her şey, bir şeye karşı olduğu için yaşar

1.2K 73 95
                                    

Yangına körükle gidin (Choi Yeonjun, 21, Electra)

İnişlerim, çıkışlarım, kaybedişlerim, kayboluşlarım oldu. Yirmi bir yıllık hayatım boyunca sayısız hayat ve kimlik değiştirdim. Hiçbirine sığamadım, kaçtım, kayboldum, yokuş aşağı koştum, tırmandım. Kimi zaman demirden bir kalkanım kimi zaman tek bir dokunuşla bin bir parçaya ayrılan kabuklarım vardı, korunaklıydım; yeri geldiğinde kırılgandım, dokunsan ağlayacaktım. Bazen de yaşamın bir parçasıydım; kimi zaman görmezden gelindim, yok sayılandım. Kimi zaman sevilip istenendim, kimi zaman korkulup kaçılan. Gizemliydim, merak edilendim, saklı bir kutu gibiydim, kimi zaman gözler önündeydim, çıplaktım, kimi zaman da basittim. Çok can yaktığım zamanlar oldu, canımın yandığı zamanlar da ve umursanmadığım zamanlar ve her nerede olursa olsun, nasıl olursa olsun ölümler vardı ve ölümler artık hayatımda bir yerdeydiler. Ölümler hep vardı küçüldüler, büyüdüler ama hep varlardı. Ölümler bazen yalnızlaştı bazen kalabalıklaştı. Kimi zaman yakınlaştı, uzaklaştı. Ölümler canlılarla sınırlıyken cansızlaştı, soyutlaştı, kavramsallaştı. Kimi zaman ölümler acıttı; kimi zaman uyuşuktu, soluktu, yoktu. Kimi zaman okeydi, kabul edilebilinirdi; kimi zaman inkarla ve isyanlarla doluydu. Hissedilemeyen, fark edilemeyen, uyuşmuş hayatlar vardı bir de ölümlerden daha çok can yakanlardı. En kötüsü de özlemler vardı. Yaşanamayan bütün hayat ve ölümlere özlemler. Sevilip öpülemeyen bütün insanlara, hissedilemeyen o duygulara, gidilemeyen bütün şehirlere, çıkılamayan o uzun yolculuklara, dolaşılamayan bütün sokaklara, çalınamayan bütün kapılara, aralanamayan bütün perdelere, yanmayan sokak ışıklarına, dinlenemeyen bütün şarkılara, izlenemeyen bütün filmlere, uyunamayan bütün yataklara, bir parçası olunamayan bütün hayatlara... Ölümü de yaşamı da erteleten, hep arkasından koşturan ve baktıran özlem vardı bir de. Bütün bunların arasında, bu dünyada -şu an zamanı bildiğimiz ve tanımladığımız anlamda- yirmi bir yıl iki ay iki gününü geçirmiş olan ben vardım bir de.

 Bütün bunların arasında, bu dünyada -şu an zamanı bildiğimiz ve tanımladığımız anlamda- yirmi bir yıl iki ay iki gününü geçirmiş olan ben vardım bir de

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yangın Çıkışı (Choi Soobin, 23, Kördüğüm)

Her insanın içinde yanmaya hazır bir yer vardır. Hayatta karşısına çıkacak ateşler o yangın için tehlike değil fırsattır ve yıllar geçtikçe insanın dönüşeceği şeye o ateş karar verir. Benim hikayem işte tam bu noktada başlamıştı. Ben o yangındım. Sönmeyen, her fırsatta daha tutuşan geride bir tek ıslak odun bile bırakmayana kadar yanacaktım. Yanacaktım ve asla söndürülemeyecektim.

Sorsalar binlerce yıl yaşadığımı söylerdim ama insanlara göre sadece yirmi üç yıldır kendimle baş başa yaşıyordum. Tek bir kibritin sınırında yaşamanın ne demek olduğunu bilmeyen çoğu insana göre çok kolaydı koca bir hayatı yan yana getirdiğin rakamlarla sınırlamak ve seneler boyunca o rakamların değişmesine izin vermek. Kimine göre ne kolaydı bu, ben hiçbir zaman bunu aşamamış ve bu sayıyla yüzleşememiştim. Yirmi üç.

Öfkem vardı. Uzun zamandır sırtımda taşıdığım, taşıdığımı kendim dahi bilmediğim, içten içe beni kasıp kavuran, yakıp kül eden bir duyguydu bu fark etmesi ayrıca güçtü, zordu, yorucuydu, tehlikeliydi. Fark ettikten sonra da ifade etmesi güçtü. Alışmış beden onu gizli saklı bir köşeye sotelemeye, "tamam hadi çıkabilirsin" deyince bile öyle kolay çıkamıyordu, direniyordu, pes etmiyor, seninle savaşıyordu. Kazanmak için her şeyi yapıyordu. Yakıyor, yıkıyor, kırıyor, döküyor ve bir araya getirilmesinin imkansız olduğu binlerce parçaya ayırıyordu, geri dönüşü olmayan yollara sokuyordu. Benliğinin kontrolün altından çıkıyor, ete kemiğe bürünüyordu ve seni yok etmek için elinden geleni yapıyordu. Kaybetmiyordu.

Ardında bıraktığı gamzelerimle güzel bir gülüşüm ve hiç dökülmeyen gözyaşlarım vardı. Boyum bir doksanlara dayanmıştı. Yalnızdım. Yalnızlık insanın kendi seçimiyse iyi bir sığınak sayılmalıydı ama ben yalnızlığın gölgesinden bile korkar olmuştum. Bu kaçıncı yalnızlığım bilmiyordum ve en kötüsü de o kaçtığım gölgelerden birine dönüşmüştüm. Ben bir gölgeydim ve herhangi bir insan hiçbir zaman bir gölgenin ona bu denli zarar verebileceğini, yaralayacağını, kıracağını, kül edeceğini tahmin bile edemezdim.

Ben Choi Soobin, sözde yirmi üç yaşındaydım -ki ben yaşımı saymayı bırakalı çok olmuştu- ve ben öfkenin gölgesiydim.

Ben Choi Soobin, sözde yirmi üç yaşındaydım -ki ben yaşımı saymayı bırakalı çok olmuştu- ve ben öfkenin gölgesiydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

çok üzülücez
üzülmeye devam edicez bölümleri düzenleyip tekrar yükleyeceğim 🥹

sonunu söyleme bana // yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin