6 - Saatler ve Kumları

23 7 13
                                    

Öncelikle bolca satır arası yorum ve vote isterim sizlerden.

Sonrasında ise iyi okumalar.

Kitabın bu bölümü sevgili Zeynep Zaraç'a ithaf edilmiştir.

Zeynep Zaraç 6 Şubat depreminde hayatını kaybedenlerden yalnızca biridir. Adını twitterdaki taglerden öğrendiğim canım arkadaşımdır aynı zamanda. Evet, canım arkadaşım... O beni tanımasa da o benim canım arkadaşım. İnsan hiç tanımadığı biri için bu kadar gözyaşı döker mi diye sormayın hiç. Bazen en çok böyle zamanlarda dökülür gözyaşları. Onu tanımadığım için değil, tanıyamacağım için döküyorum ben bu damlaları.

Bugün 6 Temmuz 2023. Deprem 6 Şubat 2023'te meydana geldi. Üzerinden tam 5 ay geçti. Ben unutmadım, biz unutmadık, unutturmayacağız da...

Kitabın bu bölümünde İda'nın Yuri'nin ölümüyle ilgili hissettiklerine yer verdim. Zaten ithafımın temel nedeni de bu.

Mekanın cennet olsun Zeynep. Işıklar içinde uyu güzel kız.

Saatler ve kumları
Gösterir ölen ile kalanı

Sarılsak geçer miydi hüzünlerimiz? Bir buhar olup uçar mıydı mesela? Ya da toprak olup karışır mıydı yerküreye? Damla olup akar mıydı gözlerimizden? Oksijenle birleşince yanıp tutuşur muydu? Eğer geçeceğini bilseydim denerdim. Eğer yapabileceğimi bilseydim zamanı geri alırdım. Eğer biraz daha vaktim olsaydı onu yaşatırdım.

Bir beden çıkmıştı bugün Sesilya evinden. Kalbi atmayan, ruhu göğe kavuşan bir bedendi bu. Gözleri çekik olan güzeller güzeli bir genç kızın bedeniydi bu. Cenazemiz vardı. Acımız, belki biraz da öfkemiz vardı. Kalbimiz ağrıyor, göğsümüz sıkışıyordu. Çünkü aynı evi paylaştığımız biri tabutun içinde yatıyordu. Aynı havayı soluduğumuz, aynı yemeği yediğimiz biriydi bu. Artık bunları yapmayacaktık çünkü saatin kumları onun için akmayı bitirmişti.

Bir doğum bir cenazeye eşit derlerdi. Şu anda evrenlerin hangisinde birinin doğduğunu bilmiyordum ama o bebeğin yaşaması için Tanrı'ya dua ettim.

Sarılsam geçmeyeceğini biliyordum. Zor da olsa anlamıştım artık. Ailem öldüğünde yanımda kimse yoktu. Sarılacak birilerim hiç olmamıştı. Kendi başıma kabullenmiştim her şeyi. Kollarımı açtığımda birileri girmeyecekti oraya. Kollarımı açtığımda öyle kalmaya devam edecektim. Rüzgâr yüzüme vuracaktı, soğuk bedenimi yalayacaktı ama yine de kimse bana sarılmayacaktı.

Belki de bu yüzdendi Jasmine'e sarılmamam. Yanımda durup ölen yakın arkadaşı için ağlarken bile destek olmak için elini tutmamam bu yüzdendi. Çünkü kimse benim elimi tutmamıştı. Ve hiç kimse bana sarılmamıştı.

Nastia Academy'nin çevresinde büyük bir arazi vardı. Ormanın dışında kalan kısma bir mezar kazılmıştı. O mezarı kazan kişi Justin’di. Onu oraya gömen kişi de Justin’di. Kendisini o kadar suçlu hissediyordu ki bu görevi o üstlenmek istemişti. Ancak tabutuyla beraber gömülen Yuri Chung gidişiyle beraber hepimizi çok yaralamıştı. Bu yüzden onun üzerini toprakla kapatırken hepimizin eli en az bir defa küreğe değmişti.

Onunla tanışalı çok olmamıştı. Onu çok fazla tanıdığımı da sanmıyordum. Ama beni yaralayan kısım da buydu zaten. Artık tanıyamayacaktım.

Jasmine yanımda zor duruyordu. Sürekli akan gözyaşları görüş alanını kapattığından bir yerlerden destek alarak ayakta kalıyordu. Onu şimdiden özlediğini biliyordum. Çok sevdiğin birini kaybetmenin acısını biliyordum. Ne söylersem söyleyeyim yükünü hafifletemeyecektim. Bu yüzden sustum. Sustum ve ona en iyi taziye olan sessizliği armağan ettim.

Bölünmüş Evren TeorisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin