𝐈𝐭 𝐰𝐢𝐥𝐥 𝐭𝐚𝐤𝐞 𝐚 𝐰𝐡𝐢𝐥𝐞 𝐭𝐨 𝐦𝐚𝐤𝐞 𝐲𝐨𝐮 𝐬𝐦𝐢𝐥𝐞

2.7K 147 7
                                    

𝑰𝒕 𝒘𝒊𝒍𝒍 𝒕𝒂𝒌𝒆 𝒂 𝒘𝒉𝒊𝒍𝒆
𝑻𝒐 𝒎𝒂𝒌𝒆 𝒚𝒐𝒖 𝒔𝒎𝒊𝒍𝒆
𝑺𝒐𝒎𝒆𝒘𝒉𝒆𝒓𝒆 𝒊𝒏 𝒕𝒉𝒆𝒔𝒆 𝒆𝒚𝒆𝒔
𝑰'𝒎 𝒐𝒏 𝒚𝒐𝒖𝒓 𝒔𝒊𝒅𝒆
---𝐉𝐚𝐦𝐞𝐬 𝐏𝐨𝐭𝐭𝐞𝐫

Bebeğinin gözlerine bakarken, eğer yaşanan her şey farklı olsaydı hayatının şu an nasıl olacağını düşünüyordun.

Hayatının sekiz yılını birlikte geçirdiğin  adamın seni terk edişinden bu yana, ondan elde ettiğin tek güzel ve seni üzmeyen şey bebeğin olmuştu.

Hogwarts'ın üçüncü yılından, yirmi bir yaşına kadar birlikte ilişkin olan o adam, James Potter.

İnsanlar onun seni, seni güvenliğin için terk ettiğini söyleseler bile sen buna inanmıyordun.

James'in arkadaş grubu olan Çapulcular'dan sadece Remus ile görüşüyordun. Ancak Remus bile, senin bir bebeğin olduğunu bilmiyordu.

"Uyku zamanı, meleğim." Beşiğini sallarken ona sevgiyle bakıyordun.

Derin bir nefes bıraktın, bebeğinin gözleri kapanıp uykuya daldığından emin olduktan sonra onu yatağına yatırdın.

Gece lambasını yakıp, odanın penceresini kapattıktan sonra aşağıya indin.

Dikkatini duvar rafında asılı bir resim çektiğinde yutkundun, gözlerini sıkıca yumdun, canını yakıyordu ama hatırlamak istemiyordun.

Resimde Sen, James, Sirius, Remus, Peter ve Marlene vardı. Okulun dördüncü yılındaki Yule balosundan hatıraydı.

Biri kapını delicesine çalana dek, ağladığını bilmiyordun. Eline asanı alıp,  diğer elinle gözlerindeki yaşı silip kapıya yaklaştın.

"Biziz y/n, bizi içeri al!" Remus'un telaşlı sesini duyar duymaz kapıyı açtın.

"Aman Tanrım, iyi misin-" ancak cümlen yarıda kaldı, çünkü James'i görmeyi beklemiyordun.

"H-hey," diyebildi sadece. Sana bakıyordu, bir yanında Sirius ve diğer yanında Peter vardı. Yaralanmışlardı ve canlarının yandığı belli oluyordu.

"İçeri girin," dedin kapının önünden çekilirken. Bir anda soğumuş, geçmişin acısını kalbinin ortasında derin bir kesik gibi hisseder olmuştun.

Remus önden girdi, ona diğerleri eşlik ediyordu. Peter ve Sirius kanepenin bir ucuna, Remus ortaya oturunca James ayakta kalmıştı.

Ona yemek masasının kenarında duran sanldayeyi uzattın, tek kelime etmedi ve kanepenin kenarına koyarak oturdu.

"Yani, ne olduğunu kim anlatmak ister?" Uzun bir sessizliğin ardından sonunda konuşabilmiştin, Remus sana baktı ancak Sirius onun yerine konuşmaya başladı.

"Vol- Kim-Olduğunu-Bilirsin-Sen'in Ölüm yiyenlerinden kaçıyorduk, Remus ve James yaralandı. Biz de nereye gideceğimizi bilemedik, tek güvenebileceğimiz kişi sendin."
Derin bir nefes verdi, yüzü bir anlığına James'a döndü ancak yeniden sana baktı.

"Çok acıtıyor mu?" Remus'a sordun ama James'i kast ettiğini hepsi biliyordu. Remus başını olumsuz anlamda salladı, "Sadece pansuman yeterli olacaktır, teşekkürler y/n."

"Önemli değil, birazdan dönerim." dedin merdivenlerde, yukarıda ki gerekli malzemeleri almaya giderken.

Oğlunun odasının önünden geçerken, kimsenin onu görmemesini umuyordun. Aşağı indin, önce Remus'a pansuman yaptın ve birkaç şifa büyüsü mırıldandın.

"Kalmamız senin için sorun olur mu?" dedi Peter, o aralarında en çekingen olanlarıydı.

"Hayır, sorun yok." diye mırıldandın. James sana baktı, "Erkek arkadaşın için sorun olur mu?"

Delici bakışlarını ona yollarken, Sirius sesli bir şekilde öksürdü ve James'a dönerken büyük vazoyu yere düşürdü.

"Siktir- üzgünüm y/n," dedi ancak büyük bir ağlama sesi hepsini susturdu.
Hızlıca yukarı koştun ve oğlunu kucağına aldın, "Tamam bebeğim, sorun yok..."

"O- senin oğlun mu?" James'in sesi tüm odayı doldururken, buz gibi bir havanın seni ezip geçtiğini hissettin.

"Evet," diyebildin sadece.

"Babası burada değil mi?" diye sordu, sesi titrerken. Sana bakmıyordu, bakamadığını biliyordun.

"Değildi, yaralı olarak az önce kapıma geldi." dedin sessizce, James bakışlarını hızla sana çevirdi.

" dedin sessizce, James bakışlarını hızla sana çevirdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


---

Hepiniz birlikte oturma odanızda oturuyordunuz, James sana seni nede terk ettiğini anlatmak zorunda kalmıştı ve şimdi hiç olmadığı kadar pişman hissediyordun.

Voldemort'un sağ kolu Bellatrix'e Çapulcular'ı ortadan kaldırma görevi verilince, Sirius'un kuzeni olduğundan onu kolaylıkla bulabilmişti.

James, senin tehlikeye düşme riskini göze alamayınca seni terk edip Çapulcular ile birlikte saklanmak zorunda kalmıştı. Kaçtıkları süre boyunca bir çok kayıp vermiş olduklarını öğrendin, başta Marlene vardı.

"Yani, şimdi ne oldu?" Dedi Peter, bir sana bir de James'a bakıyordu.

"Hiçbir şey," dedi Sirius. "Minik James'in bana ne kadar benziyor oluşuna bak, adeta minik bir Sirius."

"Seni öldürmeden önce kes sesini," dedi James.

"Size hak veriyorum," diye başladın. "Marlene için üzgünüm, o en iyi arkadaşımdı... Başka çareniz olmadığını da biliyorum ama şimdi..."

"Biraz zamana bırak," dedi Remus. "O zamana dek biz seninleyiz, y/n. Bizi birden affetmeyeceğini biliyoruz ama James'e bir şans daha ver, o seni hala seviyor."

"Ben-" dedin ama James, seni kendine çekip sarılınca sözün kesildi.

"Seni bir daha asla bırakmayacağım, lütfen y/n." Kulağına mırıldandı, kokunu içine çekerken elleri belinde ve saçındaydı.

"Tamam, James seni affedeceğim." Dedin. Gözlerinden yaşlar izinsiz akarken, "Ama bir daha beni terk edersen seni öldürürüm."

"Sana gerek yok, ben onu öldürürüm." Dedi Sirius.

"Eh, anınızı bölecekmiş gibi olacaksamda kusura bakmayın ama yiyecek bir şeyin var mı acaba y/n?" Peter'ın sesi anınızı bölünce, Remus sesli bir küfür mırıldandı.

O an anladın ki, bu aileden asla vazgeçemezdin.

---

𝐭𝐡𝐞 𝐦𝐚𝐫𝐚𝐮𝐝𝐞𝐫𝐬 ; 𝐢𝐦𝐚𝐠𝐢𝐧𝐞𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin