XXVIII.SIKICA TUTMALISIN

34 14 0
                                    


XXVIII.


28.SIKICA TUTMALISIN


🏹




Ben Lahza Karmen.Kendi yarattığı cehennemde cenneti arıyorum.Artık cehennemin son katındayım.Daha gidecek bir yer yok.Artık cennet benim.
Tanrı elimi bırakıyor.Ben ise ona yalvarıyorum.Tanrı beni affetmiyor.Ben ise affedilmek için yalvarıyorum.Tanrı merhamet etmiyor.Ben ise işte o zaman ölüyorum.

Bazı haklar kısa süreliktir.Elinde tutmayı beceremezsen hepsini elinden almaya çalışırlar.Mücadelem hep bu olmuştu.Ama büyüdükçe bu başka isteklere ve mücadelelere döndü.

O hakları ben vermek istedim.Çünkü benim elimden yeterince aldılar o hakları...

Kasabaya ve krallığa saldırılar başlamıştı.Herkesin bir gün geleceğini beklediği o günler gelmişti.Kasaba birkaç gündür aralıksız yağmurlara maruz kalıyordu.
Küçük şeytan kasabasının üstünde şimşekler çıkıyordu.Kasabalı tüm o kargaşanın arasında ellerine geçen kovalarla yağmuru suyunu doldurmaya çalışıyorlardı.
Biz soylularda onları izliyorduk.Kasabaya saldırılar oluyordu.Çocukların çığlıkları her gece kabuslarıma giriyordu.Ama kimse bir şey yapmıyordu.Babam sonunun geldiğinin farkındaydı.

Ondan sonra bu krallığın bana kalacağını bildiği için düzeltmek için hiçbir yapmıyordu.Bana bir enkaz bırakacaktı.Kendi krallığını kendi yıkacaktı.Soylular bile resmen yalvarıyorlardı ona.
Ama o sadece olanları izliyordu.Ben bu kadar mahvolan bir krallığı nasıl eski haline getirebilirdim ki? Bunu istemek basitti.Ama gerçekten tüm bunların başında olacak olmak korkutucu geliyordu.
Bir dünya insan seni dinleyecekti.Senin isteklerin doğrultusunda hayatlarını devam ettireceklerdi.Bu daha korkutucu geliyordu.

Kasabayı izlemeyi bırakıp tahtların olduğu odaya girdim.Kimse yoktu.
Yavaş adımlarla büyük tahta oturdum.Ne kadar korkutucu olsa da,hep hayal ettiğim gibi olmasa da burası benim olmalıydı.Belki mahvolan bu kasabayı ben kurtarabilirdim.

Büyük bir gürültü koptuğunda kulaklarımı kapatmak zorunda kaldım yine.Kasabayı gerçekten yakıp yıkıyorlardı.Eğer biraz daha devam ederlerse küçük şeytan kasabası diye bir kasaba kalmayacaktı.
Orada insanlar ölürken burada böylece oturmak bana berbat hissettiriyordu.Hızlı bir şekilde çıkıp şatoda bir oraya bir buraya doğru koşturmaya başladım.

Sonra da aklıma gelenle şatodan çıktım."Galvin kasabada.Bunu nasıl unutururum.Serim çabuk bu at arabasını sür." Bir at arabasının başında birilerinin beni götürmesi için bekliyordum.
Bir muhafız yanıma gelip."Kral ve kraliçe sizin şatodan dışarı çıkmanızı istemiyorlar."
"Kasabaya gitmem gerek.Lütfen bana yardım et." Dedim yalvarır bir şekilde.Bir muhafaza yalvarmak yapacağım en son şey bile değildi.
Ama kalbim o kadar hızlı atıyordu ki,şu an bu umurumda bile değildi.Sadece yüzüme bakıyordu.Ona bir adım daha yaklaşıp,"Sana beni kasabaya götür dedim."

Bu arabayı daha önce hiç sürmemiştim.Denemek kimseye zarar vermez.Muhafız kafasını başka tarafa çevirdiği anda sürmek için öne atladım.İpleri elime aldım ve hareket ettirmeye çalıştım.
Hızlı bir şekilde sürerken kapıya baktığımda açık olduğunu gördüm ve gülümsedim.Tanrı hala elimi tutuyordu.Muhafıza baktığım arkamda koşuyordu.İpleri bir kez daha hareket ettirdim ve daha hızlı gitmesini sağladım.

"Galvin için kuralları bir kez daha çiğneyebilirdim." Doğduğumdan beri yaptığım hep buydu zaten.Beni durdurmak istemeleri hep bu yüzdendi.

MAHŞER MİDİLLİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin