The End: Daylight

1K 55 112
                                    

"Oh, I love it and I hate it at the same timeYou and I drink the poison from the same vineOh, I love it and I hate it at the same timeHidin' all of our sins from the daylight"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Oh, I love it and I hate it at the same time
You and I drink the poison from the same vine
Oh, I love it and I hate it at the same time
Hidin' all of our sins from the daylight"

---

"Tamam şimdi, şekeri ekle. Sonra iyice karıştır ama." Minho malzemeleri konsantresi üst seviyeye ulaşmışken tek tek ekleyip elinden geldiğinin en iyisi olacak şekilde kek hamurunu hazırlamaya çalışırken, kaşları biraz çatılmıştı, çenesi keskinleşmişti ve üstündeki saçma mor papatyalı önlükle bile yakışıklı duruyordu. Ben de yanında durup sadece telefondan tarifi okuyordum. İkimizin de üstünde pazardan alınmış çiçekli anne önlüklerinden vardı, anlık gelen hisler sonucu bir anda kalkıp sözde diyet kek yapmaya kalkışmıştık ama ikimiz de evde sağlıksız malzemelerden başka bir şey olmadığını fark edince yapabildiğimizi yapmaya koyulmuştuk. Çoğu zaman geceleri, sevişip tepişip yorulduktan sonra acıktığımız için mutfakta bir şeyler pişiriyorduk, o doğru düzgün spor yapabildiği için sorun yoktu tabii... Üstümüzde önlüklerden başka bir şey yoktu, Jeongin'in annesi hediye ettiği için kullanıyorduk, altımızda pijamalarımızla yataktan kalktığımız gibi kahvaltı olarak kek yiyeceğimizin hayallerini kurarak mutfağa gelmiştik.

Bugün içimde bir his vardı, uyandığım zaman hiçbir şey söylemek ya da konuşmak istememiştim ama kötü hissettiğimden değildi. Sadece Minho'nun beline sarılarak kafamı karnına bastırıp sıkıca sarılmaya devam etmiştim ve o da beni anlamış gibi saçlarımı sevmişti. Anladığını biliyordum. Ardından kedi gibi sırnaşarak aynı ilgiyi benden de beklediğini belli etmişti böylece ne kadar aptal ve tatlı olduğunu yine teyit edebilmiştim.

Erken uyanmıştık, ikimiz de uykumuzu sonunda biraz olsun düzene sokabilmiştik ama bu sadece geceleri kalkıp tıkınmadığımız zaman geçerliydi. Sabah saat daha 8 buçuktu ve kuşların ötüşleriyle, içerisi havalansın diye açtığımız küçük pencereden gelen hafif bahar kokusuyla sevgilimin -hala Minho'ya sevgilim demek bazen garip hissettiriyor, farklı bir isim bulmam gerek belki de, herkesin kullandığı sevgilim kelimesi çok da samimi gelmiyor sanırım- yanında uyanmak şimdiye kadar yaşadığım en huzur verici şey olabilirdi. Konuşursam bu huzurun kaçacağından korkmuştum ilk uyandığımda ama canım bu sessizliğe iyi gidecek bir dilim kek istediğinde, "Kek yapalım mı?" diye sormuştum ve "Biliyor musun? Aklımdan tam da kek yemek istediğim geçiyordu." diyerek bana karşılık verdiğinde sanki içimdeki o mutluluğu, hissettiğim o huzuru ikiye katlamıştı.

"2 su bardağı unu yavaş yavaş- Minho!" Daha lafımı bitirmemi bile beklemeden koca bir kap unu kabın içine bocalamıştı. Ağzımın ne diyeceğimi bilemiyormuş gibi açılmasına engel olamadım ve omzuna vurdum hızlıca. İnleyerek kolunu geri çekti. "Niye hepsini bir anda kattın?! Kıvamına bakarak katın diyor!" Telefonun ekranını kaydırıp aynı salaklığı yapıp yazan biri var mı diye yorumlara bakmaya başladığımda Minho eline bulaşan unları omzuma sürmüştü, "Vurma ya!" sonra da hep kafasına estiği zamanlarda bir anda yaptığı gibi yanağımı öptü. "Un her türlü girecek zaten." Telefonu tezgaha bıraktım, bir anda beni annemin(!) bile öpmediği masumlukta öpmesinin beni yumuşatacağını düşünüyorsa doğru düşünüyordu, o yüzden üstüne çok yüklenmek istemedim ama yine de gıcıklık yapmak istiyordum bir kere. "Demek öyle?" Elimi un paketinin içine daldırdım ve bir avuç unu çok sıradanmış gibi kafasından aşağı serptim. Saçları ve omuzlarına un dökülürken gözlerine girmesin diye gözlerini sıkıca yumup kafasını aşağı eğmişti. "Sen de her türlü yıkanacaksın zaten." dedim omuzlarımı silkerek.

Desire | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin