Ahmetle buluşmamıştım. Aradan üç gün geçmişti, çok tuhafıma giden bir şey oldu. Ahmet hiçbir şey yapmadı.Gitmezsem eğer, Poyraz'a bir şey yapar mı endişesi içindeydim.
Ama yapmadı.
Sessizlik ilk defa beni bu kadar ürküttü.
Yeni bir döneme başladığımı hissediyordum.
Bu üç gün içerisinde oturup düşünme fırsatı buldum. Ahmet kötü biri miydi?
Bazen kendimi çok savunmasız hissediyordum, kurt sürüsünün arasında sıkışıp kalmış bir kuzu gibi. Hayır! Daha çok kurt sürüsünde kalmış zayıf hasta bir kurt gibi.
Poyrazla o geceden sonra bir daha konuşamadık çünkü üç gündür Poyraz da ortalarda yoktu.
Ahmetle bir ilgisi olup olmadığını Ahmetin ona bir şey yaptığını düşünüyordum ama her gün Poyrazla telefonda görüntülü konuşuyordum.
Bana nereye gittiği hakkında bir şey söylemedi ben de sormadım kötü bir şey yapmadığını umut ediyordum aslında umut ettiğim şey ona kötü bir olmamasıydı ama iyiydi sesi iyi geliyor yüzü gülüyordu.
Daha çok benim ne yaptığımla ilgileniyordu. Son olayı konuşamamıştık.
Derin düşüncelere dalmışken telefonum çaldı.
Arayan Poyrazdı.
Hemen telefonu açtım.
"Alo!? Poyraz?"
"Nilüfer!"
"Nasılsın?"
"İyiyim Poyraz."
"Ne yapıyorsun?"
"Oturuyorum üç gündür, dönmeni bekliyorum."
Gülümsedi.
O gülümseyince ben de gülümsedim.
"Ne zaman döneceksin?"
"Aslında seni onun için aradım Nilüfer, dönecektim ama işlerim uzadı. Birkaç gün daha buralardayım."
Suratım asıldı. Onu özlemiştim.
"İyi misin bir şeye ihtiyacın var mı? Hesabına para-."
"Var benim param gönderdiğin para hala duruyor hiçbir şey yapmıyorum ki."
Omuzlarımı kaldırıp indirdim.
"Yemek yiyor musun? Kendine iyi bakıyor musun kamerayı biraz uzaklaştır."
Hiç sorgulamadan kamerayı biraz uzaklaştırdım.
"Süzülmüşsün iki günde bir şey yemiyor musun kızım sen illa bakıcılık mı yapmak gerekiyor sana?"
Poyraz'ın ağzına alışmam uzun sürmüştü, size kendinizi değerli hissettirirken bir kelimesi kırıcı olabiliyordu.
"Bakıcılık yapmana ihtiyacım yok. Yiyorum ben yemek çocuk değilim"
"Biliyorum yavrum öyle demek istemedim. Kendine iyi bak şimdi kapatmam lazım arayacağım ben seni öpüyorum güzel gözlerinden."
Bir şey söylememi beklemeden telefonu kapattı.
Yemek demişken biraz acıkmıştım henüz kahvaltı yapmamıştım tek başına yemek hazırlamak zor olabiliyordu canım uğraşmak istemiyordu. Mutfağa geçip hazır bir şeyler aradım, dolabı açtığımda gözüme en kolay gelen mısır gevreği oldu. Kaseyi raftan alıp içine mısır gevreğimi koydum. Dolaptan sütü alacağım sıra telefonum çaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüznün Fahişesi (+18)
Romance"İki insanın hâlâ birbirini sevip sevmediğini nereden anlarsın biliyor musun?" Ciddi ses tonum, öpmelere doyamadığım ve belki de asla doymak bilmeyeceğim o güzel dudağının sağ tarafını, aheste aheste sağa doğru kaydırmıştı. Sol gözünü "Neymiş?" Derc...