gövdemde ince bir zırh yara kabuklarından

248 27 113
                                    

Impossible- Nothing But Thieves

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Impossible- Nothing But Thieves

Hava telefonumdaki aptal uygulamaya göre hissettiğimden neredeyse on derece daha yüksek görünürken ben soğuktan donmuş, çatlamış, parmak boğumlarım kıpkırmızı ve titreyen ellerimle parmaklarımın arasına sıkıştırdığım Beomgyu'nun içtiğin en iyi tütün bu diye anlattığı, tükürükleriyle çok ucuz bir kağıda sardığı, belki de saramadığı cebimden çıkarırken bile yere birkaç tütün parçasının düştüğü o sigarayı içiyordum. Buzulları sarkmış, buzullardan biri kafama düşse muhtemelen beni tekrar komaya sokacak bir damın altında. Rusya'da. Ve hava çok soğukken. Bakışlarım keskin buzullardan karşımda bir doksanlarındaki Choi Kördüğüm Soobin'in eski bir dükkanın kapı arasından sırtına düşmüştü, bilerek değil. Kasadaydı, hediyelik eşya dükkanından birkaç parça bir şey almıştı, gerçi ne almıştı?  Kasiyer önce kağıttan bir poşet uzattı karşısındaki kocaman bedene, sağ elinin soğuktan kızarmış parmak boğumları bükülürken parmaklarının arasına yerleştirdi Soobin, beyaz kurdeleden sapları olan kağıt poşeti. Kurdelenin iki ucundan tuttu, yavaşça açtı, içine baktı poşetinin suratında memnun bir ifadeyle birlikte, kasiyerin ona seslenmesiyle kendisine uzatılan fişi gördü, boştaki eliyle fişi avuçlayıp avucunun içinde buruşan fişi kabanın ceplerinden birine tıktı. Eski hediyelik eşya dükkanından çıkmadan, parçalı camlardan oluşan ve içeriyi çok rahat görebildiğiniz eski, otantik, gıcırdayan ve her açılıp kapandığında insanı inanılmaz tilt eden, belki de sadece beni, bir kapının birkaç adım ötesinde tekrar aldıklarını inceledi, kime ne almıştı sahiden? Atkısının bir ucu omuzlarından aşağıya düştü. Düzeltmedi, atkısı öylece duruyordu, ucundaki püsküller hafif kambur durduğundan yerlerde sürünecekti neredeyse, siyah kalın taban botlarının biraz üzerindeydi sadece. Bugün oldukça şık giyinmişti ayrıca, antreman günlerinde karşılaştığı gibi şişme ve siyah Colombia marka montu yoktu bu sefer üstünde, bazı geceler onu otelde gördüğü siyah uzun kabanını geçirmiş üstüne, altında gri eşofmanı yerine bol paça kumaş bir pantolon, ayaklarında kalın tabanlı botları ve kafasına taktığı, her zaman taktığı ama bu sefer siyah beyaz pötikareli beresi, gözünde siyah kemik gözlükleri vardı. Antremanlarda gözlük takmazdı, ve Yeonjun bilirdi, her seferinde tuvalette lenslerini takarken savurduğu küfürleri, alkolü fazla kaçırdığı gecelerin birinde, ki bu geceler hiç normal olmayacak kadar fazlaydı, adam alkolikti, gözünde unuttuğu lensi yüzünden kaldırıldığı acilleri de bilirdi ve Yeonjun Soobin'in lens takmaktan nefret ettiğini bilirdi, ne zaman takmaya başlamıştı lenslerini tam hatırlayamıyordu gerçi, hangi mektuptan sonra bırakmıştı kemik siyah gözlüklerini takmayı, içine birkaç demet leylak koyduğu ve hala leylak kokan o mektubundan sonra mı yoksa, Soobin'in kendisine zarar vermek istediğini anlattığı, intihara ne kadar eğilimli olduğu ve ilk defa Soobin için, onun için, hayatı boyunca üstüne çökmüş bir gölge, bir kördüğüm gibi peşini bırakmayan, yeryüzünde en nefret ettiği insan için endişelendiği mektubundan sonra mı? Hatırlamıyordu.

sonunu söyleme bana // yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin