Tanrı bir kader çizdi, küçük çocuklar bu kaderi ellerinde çikolatalarla kutladı.Doğumu, dünyaya gelişi bir ödül sandılar, arkadan gelecek felaketleri bilmeden.
Doğarken ağladılar bunu mutluluk ağlaması diye yorumladılar.
Tanrı insanlarla alay etti.
Tanrı çocuklarla alay etti.
Tanrı benimle defalarca kez alay etti.
Patlayan silah sesi kulaklarımı doldurdu. Tüylerim ürperdi. Bu korkudan ziyade bir bitiş mi yoksa bir başlangıç mı olduğunu bilmeyişimdi.
Bitmiş miydi yoksa tekrardan mı başlıyordu?
Tanrım, hayıflandım. Bu kadar erken bitemez.
Bütün korkumu göz ardı ettim. Merdivene uzandım ve bu yerden çıktım.
Üzeri halıyla kapalıydı. Kafama değen halıyı ellerimle iteledim.
Düşündüm, halının altından bir kız çıksa şöyle bir durumda ne olurdu? Gülerdim.
Beklediğim görüntü neydi? Soydam'ın vurulmuş olmasıydı. Durumlar o kadar beklemediğim gibi gitmiş ki, bunu yeni yeni anlıyordum.
Ağabey, Soydam'ın ayakları altında yatıyordu.
İçimi bir korku sardı. Ölmüş müydü?
Bir yanım ölmesini dilerken diğer yanım Soydam'ın yaptığı ve benim yapamadığım için küfürler sayıyordu.
Soydam'ın gözü bana kaydı. Artık tam olarak çıkmıştım sığınaktan.
"Erzen," dedi Şehrinaz. O neden buradaydı?
"Bitti," diye fısıldadı. "Kurtulduk."Kurtulmuş muyduk?
Ve Tanrı hak etmeyen kullarına güzellikler bağışladı.
Bu kadar acıyı çeken bizken Şehrinaz öylece kurtulmuştu. Gözlerim koyulaştı. "Neyden kurtuldun?" dedim kuru sesimle.
Yaralarımdan dolayı başım ve burnum sızlıyordu.
Güçlüsün Erzen, dedim kendi kendime. Dayanabilirsin.
Odada o kadar çok adam vardı ki, bu kadar adam Ağabey'in vurulmasına nasıl sessiz kaldı bunu çözmeye çalışıyordum.
"Tanrı," dedi Soydam. "Tanrı'm, bu kez Erzen zincirlerini kırdı."
O tanrıyla aramda olan şeyi nasıl biliyordu?
"Burnun," diye tok sesiyle konuştu tekrar. "Burnun kanıyor."
Adımları o kadar sağlamdı ki bu adamı normalde görsem bana yardım edeceği yerine beni dibe sürükleyeceğini düşünürdüm.
Yanıma geldi ve bileğimi kavradı. Canım mı acımıştı yoksa ben mi hassaslaşmıştım?
Oturma odasına tekrar ilerledik. Ben koltuğa otururken o çekmecelere ilerledi. İçeride ki adamlar da bizi takip edercesine peşimizden geldiler.
Soydam, Duşan'a baktı ve sanki gözleri arasında diyalog kurdular. Duşan adamların hepsini dışarıya çıkartırken Soydam bütün malzemeleri hazırlamıştı.
"Neden," dedim mırıldanırken. "Neden insanların yanında farklı birine dönüşüyorsun?"
Soydam koltuğa oturduğunda yine o bildiğim adam olmuştu.
"İnsanlara zayıflıklarını gösterirsen seni vuracakları ilk yer zayıflığın olur." pamuğu eliyle böldü.
Ben onun zayıflığı mıydım?
Ve tanrı iki insanı birleştirerek bir sürü şeytan peyda etti.
"Tanrı derken," burnumdan akan sıvının bir kısmını elimle sildim. "Neyi kastettin?"
"Çok soru soruyorsun." homurdandı. "Ama bütün kötü kadere sahip insanların tanrıyla aralarında yarışlar vardır."
Benim tanrıyla aramda bir yarış mı vardı? Evet. Tanrıyla attığımız adımı bile yarıştırır olmuştuk.
"Yanılıyorsun." dedim inkar ederken.
"Yapılan anlaşmalar gizli tutulmalı." pamuğu burnuma yaklaştırdı. "Yanılmıyorum, yanıldığıma inandırmaya çalışıyorsun."
Neden her şeyi anlıyordu? İçimi okuyormuş gibi ürperdim.
"Belki bende tanrının sana gönderdiği bir belayımdır?" güldü ama gülüşü keyifli değildi.
"Eğer bir belaysan beni neden beladan kurtarasın ki?" o iyi birisiydi. Sadece duvarları vardı, duvarlarını yıkan birisi olmamış gibiydi.
"Daha büyük bir belaya sokmak için." mırıltısı kulaklarıma ulaştığında gülümsedim, onunla bir belaya girecektim öyle mi?
Tanrı şeytanını yanına çağırdığında ona şu soruyu sordu: "Meleklerimden birisine aşıksın ama bunun yasak olduğunu bildiğin halde."
Şeytansa aşkını savunarak şöyle cevapladı tanrıyı: "Şeytanın asıl görevi tanrının dediklerinin tersini uygulaması değil midir? Eğer koyduğun yasalara itaat etseydik melek olmaz mıydık zaten?"
instagram; cemre.u3
cemreninhikayeleri
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erzen (+18)
Novela JuvenilBen kurtarılmayı bekleyen bir kadın değildim. Ben, doğru zamanda kendimi kurtarmayı bekleyen kadındım. Ruhumu bu esir tutulduğum zindandan kurtaracak ve özgürlüğüm için kanat çırpacaktım. "Erzen," Gözleri gözlerimi es geçti. "Nasıl bu kadar güçlü ol...