uzun zamandır sorgudaydım

378 41 158
                                    


Nova Norda- PELİN

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Nova Norda- PELİN

Tamer- Beautiful Crime

Artık yürümeyi biliyorum, demişti WALTER JEAN ve devam etmişti BİR DAHA ASLA ÖĞRENEMEM. Küçük bir mezar taşının önünde, soğuktan çatlamış parmaklarım bir yandan mezar taşını sıkı sıkı kavrarken diğer elim toprakta. Toprak biraz karlı, toprak biraz soğuk ve bu sefer yalnız değil. Mezar taşı küçük, üstüne yara bandıyla yapıştırdığım küçük bir kardelen, oldukça yalnız ama bir o kadar sıcak.

Terk edilmekle ilk tanıştığımda çocuk yaşlarındaydım, ikinci karşılaşmamız Choi Kördüğüm Soobin'in dolabıma koyduğu son mektupla olmuştu, beni tekrar ziyarete geldiğinde babamın gece yasemini kokusu burnumdaydı, hayatımın en zirve noktasında beni kapana kıstırdığında KHALEESI'yi son kez buzda izlemiştim ve BUZDAKİ YANGIN'da ELECTRA'yı kaybettiğimde terk edilmeyi bir daha asla öğrenemeyeceğimi anladığımı sanıyordum.

Ama, maalesef, Choi Yeonjun ben, zaten ve benim hayatım hep kayıplar etrafında dönüyor, şekilleniyor ve kendine bir yol çiziyordu. Ardımda hep bir kayıp, hep bir enkaz. 913, bir kelebeğin intiharı ve bir karmanın doğumu. Ben büyük bir aşkın ve büyük bir acının 913 parçasının birleşimiydim. Ve bu 913 parçanın her biri farklı bir ölüm, farklı bir ayrılık, farklı bir hayat, farklı bir yaştı.  Bu 913 parçanın bir tanesi babam, annem, Felix, Beomgyu, Kördüğüm, ELECTRA ve nicesiyken 913 parçanın içinde Choi Yeonjun yoktu, o 913 parçalık bir puzzle'a asla ait olmayan ve boş puzzle kutusunun içinde duran 4 köşeli bir puzzle parçasıydı. 3 kaçış ve 1 kayboluş.

"Kaçıncı hayatını yaşıyorsun?" diye sormuştu Felix, sabahın beşinde ve pencere pervazında bir karga, pervazdaki soğuktan katılaşmış kar tepesinin üstünde dikiliyordu ve Felix, on altısında. Artık yatağının içinde ve yorganını omuzlarına kadar çekmiş, bütün vücudu içeride ve sıcak. Felix, sapsarı uzun saçları, yüzündeki onlarca çili ve kurabiye kokusu. Ve hep sıcak hissettiriyor. Sırtı, duvara dönük, yüzüme bakmıyordu. Kapıya yasladığım vücudum, ellerim suratımda, suratım hala biraz nemli, burnumun ucu tuzlu gözyaşlarımdan yanmaya devam ederken dirseklerim dizimde sırtı bana dönük olan Felix'i izliyordum ve artık on altı. Felix, hep on altı ve sıcak hissettiriyor. Sesi kulağımda. "Kaçıncı hayatını yaşıyorsun?"

"Bundan önceki hayatım bitti mi ki?" demiştim ona, elimin tersiyle gözlerimi silerken. Yatakta hareket ettiğini ve bana döndüğünü birkaç dakika sonra fark edebilmiştim. Sapsarı saçları gözlerinin önünde, gözleri bal rengi, dudakları ağlamaktan şişmiş. Yorganı hala omuzlarında ve kafasını sallamıştı usulca. "Bugün." Dedi. "Bugün bitti." Kafamı iki yana sallayıp ona gülmüştüm. "Bugün, buza Electra'yı çıkardığında. O kırmızı uzun tilki kuyruğunu gördüm. Yeni hayatının ilk gününü" Yorganı biraz daha kendine çekti. "Biraz gıdıkladı." Bakışlarını benden çekmeden önce konuşmuştu, gözümden düşen yaşı fark etmemiş olmasını dilerdim. "Özür dilerim." Demiştim ona, başım omzuma yaslı. Gözyaşlarımdan birinin kulağıma ilerlediğini hissedebiliyordum.

sonunu söyleme bana // yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin