Başlama tarihinizi buraya not edebilirsiniz ✍️
Vote ve yorum isterim sizlerden.
İyi okumalarrrr😘
⏳
Giriş
Tek bir evren vardı. Tanrı yalnızca bir tane evren yaratmıştı. Evren asırlarca boş kalmıştı. Ama daha sonrasında evrenin tam orta yerinde bir yıldız belirmişti. Güneş'ti yıldızın adı. Olduğu yeri aydınlatır, ısıtırdı. Olmadığı yeri ise karanlık ve soğuğa mahkum ederdi. Yıldızın bir de tanrıçası vardı. Adı Güneş'ti. Güneş sayılamayacak kadar uzun bir zaman boyunca yalnız kalmıştı. Ta ki bir diğer yıldız ve onun tanrıçası yaratılıncaya dek...
Onun adı Merida'ydı. Güneş kadar parlak olmayan ve ısıtıp aydınlatmaktan ziyade üşütüp çevresini kasvete büründüren bir yıldızdı o. Tanrı, tanrıçalarını yaratırken onların iyi anlaşacağını düşünmüştü. Güzeller güzeli Güneş'ine bir sistem oluşturmuştu. Tanrıçanın etrafında dört dönen sekiz tane gezegen oldukça iyi bir hediyeydi. Sistemdeki gezegenlerden birinin adı Dünya'ydı. O gezegende yaşam vardı.
Tanrı, Merida içinse cüce bir gezegen yaratmıştı. Adı Plüton'du. Bu minik gezegende yaşam yoktu ancak güç vardı. Üstelik Güneş'e ait de değildi. Merida bununla yetinememiş, çok daha fazlasını istemişti. Ancak istediğini kolay bir şekilde elde edememişti.
Tanrı'nın canı sıkılmıştı. Artık ne Güneş'i istiyordu ne de Merida'yı. Yeni yıldızlar ve o yıldızların tanrıçalarını yaratmıştı. Her bir yaratılışta kendisinin mutlak gücünün azaldığının farkında değildi. Ve bir gün o kadar çok yaratmıştı ki kendisi ufacık kalmıştı koskoca evrende. Artık hiçbir tanrıçanın ona yalvarmasına gerek yoktu. Tanrı son gücünü de ilk olan ve düzenden sorumlu tuttuğu tanrıçası Güneş'e verdiğinde kendisini kimsenin adını dahi bilmediği yıldıza hapsetmişti. Ve yaratılış destanı sonlanıp var oluş destanı başlamıştı.
Güneş'in neredeyse mutlak güce ulaşmış olması ondan daha güçsüz ve ötekileştirilmiş olan Merida'yı çok kızdırmıştı. Güneş'in Dünya'sı, insanları vardı. Merida'nın Plüton'unda ise yalnızca tek bir canlı vardı. O canlı ise bir bitkiydi.
Merida'nın bitmek bilmeyen kini Güneş'in enerjisini zamanla sömürmeye başlamıştı. Güneş bunun bütün evrene zarar vereceğinin farkındaydı ancak Merida'yı durdurmanın bir yolu da yoktu.
Tanrıça, tanrıçayı kıskandı ve olaylar böyle başladı.
Güneşi kıskanan Merida gücünü kullanarak bir geçit oluşturdu uzay boşluğunda. Önce Venüs'ü aldı yanına. Sonra Merkür'ü, Satürn'ü ve Mars'ı da. Son olarak dünyayı almak istedi. Güneş tanrıçası buna izin vermedi. İki yıldız dünyayı iki ucundan çekiştirdi. Dünyanın yarısı Merida'da, diğer yarısı Güneş'te kaldı. Geçit kapandı, evrenler bölündü ve bir daha da hiç tamamlanmadı.
Dünyanın geri kalanını da isteyen Merida yeryüzüne indi. İnsan gibi oldu, kendi krallığını kurdu ve tacını taktı. İnsanlara benzemeye çalışılırken insan oldu. Gücü azaldı, ölümlü oldu. Çocuk doğurdu, öldüğünde tahta kızı geçti. Tacı ve gücü yüzyıllar boyunca anneden kızına geçti. Geçit hiç açılmadı, ta ki her iki evrende de aynı yıldız oluşuncaya dek...
Onun adı Mirel'di. Bebek yıldız derlerdi ancak bölünmüş evrenleri tamamlayabilen tek şeydi. Ve her iki evrende de tanrıçaların gücünü alabildiği tek yıldızdı.
Yıldız oluştuğunda geçit açıldı ancak tanrıçalar nasıl kapatacaklarını bilemediler. Merida ölümlü olduğu için dünyanın geri kalanını da almak istemesi geçmişte kalmıştı. Geçidin açık olması bir süre sonra kimse için sorun oluşturmamaya başladı. Ancak evrenlerin planları oldukça farklıydı. O zamanlar Tanrı henüz barışı yaratmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bölünmüş Evren Teorisi
FantasiaBir toprak filizleniyorsa önceki kuruduğu içindir. Bir hava fırtınalıysa önceki güneşli olduğu içindir. Bir su hızlı akıyorsa önceki durgun olduğu içindir. Bir ateş yanıyorsa önceki söndürüldüğü içindir. Bir ruh yeniden doğuyorsa önceki öldürüldüğü...