4 - On Altıncı

54 11 52
                                    

Öncelikle yıldızımızı patlatalım dostlarım.✨

Ve okurken de bol bol yorum yapalım.🤍

Belki de kalbim artık atmak istemiyordu,
yaşattığı kişi ben olduğum için.

"Tam arkanda."

Kulaklarım bir süre dediğini algılayamadı. Sanki suyun içinden konuşuyormuş gibi sesini boğuk boğuk duydum. Söylediği iki kelime, kafamın içinde defalarca yankılandı. Tam arkamda mıydı? Bu da ne demekti? On altıncı gerçekten vardı ve şu an arkamda mıydı yani?

Ondan uzaklaştım. Dudaklarını kulağıma sürterek geri çekildi. Göz teması kurmaya çalıştı ama ona istediğini vermedim. Arkamı dönmek istiyordum tam şu an. Birkaç adım geri gidip yüz seksen derece döndüm.

Karşımda bir ayna vardı.

Ve aynadaki görüntüde ben yoktum.

Atlas vardı.

Ama onun önünde aynaya yakın duran kişi, buraya geldiğim ilk gün, gece yatmadan önce aynada gördüğüm gri gözlerin sahibinden başkası değildi. Sarı saçları olan kız benim yaşlarımdaydı ve gülümsüyordu.

On altıncı o muydu?

"Bak, gördüğün gibi on altıncı falan yok. Sen ve ben varız yalnızca."

Biz, dedim içimden. Bizden başka biri daha var ve onu sen göremiyorsun Atlas.

Aynadaki kız Atlas'ın söylediğine gözlerini devirdi ve bana kocaman gülümsedi. O, tam arkanda derken dalga geçiyordu ama şu an gerçekten de on altıncı buradaydı. Atlas göremiyordu ama ben görüyordum.

Kızın dudaklarını oynattığını gördüm. "Beni gördüğünü belli etme. Onu al ve git buradan. Herkes yattığında yanına geleceğim, o zaman konuşuruz." Kızın ince sesi kafamın içindeydi. Bu nasıl oluyordu bilmiyordum ama ona güvenmiştim.

Kafamı omzumun üstünden arkama çevirdim ve onunla göz teması kurdum. "Haklıymışsın, gidelim."

Bir süre kısılmış gözleriyle beni izledi. Kolunu bana doğru uzattı ve girmemi işaret etti. Eski zamanlarda olduğu gibi elimle kolunun üst kısmını tuttum ve sağ omzumu sol omzuna yasladım. Yan yana yürümeye başladığımızda az önce olan şeyi sorguluyordum.

O, bana on altıncı yok demişti ama vardı. On altıncı çatı katında yaşıyordu ve herkes uyuduktan sonra evde geziniyordu. Yemeklerini gece yiyordu ve özgür olduğu tek zaman dilimi yalnız olduğu zamandı. Güneşe aşıktı ama geceye muhtaçtı.

Kızın sarı saçları göz yakıyordu, gri gözlerinde benimkinin aksine yaşam vardı. Fazlasıyla zıttık. Ama ona o kadar yakın hissetmiştim ki... Bir mıknatısın zıt kutupları gibiydik aynı. Bu aşk ya da arkadaşlık gibi değildi. Aile gibiydi.

"Ormanın içinde neden bir ayna var Atlas?"

O, omzunun üstünden yüzünü bana çevirirken önüme bakmaya devam ettim. Yavaş ama senkronize adımlarla yürüyorduk. "Nastia Academy ve Ritalisya'nın tamamında aynalar bulunur. Sezgilenme büyüsü için temel bir malzeme olduğundan her yerde görebilirsin. Açıkçası ormanın içinde olması bana da saçma geldi çünkü oraya kimse gitmez."

Bölünmüş Evren TeorisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin