Meryem uyandığında kızını göremeyince kendi odasına geçtiğini düşündüğü için endişelenmemiş, Ömer'in üstünü örtüp yanından kalkmıştı.
Kendi işlerini halledip aşağı indiğinde Hayriye ana bir köşede oturmuş Lütfiye de kahvaltıyı hazırlıyordu.
"Günaydın." Dedi kendisi de mutfağa girerken.
"Günaydun."
Masayı hazırladıklarında herkes yavaş yavaş aşağı inmeye başlamıştı. Meryem her inene Zeyno mu diye bakıyordu. Ne kadar beklese de kızı aşağı inmeyince kendisi yukarı çıkacakken Sibel de aşağı indi.
"Günaydın yengecim."
"Günaydın canım, Zeyno uyanmadı mı hâlâ?" Sibel şaşırmıştı soruya çünkü Zeyno odada değildi.
"Zeyno? O odaya hiç gelmedi ki."
"Nasıl? Odada değil mi?!" Sibel hayır anlamında başını salladığında Meryem geri dönüp telefonunu alıp Zeyno'yu aramaya başladı ama telefonu kapalıydı.
"Ah zeyno! Ah kızım!" Hızır ve diğerlerine söylemek için yemek masasına geldiğinde kapı çalmış Meryem durmuştu.
Sibel kapıyı açtığında elinde iki pastane poşetiyle Zeyno içeri girdi.
"Sıcak sıcak simit poğaça aldım. Başlamadınız di mi?"
"Zeyno-"
"Sonra konuşuruz." Dedi kuzenine göz kırparken. Kahvaltı masasına gelip poşetleri ortaya bıraktı. Meryem derin bir nefes almıştı.
"Günaydın." Babasından uzak en köşeye oturdu. Ömer de hemen karşısına geçti.
"Günaydın kızım." Kendisine cevap veren Hızır'a hiç bakmamış, o yokmuş gibi davranmaya başlamıştı. Herkes bunun farkında olsa da kimse sesini çıkarmamıştı.
Meryem kızının yanlış bir şey yapmaması karşısında derin bir nefes alıp o da masadaki yerine oturdu.
Sessiz geçen kahvaltı sonrası Sibel sonunda dikişlerini aldırmak için hazırlanıp abisiyle beraber çıkacakken Zeyno onları durdurdu.
"Alpaslan abi, ben de gelsem olur mu?" Alpaslan gülümsedi.
"Olur canım, gel." Zaten hazır olduğu için askıdan montunu alıp annesine de söylerek peşlerinden gidip arabaya bindi.
Yol boyunca Sibel ve Alpaslan ara ara arkalarına Zeyno'ya bakıyorlardı ama Zeyno dalmış öylece camdan dışarıya bakıyordu.
Hastanenin önüne geldiklerinde herkes inip içeri girdi. Sibel Akgün'ü görmediği için tam sevinmişken girdiği odada onunla karşılaştı. Abisiyle Zeyno kapıda onu bekleyeceklerini söyleyip odadan çıktılar.
"Hoşgeldin." Dedi Akgün eldivenlerini takarken.
"Hoşbuldum." Diye yarım ağız cevap verip yatağa oturdu Sibel.
"Gömleğini çıkart lütfen." Sibel dediğini yapıp zaten iliklemediği gömleğini çıkartıp eline aldı. Dikişleri alınırken giyinmekle uğraşmamak için içine de crop giymişti.
Akgün önce arka omzundaki dikişleri aldı. Eli hafif olduğu için Sibel bir şey hissetmemişti. Ardından önüne geçip çektiği sandalyeye oturdu. Birkaç saniye göz göze geldiklerinde Sibel hemen kafasını çevirdi.
"Senden neden ayrıldığımı sormadın hiç. Neden? Beni sevmiyor muydun?" Akgün birden bire soruyu sorunca Sibel afallamıştı.
"Beni en zor zamanımda bırakan biri mi soruyor bana bu soruyu? Özür dilerim annemin acısı varken senin peşinden koşmadığım için." Akgün kafasını kaldırıp karşısındaki kıza baktı. Ciddi ve sinirliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AİLE
Fanfic"AİLEN YOKSA SEN BİR HİÇSİN. AİLE HER ŞEYDİR." *BİR EDHO HİKAYESİDİR. KEYİFLİ OKUMALAR UMARIM BEĞENİRSİNİZ.