fivefold, lost within୭
Aynanın önünde saçlarımı siyah bir kumaşla bağlıyorum. Kışın karanlık yüzü yok oluyor olsa da ben hep benimle olacak bir karanlığı saçlarımda taşıyacaktım. Kaybettiklerimi en dipte saklıyorum ve acı ben dışında kimseye görünmüyor.
"Siyah üniformanızı hazırladım, küçük şövalye Undeka."
Kumaşı saçlarımın arasından geçirirken aynadan kendime bakmaya devam ettim. "Undeka işlemesi de var değil mi?" diye sordum.
"Üniformanın omuz kısımlarında altın sarısı detaylar vardı. Bu yüzden altın sarısı bir iplikle işledim."
Kumaşı saçıma bağlamayı bitirdiğimde ona döndüm ve elinde tuttuğu üniformaya baktım. Ben hep benimle olacak bir karanlığı bedenimde taşıyacaktım.
"İstediğim gibi olmuş, teşekkür ederim." dedim.
Gülümseyerek bana baktı. "Saçlarınız çok güzel oldu." dediğinde ben de ona gülümsedim.
Ardından siyah üniformayı giyip hazırlandım. Bana yardım eden hizmetçim Yolanda, siyah kılıç kınımı getirdi. Kını belimdeki kemere taktım, kılıcımı silip yerleştirdim. Ben hep benimle olacak bir karanlığı gücüm yapacaktım.
Yolanda, son olarak üzerinde yine Undeka işlemesi olan siyah bir pelerin getirdi. Pelerinin iplerini sıkıca bağladıktan sonra hazırdım ve hep benimle olacak bu karanlık, beni gölgem gibi takip edecekti.
Bahçeye indiğimde atım Daisy ile ilgilenen kız kardeşim Isabella'nın yanına ilerledim. Kışın sonlarında zar zor topladığı birkaç çiçeği Daisy'nin yemesinden şikayetçiydi. Isabella bana bunları heyecanla anlatırken Daisy, Isabella'nın elinde kalan çiçek saplarına bakıyordu.
En son "Bu çiçekleri sana verecektim." diye hüzünle bana baktı. Gülümseyerek elinde tuttuğu çiçek saplarını aldım.
"Yine de beni düşünerek topladığın için çok mutlu oldum, Isabella. Döndüğümde daha çok çiçek olacak. Yine toplayabileceksin." dediğimde gözleri neşeyle parıldadı.
"Sana bir sürü çiçek toplayacağım!" diyerek sevinçle kollarını açıp bana hızla sarıldı. Minik bedeni kollarımda kaybolurken sarıldığımız birkaç saniyenin bana ilaç gibi gelmesine izin verdim.
"Elva!"
Bana seslenen annemle babama döndüm. Yanlarına gidip onlara da sarıldıktan sonra şövalye selamı verdim, atıma binip hızla Undeka köşkünü ardımda bıraktım.
"Bu durumu Glory şövalyelerinin komutanı Harold dışında daha fazla kimseye aktarmayacağız. Biliyorsunuz, görev yerlerimizi gizli tutuyoruz. Bu gizlilikle devam edeceğiz." demişti, başkentin kış birliği komutanı Valery.
Dedikleriyle oturduğum sandalyede ellerimi birbirine kenetlemiş, gerginlikle yere bakmıştım. Başkentin yaz birliği komutanı da kış birliği komutanını destekleyerek "Bu yaşananlarla imparatorluktaki insanları toparlamamız çok zor olacaktır. Kimseye bu olanlardan bahsetmemeniz gerekiyor." demişti.
Böylelikle şövalyelikten ilk öğrendiğim şey saklamak olmuştu. Korkuları, yaşananları, acıları, kayıpları, gerçekleri ve kendi benliğini... Elinde kalan sadece kılıcın ve gücün olduğunda da savaşmak kaçınılmaz olurdu.
"Aynı birlikteki 117 şövalyenin kaybından bahsediyoruz. Glory halkı, geçmişte yaşadığı endişeleri tekrar yaşamaya hazır değil."
Bir diğer kaçınılmaz olan, bu saklananların bir gün ortaya çıkacak olmasıydı. Sadece bir kaçış yolu olacak olsa da ben sonuna kadar bu gerçeklerden kaçacaktım ve ortaya çıkana kadar güçlü rolü oynacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
11-13
FantasyGlory İmparatorluğu, muazzam büyüklükte bir imparatorluk. İmparatorluğun bugüne gelmesi hiç kolay olmasa da gökyüzünde asılı birçok kahraman şövalye, hâlâ huzura ermeyi bekliyor. Bu her şeyin daha yeni başlıyor olduğuna bir işaret ve bu beraberinde...