Tüm insanların tenleri kabardı.Herkes korku dolu çığlıklarla kıyameti yeğledi.
Yasaklı bir girdap gibi herkes her ağladığında en sevmediği ama en huzurlu hissettiği insanın kolları altına sığındı.
Huzursuz olan her yerde biraz huzur kırıntıları birikmişti.
Geçmiş atılan sonları olmayan bir girdaptı, geçirdiğimiz her saniye geçmişte kalıyordu.
Küçük çocuklar ölü bedenlere ağlayarak baktılar. Neredelerdi, kimlerleydi?
Ben ölü müydüm? Çünkü etrafımda bu kadar ağlayan insan vardı.
Ben ölü değildim çünkü ben ölseydim insanlar ağlamaz, gülerlerdi.
"Şeytan inini Ölüm Girdabına kurdu Elza." Şali gülümsedi. "Ve tanrıya ilk kurbanlar bizler seçildik."
"Vicdan rahatlatma," diye mırıldandım usulca. "Yaptığı tek şey vicdan rahatlatma! Diyelim ki hepimizi öldürdü, eline ne geçecek?"
Gökay benim dillendirdiğim cümleyi bana geri sundu. "Vicdan rahatlatma."
Kaşlarımı çattım. "Neden bu kadar sakinsin? Belki sonunda öleceksin ama bu sakinliğin neden?"
Ölüm basitti, peki ya sonrası? Hiç birimiz doğru davranışlar sergilemiyorduk ve bunun bir cezası olacaktı.
"Ölüm dediğin nedir ki gülüm," diye mırıldandı gülerek.
Şali ona güldü ve Gökay'ın vermesi gerektiği cevabı o verdi. "Gökay bir şekilde kendini kurtarır. Güçlü bağlantıları var. Biz kendimiz için üzülüyoruz."
Safa ekledi bıkkın bir sesle. "Birde artık senin için."
Benim için mi üzülüyorlardı? Buna gerek yoktu.
"Ben bile kendim için üzülmüyorum üzüldüğüm tek şey kimseye bir şey yapmadan burada aptal bir oyunun içerisinde bulunmam." kimseye bir şey yapmadan burada tutulmam akıl alır gibi değildi.
Gerçi burada olan şeylerin hangisi akıl alır işlerdi ki?
"Hadi hadi, gelde kahvaltını et. Her an düşüp bayılacak gibisin." Gökay bunu derken hepimizi masaya çağırmıştı.
"Peki burada işler nasıl yürüyor?" masaya gitmek için ayağa kalkarken sordum. Eğer herkes Şali, Gökay ve Safa kadar normal karşılıyorsa herkes öleceğini bile bile yaşıyor olmalıydı.
"Burada tutulan kimse masum değil Elza." Şali masaya oturdu.
Gökay kısa sürede bunca şeyi nasıl hazırlamıştı?
Baygınlığın ve sersemliğimin üzerine yemek iyi gelecek gibiydi.
"Yani hepsi hak ettiğini düşünüyor öyle mi?" tek kaşım havalandı. Herkes ceza-ödül yöntemine uyum mu sağlıyordu?
"Sana söyleyeceğim tek şey geceleri buranın ne kadar tehlikeli olduğu olur." Safa yüzünü yıkamış ve masaya oturmuştu. "İyi kıza benziyorsun Elza ama Şalinin de dediği gibi. buradakiler iyi değil."
Gökay kırdığı yumurtaya ekmek banarken yarım yamalak konuştu. "Katilinden uyuşturucu bağımlısına kadar her şey var."
"Şeytanın cehenneminden ne beklersin!" dedim gözlerimi devirerek.
"Normal bir hayat gibi gezebilirsin gündüzleri, ileride küçük bir alışveriş merkezi var, onun ilerisinde de bir gece klübü." Şali konuşmaya devam etti. "Ben gece klübünde çalışıyorum."
"Siz ne zamandır buradasınız?" gözlerim hepsinin arasında mekik dokuyordu.
"Yemeğini yemezsen öleceksin Elza. Yemek ye ve sorularını sonraya sakla lütfen." Şali tabağıma peynir ve yumurtayı bölerek bıraktı.
Haklıydı, açtım.
Tabağıma bıraktığı şeyi yerken düşündüm. Tanrı belkide iblisiyle bir anlaşma yapmış ve kullarını sınıyordu.
Ya da burası gerçekten bir tımarhaneydi.
Buradan kaçacaktım. Yıllardır tanrının önüme koyduğu bütün bu engelleri aşabilmişken, bunu neden aşamayacaktım ki?
Yapacaktım. Bunu kimse denememiş olsa bile deneyecektim.
En fazla ne olabilirdi? Ölebilirdim belki. Zaten bu işin sonunda da ölmeyecek miydim?
"Daha önce buradan kaçmaya çalışan bir iki adam oldu," Gökay içimi okur gibi konuştu.
Merakla bakışlarımı yüzünde tuttum. "Ahen onları yakaladı."
"Ahen?" dedim kaşlarımı çatarak. O da kimdi?
Gökay'ın yüzü gerildi. Safa derin bir iç çekti ve Şali sadece vereceğim tepkileri inceledi.
Gökay tekrar konuştu. "Ahen burada kalan birisi fakat yöneticilerle sıkı bağlantıya sahip. Normal hayatında sağlam bir mafya ve bu sağlamlığı burada da sürüyor. Ölene kadar bizi o yönetecek gibi duruyor."
Safa ruhsuzca güldü. "Tabi onu öldürecek hiç bir gücün olduğu söylenmiyor ama."
Şali kıkırdadı. "Yeşil gözleri çok seksi."
Gökay tekrar bana döndü, ilk geldiğim ana nazaran çok daha ciddiydi. "Elza, geceleri gerekirse yanımızdan ayrılma. Burada her şey serbest anlıyor musun beni? Burası sandığın dünyanın aksine çok farklı."
Her şey serbest miydi? "Serbesten kastın ne, aç biraz." dedim.
"Öldürmek dışında her şey Elza. Sadece ölüm yasak burada, sadece ölüm."
Tanrı bütün yasakları kaldırmıştı bu cehennemde. Bütün zinalar muaftı bu inde.
"Ağlayarak can çekişen canlara veba!" dedi iblis sert mızrağını vurarak.
Bu şehirde her şey muaftı, tek bir şey dışında: Ölüm.
instagram adreslerim; cemre.u3
cemreninhikayeleri
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm Girdabı
Teen Fiction"Ben ölecektim, beni bunun için buraya getirmiştin?" kısık çıkan sesim yüzünde tatmin olmuş bir gülümsemeye neden olmuştu. Ölmemek için çırpındığım bu ellerde ölmeyi umar olmuştum. "O ilk geldiğindeydi, o zaman ölmeni istiyordum ama şimdi can çekiş...