𝐋𝐨𝐯𝐞 𝐘𝐨𝐮𝐫𝐬𝐞𝐥𝐟, 𝐦𝐲 𝐝𝐚𝐫𝐥𝐢𝐧𝐠

5.8K 242 90
                                    

𝑶𝒉, 𝒃𝒂𝒃𝒚, 𝒚𝒐𝒖 𝒔𝒉𝒐𝒖𝒍𝒅 𝒈𝒐 𝒂𝒏𝒅 𝒍𝒐𝒗𝒆 𝒚𝒐𝒖𝒓𝒔𝒆𝒍𝒇

Bölümde SLY'sınız. Muah.

---𝐑𝐞𝐠𝐮𝐥𝐮𝐬 𝐁𝐥𝐚𝐜𝐤

Büyük çatının altında, tek başına oturuyordun. Kimsenin sevmediği bir insan olduğunu düşünürdün her zaman, genelde birisi seninle sadece kendi çıkarları için konuşurdu.

En yakınlarının bile seni terk etmeye başladığı bu dönemde, mutsuzca gözyaşlarını sildin. Yaz mevsimine zıt olan yağmurlu gecede, dünyanında seninle birlikte ağladığını hissediyordun.

Saatlerce orada öyle kaldın. Ağustos'un son zamanlarıydı, eline çantanı aldın ve Muggle şehrindeki evine gitmek için hazırlandın. Bir Muggle doğumlu değildin ancak elinde Büyücü dünyasında bir ev tutacak kadar para yoktu, bu yüzden burada idare etmek zorundaydın.

Yavaşça şehrin eski sokaklarında ilerledin, evine biraz daha vardı. Bu yüzden tüm sokakları dolaştın, seni normal hissettirebilecek kadar yürüdün. Dikkatini çeken şey, sokağın ismi ve tam ileride duran Black oğlanıydı.

Abisinin evi terk ettiğini, geçen dönem sonunda duymuştun. O safkan delisi ailede sende olmak istemezdin, senin ailen her ne kadar safkan/melez olsada bu tür ayrımcılık yapmazdılar. Y/H binasından gelen soyları vardı, herkese sevecen yaklaşırdılar. Sen hariç. Sen Slytherin'din, onlar mükemmel...

Ablanın trajedik ölümünden sonra, abinde dahil olmak üzere herkes seni suçlamaya başlamıştı. Ablan, Ravenclaw'ın en zeki öğrencilerinden biri olarak bilinirdi.
Alice Y/L/N.

Güzeldi, senin esmer/kahve saçlarının aksine sapsarı saçları vardı. Kahve/yeşil gözlerinin aksine, masmavi gözlere sahipti. Sevecendi, insanlara sorgusuz güvenirdi.

"Ne işin vardı, nasıl yapabildin?"

"Güzel Alice'im öldü, senin yüzünden!"

Yüzünü düşüren seslerden sonra, yüzünün asıldığına emindin. Gözlerin yeniden Black oğlanına kaydı. Elinde asası vardı ve bir şeyler mırıldanmıştı. Ardından koca ev, sihirli bir şekilde değiştiğini gördün. Doğruydu, burası onların eviydi. Sen ise ilerledin, bir kaç sokak ötedeki evine girdin.

Kendini yatağına bıraktın, gözyaşların yanaklarından dökülüp yastığına dökülüyordu.

༺ᚑ༻

Sarışın kız, saçlarını savurarak okulun koridorlarında koşuyordu. Erkek kardeşiyle konuştuktan sonra, mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Üç yıl sonra, artık okulundan mezun olacaktı ve bir seherbaz olacaktı.

Merdivenlerin köşesinde, herkesten uzakta ağlayan minik kızkardeşini gördü. Şaşırmıştı, kızkardeşine yaklaştı ve elini omzuna koydu.

"Ne oluyor, miniğim?" Diyerek kızkardeşine baktı.

Kızkardeşi, kızarmış gözleriyle ablasına baktı. Konuşmak istemiyordu, bunca yıldır kimseyle konuşamadığı gibi.

"Hiçbir şey, beni rahat bırak."

"Miniğim, Y/N, ne oldu? Bana anlatabilirsin, ben annem gibi değilim."

Omuzlarını okşadı minik kızkardeşinin. Kızkardeşi burnunu çekti, ardından acıyla kolunu açtı ve minik kesiği gösterdi.

𝐭𝐡𝐞 𝐦𝐚𝐫𝐚𝐮𝐝𝐞𝐫𝐬 ; 𝐢𝐦𝐚𝐠𝐢𝐧𝐞𝐬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin