Küçük inlemelerim ruhuma batırılan hançerlerdendi.
Tanrım, bu kez acı çekerek mi öleceğim?
Sınandığım bu hayat; bedenim kadar ruhumu da darma duman ediyor.
Siyahın içerisinde ki beyazı değil, laciverti arayacak kadar düşmüştüm artık.
Hayattan beklentisi olmayan bir kadına, hayatı anlatamazdınız çünkü.
Kimseye değer vermeyen ben, Erzen, değer verdikleri tarafından tekrar yenilgiye uğramıştım.
Gamsız olmak bana artık zor gelmiyordu.
Ruhumdan çekilip alınmıştı vicdan duygusu. Kimseye acımıyordum artık.
"N'oluyor lan?" Aşağıda ki gürültülü sese karşılık yaralarımın izin verdiğince bağırdım.
Geniş odada sesim eko yaptı lakin, oda dışındakilere ulaşmadığına emindim.
Ellerimi yatağa dayadım, kırık olan burnumdan nefes almaya kalktım.
Acıyla inledim. "Siktir, Erzen kızım salak mısın?" kendi kendime yakındım.
Tanrı benden beynimide almıştı sanırım.
Yatağa dayadığım ellerimle kendimi ittirdim, ayaklarım sanki tonlarca yük kaldırmış kadar acı içerisindeydi.
Dengemi zorla sağladım. Kapıya doğru adımladım.
"Oynasana oğlum şunu!" Bir kez daha bağırma sesi yükseldi. Bu kez bağıranın kim olduğunu anladım, Soydamdı.
Neden bu denli yüksek bağırıyordu?
"Düzgün oyna düzgün!" Tekrar bağırdı.
Kahverengi basamaklardan tutunarak indim.
Bir basamak, iki basamak, üç basamak... Yirmi altıncı basamakta bir alt kattaydım."Ne bağrıyorsu-" Gördüğüm şey karşısında kahkaha atacaktım ki burnumda ki acı duraklattı bedenimi. "E-evin içerisinde futbol mu oynuyorsunuz?"
Soydam'ın ayağında bir futbol topu, karşısında da bir adam kapıyı kale olarak kullanıyordu.
Ve sanırım parçalanan şey televizyondu...
"Yok ya," Soydam elini ensesine attı. "Totem yapıyorduk."
Kalede duran adam dikeldi ve bana adımladı. "Ben Duşan, merhaba."
"Duşan?" Dedim anlamayarak. "Erzen bende, ama Duşan ismini ilk kez duyuyorum. Anlamı ne?"
"Yok." Dedi Soydam ayağında ki topu sektirerek. "Kendiside vasıfsız zaten, aynı ismi gibi."
Duşan olduğunu öğrendiğim kişi, Soydam'a ters bir şekilde baktı. "Şakacı."
Bedenimin el verdiği kadarıyla tebessüm ettim.
"Sen neden kalktın?" Soydam kırılmış televizyona baktı ve iç geçirdi. "Dünden beri kırılan altıncı televizyon."
Kafamı salladım. "Gürültünün kaynağını merak ettim." Bende onun gibi televizyona baktım. "Kırılmasını engellemek için başka bir odaya almayı düşündünüz mü peki?"
Duşan şoka uğramış gibi gözlerini açtı. "Oha, çok mantıklı."
Kafamı salladım. "Öyle."
Salon, karşılıklı dört siyah koltuktan oluşuyordu. Hemen dışında farklı bir odaya açılan kapı, kale olarak kullanılan, kapınınsa hemen karşısında büyük ekran, kırık, televizyon.
Soydam kendini koltuklardan birisine attı. "Rahatsız ettiysek kusura bakma."
Soydam neden bu kadar nazikti? Ben fazla kaba bir insandım ve bu ileride iletişimimizde sıkıntı yaratacak gibiydi.
"Sorun değil." Soydam'ın karşı kanepesine oturdum. "Ee, sıkıldım. Ne yapalım?"
Duşan öne atıldı. "Of yemek yemeye mi gitsek? Çok açım."
Soydam bana baktı, nasıl olduğumu kontrol etti sanırım. "Olur." Dedi en sonunda bende bir şey olmadığına karar verince. "Ama herkesin olduğu bir yere gidemeyiz. Duşan, ara bizim kasaba kenarında ki lokantayı, kapatsınlar bugünlük. Erzen'i zora sokmuş oluruz diğer türlü."
Duşan kafasını salladı. "Rahata sokalım abi kızı, ayıptır."
Soydam hafif güldü. "Eşşeklik yapma Duşan."
Duşan gülerek odadan çıktı.
Soydam oturduğu koltuktan kalktı, yanıma oturdu. Burnuma hafifçe dokundu. "Çok acıyor mu?"
Acıyordu ancak ben acımı kendimden başkasına dillendirmezdim.
"Hayır," Dedim iç çekerek. "Acısı geçti."
"Acıyı söylemek acizlik değildir Erzen." Gülümsedi, içten ve samimiydi gülümsemesi. "Acıyı söylemek paylaşmaktır, acını paylaşmak istemesem nasıl olduğunu sormam."
Güldüm, önce silahı şimdi ise acımı mı paylaşmak istiyordu?
"Hasta veya yaralı olabilirim ama bu benden mesleğimi çalabileceğin anlamına gelmez."
İyi bir adamdı, fazla iyi bir adamdı. Acaba tanrı arada kendi kullarına iyi özellikler de mi veriyordu?
"Yemeğe kız kardeşimde katılacak, senin için sakıncası var mı?" Soydam ellerini dizine koydu.
"Bir kız kardeşin olduğunu bilmiyordum." Kafamı salladım. "Ama hayır, bir sakıncası yok."
"İsmi Soy." Güldü. "Garip isimlerimiz var."
Gerçektende öyleydi, bu isimleri hayatımda ilk kez duyuyordum. "Annen ve babanın fazla boş vakti olmuş gibi." Güldüm.
"Öyle, hâlâ fazla boş vakitleri var." Ayağa kalktı. "Hadi kalk, doktoru yanımızda getirtiyorum, ne olacağı belli olmaz." Elini uzattı kalkmam için. "Tedbiri elden bırakmayalım öyle değil mi?"
"Gerek yoktu..." Elini tuttum ve ayağa kalktım.
"Vardı anam vardı." Duşan odaya girdiğinde ellerini telaşla sallıyordu.
"N'oluyor Duşan, ne bu acele?"
"Abi," Dedi Duşan gülerek. "Soy aradı şimdi, bu ağabey midir nedir bizim sokağa girmiş, Erzen'e geliyorlar sanırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erzen (+18)
Novela JuvenilBen kurtarılmayı bekleyen bir kadın değildim. Ben, doğru zamanda kendimi kurtarmayı bekleyen kadındım. Ruhumu bu esir tutulduğum zindandan kurtaracak ve özgürlüğüm için kanat çırpacaktım. "Erzen," Gözleri gözlerimi es geçti. "Nasıl bu kadar güçlü ol...