"Dönme dolap!
"Hayır! Atlı karınca!"
Her zamanki gibi atışan MJ ve Ned'in arasına girip kollarını göğüslerinde birleştirdin. "Size daha önce çocuk gibi olduğunuzu söyleyen oldu mu?" İkisi de omuzlarını silkince arkanı dönüp oyuncaklara baktın. Çarpışan arabaları gördüğünde gülümsedin ve tam önünde duran Peter'a baktın. O da senin baktığın yönü görünce gülümsedi.
Hayır, o çok güzel gülmüyordu.
"Yürüyün bakayım ikiniz de!" İkisini de kollarından tutup arabalara götürürken Peter da arkanızdan geliyordu. Sıraya girdiğinizde yanına gelip kulağına doğru konuştu. "En çok darbe yiyen kaybeder."
Kafanı sesten hafif korkarak hızlıca soluna çevirdiğinde yüzünün tam dibinde bir Peter ile karşılaşmıştın. Gözlerine odaklanırken kafanı onaylarcasına salladın. "Anlaştık." Kafanı sallaman ve konuşman yüzlerinizin yakınlığının çok daha fazla olduğunu fark etmeni sağlamıştı. Fazla yakın. Boğazını temizleyip onun çekilmesini umarken bunun tam tersine onun gözleri kaymıştı. Hayır. Peter yapma. Önce boynuna sonra da dudaklarına baktığında artık çok geçti ve sen de dudaklarına bakıyordun.
"Yürüseniz mi be!" Sizden sonra olan küçük bir çocuğun bağırması ile kendine gelip kafanı salladın ve ilerledin. Hepiniz farklı birer araca bindiniz. Görevliler kemerlerinizi bağlamanıza yardım ettiğinde hazırdınız. Peter'a gözlerini kısıp baktığında o da iki parmağıyla gözlerinizi işaret etmişti. Bu kesindi. Artık bir savaş vaktiydi.
Arabalarını sürmeniz için izin verildiğinde ona doğru sürdün. Fakat sen daha ona çarpmadan arkanızdaki çocuk sert bir şekilde Peter'a çarpmıştı bile. Şaşkınlıkla ağzını on karış açarken gülmeden duramıyordun. Neye uğradığını şaşıran Peter yanına baktığında gördüğü çocuk ile ona derdini sormuştu.
Çocuk ona dil çıkardığında ise hiçbir şey diyememişti. Sen hala onlara gülerken çocuk bakışlarını sana çevirdiğinde gülmen durmuştu. Yüzündeki korkutucu katil ifadesi seni de korkutmaya başlamıştı. "Oh hayır. Tanrım, hayır. Peter!" Çocuk sana doğru sürmeye başladığında ondan kaçmaya çoktan başlamıştın. Sen bir Stark'tın! Bu hale nasıl düşmüştün ki?! Yardım çığlıklarına yetişen Peter çocuğun arabasına vurmaya çalışıyordu. Çocuğa vurmayı becerdiğinde sen de hemen kaçmayı bırakıp bu sefer saldırıya geçtin. İkiniz de aynı anda çocuğun arabasına vurduğunuzda dilinizi çıkarıp güldünüz.
Arabalardan indiğiniz gülmenizi durduramıyordunuz. "Şimdiki çocuklara terbiye öğretmiyorlar mı?" Lafın ile gülmeye uzun süre devam etmiştiniz. Yanınıza gelen Ned ve MJ ne olduğunu asla anlamamışlardı ama pek umurlarında değil gibiydi.
"Atlı karınca. Şimdi."
MJ'i dinleyip onu takip ettiniz. Bu sefer arkanızda bir çocuk olmadan atlardan birine bindin. Senin yanındaki ata binenin Peter olduğunu fark ettiğinde gülümsedin. Bu sefer daha sakin bir makinede olduğunuz için gün içinde yaşananlar aklına gelmişti. Önüne dönme kararı alıp yüzündeki gülüşü sildin. Ona hala kızgındın.
"Özür dilerim."
Çok sürmeden sessizliği bozan Peter'a baktın. "Ben kötü bir şey ima etmek istememiştim. Birazcık dalga geçmek istedim ama başaramadım. Üzgünüm."
Kafanı sallayıp omuzlarını silktin. "Sorun değil herkesin iyi bir şaka becerisi olamayabilir." İkiniz de güldünüz. Pekala, bu zamana kadar ona nasıl acı çektireceğini düşünmüştün ama tam şu an bunların hepsini unutmuştun. Beklediğin şey özür dilemesi miydi yoksa gülmesi mi? Hayır. Özür dilemesiydi. Doğru düzgün düşünmeliydin.
Bu sefer de Ned'in istediği gibi dönme dolaba geldiniz. MJ yükseklik yüzünden başta binmek istemese de Ned bir şekilde onu ikna etmişti ve ikisi birlikte aynı kabine binmişlerdi. Bu da senin ve Peter'ın birlikte binmesine yol açmıştı. Çok da geniş olmayan kabin açıktı ve ayaklarınızı havada sallayabiliyordunuz. Yavaş yavaş yukarı çıkarken manzarayı daha da geniş görüyordunuz. New York manzarası bir başkaydı.
"Hey, korkmuyorsun değil mi?" Peter'ın dediği ile kafanı hayır anlamında salladın. "Sen benim kim olduğumu unuttun sanırım." Gülüp kafasını salladığında ellerini teslim olurcasına kaldırdı. En yukarı çıkana kadar konuşmadınız. Sessizliği bozan yine Peter olmuştu. "Ben--"
Kafanı tekrar ona bakmak için çevirdiğinde yüzleriniz çok yakındı. Bu sefer ne sen onun gözlerine bakıyordun ne de o senin gözlerine bakıyordu. Eğer ikinizden biri tek bir şey söylerse dudaklarınız birbirine değerdi. Ve lanet olmasın ki sen konuşmak istiyordun. Daha doğrusu değmesini. Peter'ın ne yapacağını şaşırmış olduğu çok belliydi. Bu yüzden buna bir son vermek adına isteğini yerine getirdin.
Dudaklarınızı birleştirdiğinde Peter'ın bundan rahatsız olmuş gibi bir hali yoktu. Tam tersine öpüşüne kısa bir süre sonra karşılık verdiğinde şaşkınlıktan bayılmak üzereydin. Kabinin iyice aşağıya indiğini fark ettiğinde yavaşça geri çekildin. Yüzündeki hafif sırıtmayı zorla sildiğinde Peter utancından kıpkırmızı olmuştu.
Dönme dolap maceranız da bittiğinde eve gitme kararı almıştınız. MJ yanına gelip iyi olup olmadığını sormuştu. Onu iyi olduğuna ikna ettiğinde ise bu sorusunun sebebini anlamamıştın. Düşüncelerinin odağı zaten şu an çok başka bir yerdeydi.
Oy ve yorumlarınızı unutmayın aşkolar umarım beğenirsiniz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YILLIK YALAN |PETER PARKER|
FanfictionHerkesin bir kırmızı çizgisi bir de hayali vardır. Fakat hayaller kırmızı çizgiyi geçtiğinde her şey karışır ve bu sefer ortada ne çizgi kalır ne de hayal... Refleks serisi yazarı justidyll yeni hayal et kitabı ile dönüyor... #1 MJ #1 ned #1 midgard...