Doyumsuzluk

13.9K 49 0
                                    

Zaman kavramı, herkes için aynı doğrultuda ilerlemezdi. Ölüm döşeğindeki birinin bir günü asırlar gibi gelebilirdi, en yakın arkadaşların uzun bir süre sonra görüşmesi, bir yerlere oturup konuşması 5 saatken 15 dakika hissedilebilirdi. Şu an yeşilin en güzel ve en açık tonu kaç zamandır bana bakıyordu bilmiyordum, zaman benim için oldukça yavaş ilerlemişti.

"Anlamadım." Dedi. Beni üzerinden attıktan hemen sonra.

Ellerini ensesinde birleştirdi, hafifçe kafasını bana doğru çevirdi. "Fahişe mi olmak istiyorsun? Bu kadar istekli olman beni her zaman korkutmuştu ama açıkçası bunu söylemeni beklemiyordum. Senin o dediğine seks denir. Senin için sevişmek eylemi sadece benimle olur. Gözlerinle sadece benimle sevişirsin sen."

Kaşlarım istemsizce yer çekimine meydan okudu. "Bunu bilemeyiz."

"Ne?" Kıskandığını söyleyemezdim ama onunla yaptıklarımı başka bir erkekle yapmam sanırım erkeklik gururunu zedelemişti.

"Sadece seninle yaptığım bir şeyi, hiç yaşanmamış şeylerle karşılaştıramazsın." Dedim. "Karşılaştırmamalısın." Diye de ekledim.

"Bak sen!" Dedi alayla.

Beni ezmesine küçük düşürmesine izin vermeyecektim. Altta kalmayacaktım, her konuda. Bu yüzden tekrar onun üstünde kendime yer edindim.

Elleri hâlâ ensesisindeydi. Alaylı sis bulutu dağılmıştı. Poyraz rüzgarı sisi dağıtmış, yağmur yağmış, doluya çevrilmişti. Birazdan fırtına kopabilirdi.

Kendimi, harekete geçmeye yeltenen gururunu kırdığımı düşündüğüm; erkekliğine sürttürdüm. Bir yandan da soyunuyordum. Ne var ne yoksa çıkarıp attım.

"Ne o gözler öyle? İkimiz de beni sevmediğini, biliyoruz." Kendimi daha çok bastırdım. "Sevişmek dedin." Baş parmağımı dudağında mürekkebin çıkmasını istemediğim bir kalemle resim çizer gibi dolaştırmaya başladım. Kendi mürekkebim dudaklarında mühür olsun istiyordum belki de. Altına aldığı kadınlar, bilsin bunu; görsün istiyordum. "Sadece ben seviyorum seni, sevişmek dediğin iki kişinin birbirini sevip seks yapması olmaz mı?" Baş parmağımı ağzına sokacaktım ki bir hışımla tuttu, yatağa bastırdı. Hiç de nazik değildi. Ağzımdan küçük bir inilti döküldü. Kendimi hâlâ var gücümle ona bastırıyordum. Onun ağzından zevkten benimse biraz acıdan bir "ah!" Çıktı.

"Senin ne dediğin hakkında en ufak bir fikrin var mı?" Elimi artık uyanık vaziyette olan uzvuna götürdüm. Eşofmanın altından hissedebildiğim kadar hissettim onu. Sorusuna cevap vermedim, olanca sessizliğimle bacaklarımı iyi yana ayırıp altındaki fazlalıkları çıkarmaya başladım. Kadınlığım sızımsızım sızlıyordu.

"Hı hı.." hafifçe kalçasını kaldırsa fena olmazdı ama gözleri en az uzvu kadar alev alev yanıyordu.

"Bakma öyle..." Erkekliğine tükürdüm ve boydan boya elimi dolaştırmaya başladım. Kendini tutuyor bana bağırıp çağırmak istiyor ama aldığı zevk buna engel oluyordu.

"Bunu." Dedim hâlâ sertliğini okşuyor bir yandan erbezlerinde dilimi dolaştırıyordum.

Dilimi dolaştırmayı bırakıp konuşmayı sürdürdüm. "Bunu başka erkeklere yapmam seni rahatsız mı eder yoksa? Elimi daha da hızlandırdım. "Onları daha çok seversem, sana dönmezsem üzülür müsün? Zevkten ağlarken beni kıskanır mısın? Hadi ama! Bir şey söyle."

Bir eli yumruk olmuştu çoktan, yoksa bana mı geçirecekti?

"Edepsiz dediğin ağzıma, amcığıma boşalsa hiç mi kıskanmazsın?"

Hüznün Fahişesi (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin