•6

485 23 9
                                    

Dolaptan çıkardığım içecekleri, fazla sallamamaya özen göstererek masaya götürdüm. Annem ayakta çorba servisi yapıyordu. Yemek odasına varan zil sesiyle anneme baktım.

" Ah şey güzelim benim büyük oğlum gelecekti odur büyük ihtimal." Başımı sallayıp kapıyı açmaya gittim. Altı kilitli kapının kilidini bir kez açıp kapıyı araladım. Karşımda gördüğüm herhnagi bir yüz değildi.

Beyaz bir şeyle bakışıyordum. Başımı biraz kaldırınca yüzünü gördüm.
Soluk bakan gözlerle çarpıştık.

Bu ne böyle ? İnsan mı yedin vicdansız.

Yüzü çok tanıdıktı.

" Karşı komşu?"

" Karşı komşu."

Aynı anda konuşmamıza gülerek bir adım geri çekildim.

" Buyrun." Terliklerini çıkarıp içeri girdi.

" Dorukhan ben." Uzattığı elini sıktım. "Melisa." Başını salladı.

" Yemek odası ilerde soldan dön ikinci kapı açık zaten görürsün."

Teşekkür ederek koridorun sonuna doğru yürüdü ve kayboldu.
Yeni komşularımızı ne kadar sevdiğimden bahsetmiş miydim?

..

Yemekler yenmiş, mutfak bana kitlenmiş çay servisi bekleniyordu.

Karşı komşunun büyük oğlu, Trabzon'un Futbolcusu Dorukhan çıkmıştı. Maçlarla işim olmazdı ama orda ki Yakışıklıları da biliyorum tabi. Her ortamda varız kardeşim.

Kısa bir şok geçirsem de tek şok geçiren ben olmamıştım neyse ki. Babam, Yiğit, Fırat. Berkay zaten düşüp bayılacaktı. Ama haklı çocuk.

İnsan yemiş gibi bir şey adam.

Bulaşıkları Fırat'ın yardımıyla makinaya dizip ellerimi yıkadım ve annemin bardakları hazırladığı tepsiyi tezgaha koydum. Ocağın üstünde ki demlikle bütün bardakları tek tek doldurup ocağa geri bıraktım.

" Sen tatlıları götür, ben getiririm  bunu." Fırata tepsiyi alması için müsade edip ben de tabakladığım tatlıları ayrı bir tepsiye yerleştiriyordum.

" Pardon, bir bardak Su alabilir miyim?" Duyduğum sesle başımı kaldırdım tepsiden. Çok sevgili komşumuzun büyük oğlu, topçu Dorukhan.  Gülümseyerek bir bardak su doldurup önüne bıraktım.

Teşekkür edip başına dikti bardağı. O sırada boğazına mı genzine mi kaçtı bilemiyorum, öksürmeye başladı. Yanına gidip sırtına vurdum bir kaç kere. Ne güzeldi parfümü.

" Ay iyi misin? Su vereyim mi?"
Sudan boguldu zaten salak.

Elini iki yana salladı hala öksürürken.
" Ne yapayım o zaman, peçete ister misin?"

Başını salladı. Peçete koparıp eline sıkıştırdım.

" Bir saniye müsade eder misin?" Elini yüzünden çekip iki kaşının ortasının biraz aşağısını ovaladım.

Öksürüğün neredeyse hemen kesildiğini rahatlıkla söyleyebilirdim.

" Melisa, tatlıları fizandan mı getiriyorsun kızım." Mutfağa konuşa konuşa giren Fırat bizim gereksiz yakınlığımızla susmuştu. Bende bunu fark edip hemen geri çekildim.

Fırat gelmese çekilmezdim bu arada.

" Boğazına su kaçtı da ona şey yapıyordum ben."

kristal' Dorukhan ToközHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin