4.BÖLÜM

372 18 8
                                    

   Hellloooo, keyifli okumalar 🫶🏻
Umarım beğenirsiniz...

   Merhametli insanlar, gecenin kör karanlığında size yol gösteren parlak yıldızlardır. Dilek tutup kaymalarını değil, yolunuzu bulup onlara teşekkür etmeyi öğrenmelisiniz.

Ceylan uyandığında iki eli de sandalyenin iki kenarına kelepçelenmiş bir şekildeydi. Kendisine gelip etrafına baktığında karanlık bir odada olduğunu farkedip bağırmaya başladı.

"Noluyor? Siz kimsiniz?!" Sesiyle beraber ışıklar açılmış gözlerini bir süreliğine kapatmak zorunda kalmıştı.

"Biz." Dedi karşısına geçen adam,
"Sizin yok etmeye çalıştıklarınızız." Ceylan anlamaz gözlerle kaşlarını çatıp dikleşti.

"Ne saçmalıyorsun be sen? Yeğenim nerde?!"

"İlk sorunu cevapladım. İkinci soruna gelecek olursam, yeğenin şu an arka odada. Merak etme keyfi yerinde." Adamın küstah tavırları Ceylan'ın sinirlerini bozmaya yetmişti.

"Ne istiyorsun?"

"Canınızı?"

***

Hızır Ali annesinin mesajını gördüğünde mesaj geleli neredeyse 3 saat olmuştu. Neden konum attığını anlamlandırmaya çalışırken Dayısı da kahvaltıya inmişti.

"Annem bana konum atmış Dayı. 3 saat önce."

"Yolu karıştırmamak için atmıştır. Buralarda orman çok biliyorsun."

"Doğru. Bir arayayım ama yine de." Annesinin telefonu kapalıydı, şansını Sibelden yana denemek istemiş ama yine aynı ulaşılamıyor uyarısıyla karşılaşmıştı.

"Telefonları kapalı."

"Telaşlanma, gelirler birazdan." Dayısını umursamadan masadan kalkıp annesinin konum attığı yere doğru gitmeye başladı. İçi dayısı kadar rahat değildi.

Konuma yaklaştığında önünde annesinin arabasını ve sonuna kadar açık kapılarını görünce bir şeylerin ters gittiğini anlayıp silahına davrandı. Temkinli adımlarla arabaya yaklaşıp içerisine ve etrafa baktı ama iki parça ipten başka hiçbir şey yoktu. Telaşla telefonunu çıkartıp babasını aradı.

"Efendim Hızır Ali."

"Baba annem yok."

"Yok derken?"

"Yok işte baba, kayıp."

"Hızır Ali, sakin ol oğlum. Sakince anlat. Noldu?"

"Bilmiyorum. Dün gece Sibel'le bir yere gitmek için sözleştiler şimdi ikisi de yok."

"Nerdesin sen?"

"Ormanda."

"Orman mı? Konum at, geliyoruz." Telefonu cebine atıp karşısında merakla kendisine bakan İlyas ve Alpaslan'a döndü.

"Ceylan kayıpmış."

"Onu anladık abi de, nasıl kayıp?"

"Bilmiyorum, gidip öğrenicez ama."

"Ama? Ama ne amca?" 

"Sibel de onunla beraber kaybolmuş." Alpaslan'ın başından aşağı kaynar su dökülmüştü sanki. Kafasında şimşekler çakarken hızla yanlarından ayrılıp kendi arabasına doğru yürümeye başladı. Hızır ve İlyas son anda ona yetişip kendi araçlarına bindirdi.

AİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin