𝐁𝐨̈𝐥𝐮̈𝐦 𝟒

47 6 0
                                    




Ölüm kötü bilinip kullara verilen bir nimettir öyle değil mi?

Peki sonunda öleceksek, neden yaşıyoruz?

Kötü bilinen her şey bu kadar anlamlı mıydı?

Kötü bilinen her durumun bir güzelliği mi vardı?

Hayatım iki uçurumun arasında kalmıştı.

İyiliğim ağır basmıyordu, cennet benim için hazırlanmış bir yer değildi.

Ben cehenneme aittim.

Belki de tanrı bu yüzden beni yer yüzünde iblisiyle kurduğu cehenneminde ağırlıyordu.

Gökay bana çıkma demişti. Şu an klübümde oturuyordum.

Komidinin üzerinde ki saate ilişti gözlerim.

23.47

Gece yarısına geliyordu.

Yatakta biraz daha kendime sokuldum.

Bu zamana kadar kime veya kimlere kötülük yaptığımı çözmeye çalıştım. Buraya gelmem için büyük bir şeyin olması gerekirdi değil mi?

Küçük bir çocuğun elinden çikolatasını aldığım için beni bu cehenneme koymazlardı.

Neyde mantık arıyordum ki, burası tam bir tımarhaneydi.

Yattığım yataktan doğruldum.

Tanrı her şeyin sonunu ölümle taçlandırdıysa eğer, korkmadan ölümü göze alabilirdim.

Loş ışık kulübeyi aydınlatmaya yetmiyordu.

"Bakalım," yataktan kalkarken mırıldandım. "Bakalım bu cehennemde nasıl şizofrenler varmış."

Gökay bana çıkma demişti öyle değil mi?

Peki ben ne yapıyordum?

Loş olan ışığıda kapattım ve olduğum yerden ayrıldım.

Sokaklar o kadar ıssızdı ki, burada her an üzerime birisi veya bir şey atlayacakmış hissine kapılıyordum.

Ayakkabılarımdan çıkan tok ses, girdap sokağında eko yapıyordu.

Bu durum tüylerimi diken diken etti. Ya başkalarıda duyuyorsa?

Buraya geleli iki gün oluyordu ve ben iki gündür aynı şeylerleydim.

Aralık ayının başındaydık. Soğuk hava tüylerimi diken diken etmişti.

Üzerimde ki kabana sıkı sıkıya sarıldım.

Hafif karamel ve sarı arası saçlarım yüzüme yapıştı. Soğuktan kuruyup çatlayan dudaklarımı dilimin ucuyla ıslattım.

"Korkma," diye telkin ettim kendimi. "Şimdi yoldan birini bulup bara gideceksin ve Şaliyi bulacaksın. Yapman gereken tek şey bu."

Evet buydu ama kahrolası yerde kimseler yoktu!

İki sokak boyunca yürüdüm ama gözle görülür yerde hâlâ kimse yoktu.

Şali ne demişti, sokağın sonunda.

Sokağın başına ilişti gözlerim. Aydınlatan ışık kadar görüyordum onu. Siyah saçları rüzgarda dalgalanıyordu.

İçim ürperdi. Bu benim gördüğüm mavi gözlü adam değil miydi?

Onu gördüğüne sevinme, diye uyardı benliğim.

Ölüm GirdabıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin