ilkbaharın şehri

8 0 0
                                    

Şehrin girişi, her milletten ve şehirden insanlarla dolup taşmıştı. Bu küçük şehir, ilkbaharla hayat bulurken huzur dolu görünüyordu. Halk, doğanın tekrar canlanışını benimsiyordu ve bunu coşkuyla kutluyorlardı.

Bu ortamdan oldukça keyif alıyordum çünkü daha önce hiç böylesine canlı bir şehir görmemiştim. Herkesin heyecanla ilkbaharı karşılaması gibi şeyler benim için oldukça yeniydi. Şenliklerde yapılan yarışmaları izliyor, bu coşkulu ortamı gözlemliyordum.

Bulunduğum üçüncü ekip, sabahları devriye yaptığından ilkbahar şenliklerine katılmam daha da kolay oluyordu. Herhangi bir duruma karşın etrafı gözlemlerken bir yandan şenliğin tadını çıkarıyordum. Ayrıca ekiplerin yetersiz kaldığı durumlarda yardım için yakınlarda olmamız gerekiyordu. Ancak bu zamana kadar üçüncü ekipten birkaç kişi dışında kimsenin civarda olmadığını görmüştüm.

Sabah devriyelerinde meydan daha sakin oluyordu. Tezgahları kontrol ediyor, bir sorun olup olmadığına bakıyorduk. Genelde bir sorun olmaması, her zaman olmayacağı anlamına gelmiyordu.

Bunu fark edemeyen üçüncü ekibin üyeleri, sabah devriyelerine de geç gelmeye başlamışlardı. Tezgahları üstünkörü kontrol edip kahvaltı yapmak için fırına gitmeyi tercih ediyorlardı.

Her sabah olduğu gibi devriyeyi ikinci ekipten devraldık. Komutanımız ekibin başında değildi ve ekipten çok az şövalyemiz buradaydı. Onlara rağmen işimi doğru bir şekilde yapmak istiyorum. Bu yüzden tezgahları yavaş yavaş gezmeye başladım.

Tezgahlarda satılan ürünlerin çeşitliliği beni şaşırtıyordu. Her bölgeden gelen tüccarlar, kendi kültürlerine özgü mallarını sergiliyorlardı. Baharatlar, kumaşlar, mücevherler, kılıçlar, kitaplar ve daha birçok şey göz kamaştırıyordu. Bazı tezgahlar ise ilkbahar şenliğine özel olarak hazırlanmıştı. Çiçekler, süsler, oyuncaklar ve hediyelik eşyalar ilgi çekiyordu. Bunların dışında bir sürü tarım ürünü de satılıyordu.

Meyve-sebze satan tezgahın önüne geldiğimde satıcının bir sorunu olduğunu anlamıştım. Elimdeki listeyi kontrol ettim ancak düne dair herhangi bir şey rapor edilmemişti.

Yanındaki satıcılardan biri "Dün akşam hâsılatı çalındı o yüzden böyle." dedi.

Şaşkınlıkla tekrar listeye baktım. Hırsızlık vakasına dair herhangi bir şey kaydedilmemişti.

Şövalye Wayne, benim duraksadığımı görünce buraya yöneldi ve satıcılarla konuşmaya başladı. "Birinci ekip sizinle ilgilenmiş olmalı, bizim bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok."

Ben durumun detaylarını almak için ısrar ederken Şövalye Wayne bana döndü. "Glory'nin şövalyeleri kontrol için gelmek üzeredir. Başımıza bela almayalım." dedi. Konunun üstünü kapatmaya çalışsalar da burada Begina halkının güveni söz konusuydu.

"En azından bunun hakkında bir rapor yazmamız gerekmez miydi? Dün birinci ekip herhangi bir şey yazmamış." diyerek itiraz ettim ve elimdeki listeyi ona gösterdim ama bunu hiç umursamadı.

Omuz silkti ve soğukkanlılıkla cevap verdi. "Begina'da hırsızlık olayları çok normal. Bir sürü milletten insan buraya akın ediyor. Satıcıların dikkatli olması gerekirdi, her şeye biz koşamayız."

"Anlamıyorum, Şövalye Wayne. Bu zor bir şey değil. Bu hırsızlıklar rapor edilirse satıcıların zararlarını Glory karşılayamaz mı?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

11-13Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin