Lover Of Mine, Bitch, Teeth

1.5K 89 158
                                    

"Lead to where your secrets areWhere we've been a thousand timesSwallow every single lieTake all of me"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Lead to where your secrets are
Where we've been a thousand times
Swallow every single lie
Take all of me"

---

Nefeslerimizi duyuyordum, göğsünün kalkıp indiği her seferinde fark ediyordum. Gözlerimi üstünde tuttuğum her an göz kapaklarım kapanmamak için direniyordu. İç çeke çeke izlettiriyordu kendini, biliyordu da ayrıca. Bana "Ne kadar güzel olduğunu bilmiyor musun?" diye sorduğunda verdiğim cevap gibi bir bilmek değildi, ben onun beni güzel bulduğunu biliyordum sadece ama o evrenseldi işte. Minho'nun varlığının güzelliği evrenseldi. Onu gören tekrar bakıyordu ve Minho da istediğini alırdı. Şimdi olduğu gibi. Belki de beni böyle bir karmaşanın içine çekmek istemiştir, ben de koşa koşa kollarına atlamışımdır. Daha önce söylediğim gibi, Yunan mitolojisindeki tanrılardan Afrodit'in büyüleyici cazibesiyle akan kanını taşıyor olabilirdi ya da Persephone ile Hades'in aşkından doğmuş herkesten gizlenmiş yasak meyvenin taşıdığı o "yanlışa duyulan şehvet"ten gelmiş bir güzellikti.

Gözleri tek elinde tuttuğu kitapta satırları takip ederken diğer eli kucağına uzattığım banyodan çıktıktan sonra bana kendisinin giydirdiği şort yüzünden açıkta kalan bacaklarımda turluyordu. Dizlerimdeki yaraları kremlerle sarmış öpe öpe okşamıştı. Elimdeki kitabı okumayı bırakalı çok olmuştu, ona bu saçma teklifi yapan bendim tamam fakat bu sessizliğe ihtiyacım vardı. O elinde bir şeye odaklanmış ve sessizken; benim çıldırmadan, huzurlu bir ortamda onu izleyerek düşünmem gerekiyordu. Son haftalarda bu dünyadaymış gibi hissetmemiştim ki, sanki bir kazada komaya girmişim de bu yaşananların hepsi rüyaymış gibi boktan bir şeydi. Ayrıca böyle bir şeyin olması artık mümkün geliyordu. Her an Minho'nun gerçekte var olmayan biri olduğunu kabullenip ağlaya ağlaya kendimi depresyona sokabilirdim.

Dirseğimi koltuğun arkasına yaslamıştım, uzaktan sadece izlemek yetmemeye başlamıştı bu yüzden koltuğa yasladığım kolumla elimi saçlarına uzattım. Yavaş yavaş rengi soluklaşmış saçlarını okşamaya başladım. Bunu bekliyormuş gibi kitabı kapatıp yanına attı hemen, yüzünü bana döndü. "Anlatabilecek misin? Ne olduğundan emin değilim, seni ne bu hale getirdi bilmek istiyorum." Biraz sinirliydi sanırım, kaşları da çatıktı zaten. Ona dizlerim yaralı, kıyafetlerim toz kum içinde, yüzüm ağlamaktan şişmiş halde gelmiştim aslında bu yüzden sorgulamaya hakkı vardı. Anlatmak da istiyordum hem, onunla konuşmanın bana iyi geleceğini hissediyordum.

"Annemle konuştum işte." dedim saçlarındaki elimi çatık kaşlarını düzeltmek için kullandığımda. "Evlatlıktan reddedilmiştim, eşcinsel olup da mükemmel Han ailesine gelecek oyları düşürdüğüm için falan filan." Kaşları tekrar çatıldı, tekrar düzelttim. Eğlenceli ve tatlı bir oyundu.

"Jisung, güzelim benim... Baştan anlatır mısın?" Ne kadar sinirlense de sesini yumuşattı konuşurken, bu yüzden biraz uzanıp bir kere ödül gibi bir şey olarak öptüm dudaklarını. Kaşlarını yukarıya doğru parmaklarımla itmeme kalmadan çoktan düzelmişlerdi. Of.

Desire | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin