3. BÖLÜM 《 BİR BEYAZ ORKİDE 》

14 2 0
                                    

Ne bölümdü ama diyeceğiniz bir bölüm yazdığımı düşünüyorum. Yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın. Keyifli okumalar bölüm canavarlarım...


Kapıdakini görünce iki adım geriye gidip sertçe kapıyı itti. Bu sert ve hızlı hareket kapının çok az aralık kalmasını engelleyememişti. Karşısındaki kişi kapıyı iki parmağıyla tutmuş ve yavaşça o kalın parmaklarıyla itmeye başlamıştı. Alper'in ise on küçük parmağıyla o iki kalın parmağı engelleyemiyordu.

Alper ne kadar kapıyı kapatmaya çalışırsa çalışsın, yuvarlak yüzlü, siyah saçlı, pala bıyıklı ve orta kilolu bu adamın gücünü bastıramıyordu. Bu iki kişi karşı karşıya geldiklerine bir tarafta; hala acısı dinmeyen, hiçbir zaman nefret duygusunu içinden çıkaramayan, yeşil gözlerinden intikam duygusu beslediği belli olan Alper diğer yanda ise bunca şeye sebep olan babası Levent vardı.

Alper'in içindeki o ateş bu sefer bambaşka yayılıyordu. Kalbi ise bu sefer bıçak değil, mermi yemiş gibi sızlıyordu. Bıçak yarası en azından yaşatabiliyordu ama mermi bir yerden giriyor diğer yerden çıkıyordu. Sonra göz atıldığında ise orada anlamsız bir boşluk kalıyordu, işte bu da yaşayamamak için en büyük bahaneydi.

Levent gözlerini Alper'e dikmiş, beslediği kini gösterebilmek için gözlerine devretmişti bu işi. Yüzünde ki nefret düşmana korku salmak için gösterilebilirdi ama bu nefretin hedifinde ki kişi Alper'di. Bu durumda düşmanda Alper oluyordu.

Sessizce kapıyı kapatmıştı Levent. Tam kapanmadığını fark etmemişti ama etseydi bile pek umursamazdı. Alper ile arasında bir metre ya var ya yoktu. Levent acımasız adımlarını hareket ettirdiğinde; Alper, eş zamanlı olarak adımların geriye çekiyordu. Duyduğu tek şey kalbinin sesiydi. Daha önce hiç böyle atmamıştı. Şiddetin dibini yaşıyordu kalbi şuan.

Elleri titremeye başlamıştı. Ara ara gözlerine gelen bulanıklık Levent'i bile doğru düzgün görmesini engelliyordu. Korkusu gizlemeye çalışıyordu ama nafile. Levent ağzını bile oynatmadan Alper'in üstüne yürüyordu. Bir süre sonra Alper'den "git buradan!" diye bir çığlık geldi. Levent bu çığlığa kaşlarını kaldırarak "nedenmiş o?" diye bir cevap verdi.

Alper'in zihninde Levent'in yaşattığı tüm acılar dolaşmaya başladı. Durduramıyordu kendini. Her acıya bir nefret, her nefrete bir intikam duygusu...

Uzun bir sessizlikten sonra " annen nerede oğlum?" Dedi. Üstüne basarak söylediği bu cümle ile bir cevap bekliyordu.

Alper'in ise aklında tek soru vardı: Neden geldiği... Geceleri bile ara sıra gelmesine rağmen gündüzleri asla uğramayan babası, ne tesadüfse Alper evde tek iken gelmişti. Günlerce takip ediyordu Alper'i. Burcu'nun yüreğini zamanında çok yakmıştı. Şimdi ise o alevden doğan küllerin yerini çiceklere bırakmış olduğunu görmek, ona acı veriyordu. Önünde ise zaten iki seçenek vardı. Ya acı verecek ya da acı çekecekti.

O ise her zaman düşünmeden adım attığı yolu tercih etmişti, yani acı vermek.

Hiç uyumadan evi izlemişti saplantılı gibi. Burcu'bin  iş saatlerini, Alper'in ise hangi okula, ne zaman gittiğini iyice öğrenmişti. Asıl derdi oğluylaydı. Sonuçta Alper, annesi kadar fiziksel darbe görmemişti ama o yaşanılanlardan kalan izler hala duruyordu.

Alper artık dayanamadı ve öfke bürüyen o gözleriyle Levent'e bakarak " defol git! Bıktık senden hayatımızı mahvettin bizim!! Ne var niye geldin yine? Birde utanmadan annemi soruyorsun! Annemin ahı senin canını, benim ahım seni cennetinden etsin inşallah! Senin gibi biri için cennet kelimesi çok masum kalıyor ama daha beterine dilim varmıyor. 'Babanda olsa hiç kimseyi kötü sözle anma' derdi hep annem. Şimdi ise seni en kötü sözlerle anacağım. Çünkü hiç kimseyi demişti, sen benim hiç kimsem bile olmuyorsun." Dedi.

ELEM  (Askıya Alındı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin