V.KASABANIN ÇIĞLIĞI

36 35 0
                                    

V.

5.KASABANIN ÇIĞLIĞI

🏹

Bir annenin gözyaşlarını hissettin mi hiç teninde? Büyükannenin yaşadıklarını kazıdın mı aklının bir köşesine? Kasabanın kadınlarının onlara nasıl eziyet ettiğini hiç duydun mu?
En büyük sırlar ve en büyük günahlar ikiside birbirinden beter.Hep şatonun tahta kapılarının ardında olan karanlık odalara kapatıldı ve kilitlendi.Sonra orası gizlendi.Yıllar geçti belki de yüzyıllardan fazla...

Unutuldu.En büyük günahlar sanki affı olacakmış gibi unutuldu.

Ama kimse onların neler yaşadığını sormadı.Gözlerini kapattılar ağızlarını hiç açmayacakmış gibi sımsıkı birbirine bastırdılar.Kulaklarını elleriyle sımsıkı kapattılar.
Ve böylelikle unutuldu en büyük günahlar.Ama ben unutmam.Ben bana yapılan en küçük yanlışı bile affetmeyeceğim.Küçüklüğüm aklıma gelir bazen.Nasıl susturulduğum...Nasıl onu mahveden olaylara sessiz kalışı... O zavallı Lahza.

Belki başka bir şeyleri affedebilirim ama küçük Lahza'ya yapılanları yalnız öleceğimi bilsem bile affetmem,affetmeyeceğim.

Onun yanından ayrılırken ilk defa bir insana bu kadar çok şey anlattığımı fark ettim.

Demek birkaç bardakla gardını mı indirdin altın gibi parlayan saçlı birine? Hayır,asla.Sadece konuştum onunla.Peki,ne olacaktı bir insana gardımı indirsem?

O da herkes gibi yapacaktı gardını indirdiğim anda,senin zayıf noktanı bilecek ve en küçük yanlışında seni mahvedecekti.

Bu yüzden bu kadar korkuyorum yabancı bir adama gardımı indirmekten.

Kapıyı çaldım korka korka.Büyükannem beni hemen yanında istemişti.Şatonun en altında bulunan mahzenlerden hiçbir farkı olmayan bir yerde kalıyordu.Kendine burayı layık görüyordu.

Sürekli buraya mahkum olduğunu söylüyordu.Ve ne zaman onun yanına gelsem aklım ermeye başladığından beri hayatı sonuna yaklaşmış insanların berbat hayatlarını burada ödüllendirdiğine inanırdım.
O yüzden hiçbir zaman yaşlanmak istemiyordum.Kafayı sıyırıp kendimi şatonun mahzenlerini andıran yerlerine kapatmak istemiyordum.

Aklın varsa kaçarsın buradan.

kapıyı çalmamın arasından uzun bir süre geçtikten sonra kapıyı açtı.Burası o kadar karanlıktı ki yıllardır görmediğim yüzünü zar zor görebiliyordum.Elindeki mumu benim yüzümün boyuna doğru getirdi ve dikkatlice bana baktı.

Gülümsemeye çalışarak el salladım."Merhaba büyükanne." Dedim hala elimi sallarken.Kenara çekildi girebilmem için.Çekinerek içeri girdiğimde hemen etrafı incelemeye başladım.Tek odalı bir kasabalı evi gibiydi.Ama sıcak hissetirenden değil.Kaçman için yılan gibi tıslayan bir kasabalı evi.Tavan örümcek ağları sarmış ve değişik bir koku etrafımızdaydı.Bir tane bile ışık alan yeri yoktu.Burnumu kapattım ve koyu renkli koltuğa yavaşça oturdum.

Ama oturduğum anda kuru bir yere benzemiyordu.Tanrıya şükür ki en kötü kıyafetimi giymiştim.Ama bunlar önemli değildi.Onu hala çok seviyordum.Hala onları savunacak gücü kazanıyordum her gün.Hâlâ korkmayarak bakıyordu gözlerim.Ne kadar yorulsamda.O da yanıma geldi ve yaşlılıktan kemikleri çıkmış buruşuk aynı zamanda kahverengi benekli eliyle elimi tuttu birden.

"Melek gibi gözüküyorsun." Dediğinde irkildim.Beni en son gördüğünde on dört yaşında aptal bir kızdım.O zamandan bu zamana çok şey değişti.

MAHŞER MİDİLLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin