XII.BÜYÜK YARALAR

44 39 0
                                    

XII.

12.BÜYÜK YARALAR

🏹

"Serim bana yalan söylemiyorsun değil mi?" Yanıma oturdu ve sıkıca sarıldı."Neler dönüyor kafanın içinde?" Bana her seferinde aynı soruyu soruyordu ikiside...
Kafamı yere eğdim."Bilmiyorum."
"Sana yalan söylemem.Küçüklüğümüzden beri birbirimizi tanıyoruz.Beni tanıyorsun."

Bu inandırıcı geliyordu ben de inanmak istedim."Sevdiğin insanlar için bu kadar kötü düşünmemeyi dene."
"O nasıl olucak?"

"Şöyle olucak." Dedi mutlu gibi gözükmeye çalışarak."Seni süphelendiren ya da seni mutsuz eden bir olay.Bunlar olucak Lahza.Sevdiğin insanlara karşı da bunu hissedeceksin.Ama onlar senin düşmanın değil.İnsanlar hata yapar.
Kimse senin kafandaki gibi insan olmayacak.Sevdiğin insanlar tamamen tanıdığını zannedecek olabilirsin.Ama aslından bambaşka biri olduklarını aklından çıkarma."

Ona etkilenmiş bir şekilde baktım.Böyle düşünmeyi denememiştim hiçbir zaman.Biri bana kötülük yaptığında o kişi benim için biterdi.Ama sanırım böyle yaşanmıyormuş.
Benim kurallarım yoktu ama sanırım bu hayat için geçerli değildi.Kuralları vardı.Kurallarına göre oynamadıktan sonra kaybeden hep ben olacaktım.O zaman biz de biraz kurallarına göre oynarız.

"Benim işlerim var gitmem gerek." Deyip hızlıca gitti.Ve ben yine kafamdaki seslerle kaldım.Ellerimle saçlarımın arasına karıştırıp sıkıntıyla nefes alıp verdim.

Böyle daha çok duramazdım üstümü değiştirip odamdan çıkıp sadece şatoda yürüdüm.Leyan'da o sırada yanımdan geçiyordu."Çok etrafta gözükmüyorsun." Dedi alaycı bir şekilde.

Gittiğim yoldan dönüp onun yanına geçip onunla ilermeye başladım.Bunu beni sinirlendirmek için söylemişti.Bazen böyle yapardı.Davranışlarımın tam tersini söyleyip benimle dalga geçmek.

"Her zaman her yerde ben varım." Dedim gülümseyerek."O zaman gel bana yardım et." Diyerek hızlı bir şekilde yürüdü."Ah,Leyan ben iş yapmayı sevmem."
"Evet onu biliyorum.Ama birirleriyle savaşmak olunca hemen gidersin."

Kafamı salladım."Bu doğru." Hızlıca şatodan çıkmıştık Leyan iki tane yuvarlak hasır sepetlerden birini elime tutuşturdu.şatonun arkasından ilerlemeye devam ettik.

Şatodan olduğu yerden uzaklaştıkça etrafta yeşermeye başlamıştı.Küçük şeytan kasabasından uzaklaşıyorduk."Nereye gidiyoruz?" Dedim."Az kaldı." Dedi.
Biraz daha yürüdükten sonra koca bir alanı kaplayan rengarek çiçekli bir yere gelmiştik.Çiçeklere yaklaştıkça huzurlu bir koku geliyordu.Rüzgar estikçe kokuları birbirine karışıyordu.

"Neden geldik buraya?" Bana sinirli bir şekilde baktı."O kullandığınız güzel kokular buradan geliyor hanımefendi."
"Biliyorum Leyan."
"Çok biliyorsun evet.Biraz hayatı öğrenmelisin."

Birkaç tane çiçek koparmaya başlamıştı bile."Hayatı çiçek koparmakla mı öğreneceğim?"
"Bilemezsin.Şimdi sus ve toplamaya başla." Dediğini yapıp çiçekleri toplamaya başladım.

Çiçekleri kopardıkça ve topladıkça kokuları üstüme siniyordu.Ve aklıma mektubun gelmesini engelleyemiyordum.Ve yine kendimi zavallı bir kasabalıyla kıyaslamayı da engelleyemiyordum.

Aynı yerde ne kadar çok bambaşka hayatlar vardı.Aynı yer ama farklı hayatlar.Aynı yeryüzü farklı insanlar.Bu hiç mümkün gelmiyordu.Onlar benim yaşadığım hayatı isteyecekti ben de başkalarının.

MAHŞER MİDİLLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin