buydu arkadaslar eylul hanımdan yardım aldık ılham konusunda zevklı zaten yazmak
ılk defa begendım bır seyı👍🏻👍🏻 yalnız mınho'a cok yukseldım cıgırdım boyle AAAAAA dıye
neyse
yayınlayınca okunmıcak dıye cok uzuluyorum ben bırazcık prım kasmam lazım benım
promosyon olarak yanıma bırısı gelmelı
sarı saclı jısung🤌🏻
yes sir 🫦
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hizmetkâr, minsung
Fanfiction"her şeyiyle sana sunulan bir lee minho'u kabul etmek yerine öylece bırakıp gitmeyi seçersen han jisung, herkesin sana diyeceği tek bir kelimesi vardır." angst degıl a