Keyifli okumalar canlarım! Lütfen oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorumm ❤️
💋
Vampir Krallığı anlatıldığı gibi korkunç değildi... Daha da korkunçtu.
Biri bu insanlara 21. Yüzyılda olduğumuzu ve elektriğin bulunmasının üzerinden yıllar geçtiğini anlatsın aq, önümü göremiyorum!
Saray simsiyahtı... Yani sanırım. Karanlıktan göremiyordum ki!
Askerler bizi adeta yaka paça dolandıra dolandıra bir merdivenin başına getirdiler. Bu merdiven aşağı inen bir merdivendi. Neşe önden, ben arkasından zorla merdivenlerden indirildik.
Merdivenlerin bitmesine yakın duyduğumuz acı dolu inlemeler, bağırışlar, ağır kan ve ölü kokusunun nedenini merdivenleri inince anladık. Burası zindanların olduğu yerdi ve bir hayli kalabalıktı.
Aynı nezarethaneyi andırıyordu. Parmaklıklar vardı, insanları karanlıktan net göremesekte varlıklarını gerek sesleri, gerek kokuları olsun hissedebiliyorduk ve yine hislerime göre zindandaki çoğu kişi özel türe sahip değildi. İnsanlardı.
Burnuma dolan koku adeta midemi ağzıma getirirken yeniden yerimde debelenmeye başladım. "Bakın çok yanlış yapıyorsunuz. Ben soy-"
"Kes sesini!" diye bağırdı Neşe'yi tutan askerlerden biri ve hemen ardından önünde durduğumuz karşılıklı iki zindandan birini açıp Neşe'yi hızla oraya fırlattı.
Neşe neye uğradığını şaşırırken adım attım ve onu fırlatan askere en sertinden bir tekme attım, "Düzgün davran şerefsiz! Kralınızı biz öldürmedik!" diye bağırdım sinirle.
Yaptığım hareket askeri daha da sinirlendirirken hırsla karşı zindanı açtı ve beni de tıpkı Neşe'ye yaptığı gibi içeri atmaya çalıştı ancak pek başaramadı çünkü kendisine kafa attım.
O, darbemle amele sümüğü gibi yere yapışırken diğer askerler beni yaka paça zindana attılar ve içlerinden biri ayak bileğime uzun bir zincir bağladı.
Neşe'ye baktığımda onun da ayak bileğine zincir taktıklarını gördüm.
Attığım kafa sayesinde yeri detaylı incelemeye almak zorunda kalan asker bana kötü kötü bakarak zindanlarımızı kilitledi. Takrardan, "Yanlış yapıyorsunuz!" diye söylendim. "Ben pr-"
"Kapa çeneni! Derdini Prens Hector'a ve Vampir halkına anlatırsın." diye yine sözümü keserek bağırdı ve diğer askerlerle birlikte defolup gittiler.
Neşe, "Bunu neden bağladılar ki?" diye sordu ayağındaki zincire bakarken. Karanlığa alışmış olan gözlerim artık onu rahat bir biçimde seçebiliyordu.
"Türkçe konuş," diyerek uyardım onu. Ne olur ne olmazdı. "Emin değilim ama sanırım," derken duraksadım. Derin bir nefes aldım. Ruhum adeta bomboş gibiydi. Farkettiğim şeyle sinirli bir soluk verdim. "Zincir gücümüzü alıyor," diye tısladım.
"Hassiktir," diye mırıldandı Neşe ve sanırım denemek için zinciri ateşle yakmaya çalıştı ancak başaramadı.
Ben boşuna denemedim bile çünkü Vampir askerler bizi yakaladıklarından beri gücümü kullanamamıştım. Zinciri de bu yüzden taktıklarına emindim.
Sırtımı duvara yaslayarak yere çöktüm. "Düdüğü arabada unuttuk. Neden Aksel bize onu verdiği an boynumuza asmadık ki sanki!" diye isyan ettim.
Benim gibi yere oturan Neşe, "Nereden bilebilirdik ki ilk gecemizde Kral'ın öldürüleceğini ve bizim suçlu sanılacağımızı?" dediğinde ona da hakverdim. Cidden şanssızdık ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PABUCUMUN KANI
VampireBen Gül Rosealine. Mükemmel bir hayata, mükemmel bir işe, mükemmel dostlara ve mükemmel bir aileye sahiptim. Ta ki, en yakın arkadaşım Neşe Sandra ile çıktığımız kamp yolculuğunda arabamın bagajında bir ceset bulana ve o cesetin Vampir Kral olduğunu...