"Dirty Mind."
sen artık kalbimde ölüsün. birkaç zamandan beri ölüsün." dedi jisung ona, yanına birazcık daha yaklaşıp yanaklarına süzülen gözyaşlarıyla yüzüne karşı baktı.
"senin doğum günün, bizim jiwoo ile eğlendiğimiz gündü."
"ne?" ağzından istemsizce kaçmıştı, minho bir vezir gibi devrildi. ağaçlar, insanlar üstüne gelmeye başladı. o andan beri duygu yaşayamamıştı, tanrı'nın ona verdiği cezasıydı. günahlarını böyle affedecekti.
lise mezuniyetinden bu yana iğrençlik duygusuyla kendini içten içe kemirdi.
***
(minho)
jisung yanımda melek gibi uyurken aklıma mezuniyetimiz gelmişti. dominant, otoriter davranıyordum ona, zaafımı bulmasın diye. "peter.." dedim kendimce.
arkasında olan saate baktım, gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. kendimi doğrultup son kez güzel yüzünü inceledim. "jisung, sete geç kaldık."
"umrumda değil." diye homurdandı, tekrar yapmıştı. kendini diğer tarafa döndürdü. "saat on iki buçuk, ne yapmış olabilirsin dün gece?" öksürük tutarak yüzüme bakmaya çalıştı ama nafile,
"yüzüme öksürürsen seni öldürürüm."
öksürüğü geçtiğinde, başını bana doğru döndürdü daha sonrasında bedenide döndürmüştü. "erotik sahnelerimizin olacağı gün değil mi?" yarım ağız sırıtmıştım. "evet, yönetmenden duyduğuma sakso bile varmış." ağzımı açıp kapattım, yanakları al rengini almıştı. "uzak dur." dedi bana karşılık.
"siz bilirsiniz matmazel."
yataktan kalkarak, bir takım kıyafetler seçtim. "vücudumda güzel dururlar." dedim kendi kendime, kıyafetlerimi yatağa fırlatıp üstümde olan pijamalarımı çıkarmaya başlamıştım. jisung'un koşarak gittiğini fark etmemiştim bile, ta ki arkama dönmeden önce.
"yine aynı şeyi yaptı, olsa bütün vücudumu görmüştü sekste."
aynaya dönüp kendimi süzdüm, sanırım tekrardan alt vücut çalışmaya başlamam lazım.
***
giydiği şeye dakikalarca kahkaha atıyordum, o kadar güzeldi ki.. sahnemizde seks olmasını istemiştim. jisung, yönetmene karşı bağırdı. "artık sahneyi çekebilir miyiz?"
"yerlerinize geçin." ben koltuğumdaydım, o ise karşımda eğilerek duruyordu. bu manzara asla bitmemeliydi. "kayıt!"
peter, belini ustaca kıvırtırken dikkatlice onu izledim. "monsieur.."
(efendim*)gözlerimi kırpıştırdım, yutkunup rolüme girmeye hazırlanmıştım. "kediciğim, bugünlerde arsız olmaya başladın değil mi?" başını usulca yukarı aşağı sallayarak, kalçasını ön plana çıkarttı. belinden tutarak onu yerden kaldırmıştım, daha doğrusu kucağıma oturtturmuştum. "yaramazlık yapan kedicikleri cezalandırmak gerekir."
"lakin seni becermem için beni ikna edeceksin." yüzümü onun yüzüne yakınlaştırdım.
"kestik!"
zamanlamanı sikeyim.
"jisung, emin olmanı isterim. bu yaşadıklarımız sahnemize özel olmayabilir de."
kalçasını, şişkinliğimin olduğu yere sürtüp ağzından inleme kaçırıverdi. "kesinlikle." olduğu pozisyondan kalkıp, kabine doğru yürüdü.
bense az önce yaşadığım şeyi atlatmaya çalışıyordum.
mrbb hadı sızlere ne gıydıklerını atım:))
lee mınho
AMA JISUNGUN GIYDIGI AĞLXĞSLCİSÖCİAÖİCÖAİCLWİÖCĞWKFŞWKCŞLWŞCÖİA ALGIMA SICTIM YEMIN EDERIM ONU BIYLE HAYAL EFMEK CSLAN XĞMACNİWÖCİAMCLAİF
utndm gıdıyorum
yorum atın oy atın bb sızı svyrm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hizmetkâr, minsung
Fiksi Penggemar"her şeyiyle sana sunulan bir lee minho'u kabul etmek yerine öylece bırakıp gitmeyi seçersen han jisung, herkesin sana diyeceği tek bir kelimesi vardır." angst degıl a