"Mutlu olabilirim sanmıştım."

494 32 243
                                    

Adrien kuruyan gözlerini elleriyle ovuşturdu. Başı ağrıyordu. Kulaklarında kendi sesi uğulduyordu. Dalgındı, bu yüzden ona sesini duyurmak isteyen kwaminin cümlesini üç kez tekrarlaması gerekmişti.

"Adrien!"

Fakat onun sesini duyan sarı saçlı genç sadece acı bir tebessümle kwamiye baktı ve arkasını dönüp başını yastığa gömdü.

"Değilim Plagg. İyi misin diye soracaksın ama değilim..."

O tartışmadan sonra nasıl iyi olabilirdi ki?

"Baba, lütfen! Onun uygun olup olmamasını neye göre değerlendiriyorsun anlamıyorum. Sorun oje sürmesi mi, saçını boyatması mı, gitarı mı?"

Gabriel'ın her hâlinden belliydi. Bu konu üzerinde daha fazla durmak istemiyordu. Oğlu o çocukla ilişki kurmamalıydı, tek düşündüğü buydu. Tek dilediği ise itaatti. Adrien'ın ise buna hiç niyeti yoktu.

"Bana korumandan kaçmanı açıklayabilir misin Adrien? Düşen notlarını, aksattığın çekimleri, kaçırdığın dersleri... O çocukla görüşmeyeceksin. Bir itirazın varsa o diğer dj çocukla olan arkadaşlığını da gözden geçiririm. Belki onunla da görüşmemen gerekiyordur. Nathalie, Adrien'ı odasına götür."

Babası daha fazla oğlunun gözüne bakamazmış gibi arkasını dönüp odadan çıkarken oğlu taşan gözleriyle kadına baktı. Nathalie Adrien'ın omzuna elini koymak için hamle yaparken Adrien geri çekildi. O anda titreyen sesiyle söyleyecek çok sözü vardı. "Ondan farklısın sanmıştım... Anladığını sanmıştım... Beni seviyorsun sanmıştım..." Fakat ağzından yalnızca şu sözler döküldü:

"Sen de babam gibisin."

Daha sonra sarışın Nathalie'den kaçarcasına hızla oradan ayrılmış ve odasına çıkmıştı. Yapabileceği tek şey başını yastığa gömüp ağlamaktı ve o da bu planı uygulamıştı. Kwami çaresizce yatağın boş tarafına yatarken sarışın zihninde tek bir düşünce görmek istemiyormuşçasına gözlerini sıkıca kapatıyordu. "Mutlu olabilirim sanmıştım." diyordu içinden. "Bir an için gerçekten benim de buna hakkım var sanmıştım."

...

Ertesi gün okul çıkışında sarışının gözleri yine bir çift mavi gözle buluştu. Düne kadar bu gözlerin bütün huzurunun kaynağı olması ne ironikti. "Yine oldu işte." diye düşündü. Luka'yı tam özgürce ve istediği gibi seviyorken bu yine bir günaha dönüşmüştü. İlk tanıştıkları zamanlar geldi aklına. Sudan çıkmış tir tir titrerken babasından ve aptal yasından nefret ettiğini söylemişti ve sonra Luka ona sarılmıştı. O anda bütün bunlar -annesi, babası, piano, Nathalie- saçma gelmişti gözüne. "Dert ettiklerim bu muymuş?" diyecekti neredeyse.

Sarı saçlı genç şimdi de öyle olsun istiyordu. Luka'nın kollarına sığınsın ve o muhteşem dünya bütün önemini yitirsin... Luka için Adrien'ın "Agreste" oluşunun bir önemi yoktur ve keşke dedi Adrien. "Keşke babam için de bir önemi olmasaydı. Keşke bu isim bir etiket gibi üzerime yapışmasaydı.". Keşke annesi öldüğünden beri bu soyun adı altında bir bedel ödemeseydi ama ödüyordu. Bir Agreste'ti, bir Agreste gibi yaşamalıydı ve babası ona ne zaman adlarına aykırı bir şey yaptığını söylese hemen düzeltmeliydi. Yanındaki Nino'ya döndü ve tebessüm etti.

"Yarın görüşürüz."

Hiçbir şeyden haberi olmayan Nino ona gülümsedi.

"Görüşürüz dostum, notlarını getirmeyi unutma."

Adrien her ne kadar kalbi deli gibi atsa da sakince mavi saçlı gencin yanına yaklaştı. Aynı şekilde hiçbir şeyden haberi olmayan Luka da ona gülümsüyordu. Sarışın ağzını açmasına fırsat vermeden söze başladı.

"Nasılsın?"

Mavi saçlı duraksadı.

"İyiyim."

Adrien gülümsedi.

"Güzel. Bugün yazma olur mu, telefonumu kapatmak zorunda kalacağım."

Tedirgince Luka'nın omzunun üstünden arabanın önünde bekleyen Nathalie'ye baktı.

"Şey, yarın görüşürüz. İyi bak kendine."

Sarışın yanından geçti ve mavi saçlı genç şaşkınca arkasına dönerken o öylece arabaya binip gitti. "Bu da neydi böyle?" diye mırıldandı kendi kendine Luka giden arabanın arkasından bakakalırken.

...

Mavi saçlı genç elinde telefonunu evirip çevirirken mesaj atsam mı diye düşünüyordu. Bir sorun olduğunu biliyordu ve bu durumda sorun oluşturabilecek şeyler de belliydi. Ama Adrien'dan bir açıklama almadan içi rahat etmeyecekti. Telefonu kenara koydu ve ofladı. "Sorun ne?" dedi diğer taraftaki yatakta yatan Juleka.

"Adrien bugün tuhaf davranıyor muydu?"

Mor saçlı kız düşündü. İçinden "O hep tuhaf." diye geçirse de bunu abisine söylememeyi tercih etti.

"Bilmiyorum, dikkat etmedim."

Şüpheyle ekledi.

"Ne oldu ki?"

Ne Juleka abisine Rose'dan bahsetmişti ne de Luka kız kardeşine Adrien'ı anlatmıştı. Ama ikisi de ne olduğunu biliyordu. "Boş ver." dedi Luka sırtüstü uzanırken.

"Hep aynı şey oluyor zaten."

"Ney?"

"Bu işte. Neden yaşadığım her şey bu kadar karmaşık olmak zorunda anlamıyorum."

Mor saçlı kız omuz silkti.

"Şey, belki de üzerine fazla düşünüyorsun."

"Bu üzerine düşünülmesi gereken bir mesele."

"Adrien'ın seni aldattığını mı düşünüyorsun?"

Mavi saçlı başta şaşırdı ve kocaman açılmış gözleriyle doğruldu. Sonra da yanakları kızardı.

"Ne? Hayır! Birlikte olduğumuzu kim söyledi?"

Mor saçlı kız oturduğu yerde küçüldü.

"Şey... Ben... Düşündüm ki... Kusura bakma."

"Hayır, hayır sorun değil. Sorun değil Jul."

Mırıldandı: "Gün gibi ortada zaten.". Ve sonra telaşlandı.

"Bekle, başka bilen var mı?"

"Sanmıyorum." dedi iyice içine doğru çekilen Juleka.

"Herkes arkadaş olduğunuzu düşünüyor."

"Öyle bir mesele değil, aldatma falan yani."

"Babası?"

Mor saçlı kızın sorusu havada kaldı. Evet, başından beri mavi saçlının aklındaki buydu. Ama bunu dile getirmek istemiyordu. O gerçekten öğrenmiş olabilir miydi?

"Yok canım, öğrense önce beni asması gerekirdi."

"Efendim?"

"Huh? Yok bir şey. Önemli değil. Sordum sadece. Bugün üzgün gibiydi de. Başka bir şey yok."

"Tamam."

Mor saçlı kız tekrar yatağının üzerine serdiği kitaplara gömüldü. Mavi saçlı çocuksa ayağa kalktı.

"Hava alacağım."

Mor saçlı kızın cevabını beklemeden dışarı çıktı. Tekrar düşüncelere dalmış yavaş adımlarla güverteye giderken arkasından, karanlığın içinden, bir ses duydu.

"Sonunda, üşümeye başlamıştım."

Aniden gelen sesle irkilip aceleyle arkasına dönmeye çalışırken ayağı takıldı. Kedi hızlıca yanına gelip onu belinden tuttu.

"Sorun yok, tuttum seni."

Luka şaşkınlıkla birkaç santim uzağında duran yemyeşil gözlere baktı.

"Kara Kedi?"

Fools | LukadrienHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin