Love Me Like You Do

1.3K 80 54
                                    

"You're the light, you're the nightYou're the color of my bloodYou're the cure, you're the painYou're the only thing I wanna touchNever knew that it could mean so much"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"You're the light, you're the night
You're the color of my blood
You're the cure, you're the pain
You're the only thing I wanna touch
Never knew that it could mean so much"

---

Gözlerimi açalı belki on belki yirmi dakika oluyordu, bilincimi geri kazandığım an gece onunla uyuduğum halde beni kucaklayıp yatağıma geri yatıran kişiye sinirlenmiş olsam da küçük kişisel işlerimi halledip ilk önce o kişinin odasına büyük bir gümbürtüyle dalıvermiştim. Uyumuyordu ama anlaşılan o da yeni uyanmıştı ve sadece yatakta tembellik ediyordu. Yatakta birlikte tembellik edebilirdik! Onunla uyumak istemiştim, birbirimize de iyi geliyorduk ayrıca!

"Seni piç! Ne demek beni kendi seçimimle yaptığım halde seninle uyumaktan alıkoyarsın ha?!" Üstüne hiç de acımadan atlamıştım ardından.

"Ne?!"

"Yorganla boğacağım seni!" Yorganı kaldırıp karnının üstüne oturdum ve yorganı kollarımla kafamın arkasına kadar gerdim. "Hücum!" diye bağırarak yorganı ikimizin üstüne kapattım, şimdi sadece karanlıktaydık ama yüzünün yakınımda olduğunu hissediyordum. Kıkır kıkır gülmeye başladı, ben zaten gülümsüyordum ancak onun sesini duyar duymaz ben de sesli gülmeye başladım. Elleri bedeninin iki yanında duran bacaklarıma tutundu bedenimin yerini tam olarak bilmek ister gibi. "Cinayete kurban gideceğimi bilseydim yapmazdım."

Sabah uyandığında sesinin ne kadar çekici olduğunu kısa bir süreliğine es geçerek olayı dalgaya aldım. Sanırım kollarında erimek için biraz fazla hazırlıksız hissediyordum.

"Ne yani? Ben cinayete kurban gidecek olsaydım yapar mıydın?" dedim söylerken bile ciddiyetimi koruyamazken. Omzunun nerede olduğunu göremeden kafamı göğsüne yasladım ve bütün bedenimi üstüne bıraktım kahkaha atınca. Güldüğü için sarsılıyordu zaten, sabit duramıyorduk bu yüzden daha çok gülmeye başladık. Yorganın altında olduğumuz için oksijen kısıtlı gibiydi, bunu göze alarak ölüp kalmamak için kendimi durdurmaya çalışıyordum ki Minho sonunda yorganı üstümüzden attı. Hemen sonrasında da beni yanına atmıştı zaten, üstümde yer alması gecikmedi.

"O an emin olamadım sadece." derken az önceki gülme krizimizi atlatmışa benziyordu. Beni kendi yatağıma yatırmasının sebebini anlamıştım, güvenimi kazanmaya çalışıyordu. Bana sakinlik ve huzur veriyordu, benimle sadece eğlence ve seks için birlikte olmadığını göstermeye çalışıyordu. Kollarımı boynuna sardım yüzümdeki gülümsememi silmeden, biliyordum zaten ne düşündüğünü, ne hissettiğini. Bana yaklaşması için kollarımı sıkılaştırdım, dip dibe geldiğimizde anlımı onunkine yasladım. "Senden nefret ediyorum ben ya."

Tıslarmış gibi bir ses çıkardı. "Ben senden daha çok nefret ediyorum."

Dudaklarımız yavaşça birleşti, gerçekten yavaştı. Tüm tüylerim havaya kalkmıştı, öyle bir yavaşlıktı. Yavaşlık bize göre değildi aslında, ikimiz de sert, sabırsız ve aptal tiplerdik o yüzden bu anların nadir olacağını biliyordum. Yine de her halimizi seviyordum. Üst dudağını kavradım, o da alt dudağıma öpücüklerini bıraktı. Mükemmel uyumumuzu seviyordum, dudaklarımız bile uyumluydu ve lanet herifin dudakları bile o kadar güzeldi ki kafayı tırlatacağımı hissediyordum. Üst dudağı daha dolgundu, benim ise alt dudağım üste göre daha dolgundu ve yapboz gibi birleşmelerini seviyordum. Sanırım fotoğrafımızı çekmek için haklı bir sebep olurdu.

Desire | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin