"Bir kez olsun beni anlamak için çabala"

1.7K 64 67
                                    

Merhabalarr güzel yorumlarınız için teşekkürler umarım bölümü beğenirsiniz🤍

Kapıda gördüğüm kişi beni kısa süreli bir şoka sürükledi. Bu Eren'di ve bütün parmakları alçıdaydı... "Pislik herif senin burada ne işin var?" Diyerek Eren'i geriye doğru ittirdim, o ise güldü ve bana bakarak konuşmaya başladı. "Yanındaki şerefsiz varken burada pislik olan ben mi oluyorum?" Dedi. Buna sinirlendim ve tam ona vuracakken birden sertçe bileğimi tuttu ve beni kendine çekerek ellerini gösterdi.

Bunu görünce Yiğit onun üzerine yürüdü ama Eren'in adamları onu uzaklaştırarak arka bahçeye götürdüler. Eren alaycı bir şekilde gülerek "Bak! Bunu o tatlış sevgilin Yiğit yaptı. Yanıma geldi ve bütün parmaklarımı kırdı!" O an dünyam karardı sanki... Yiğit bunu nasıl yapabildi? Ben olanlara inanamazken Eren yüzünü yüzüme daha çok yaklaştırdı ve, "Bunu sana da yapmayacağı ne mağlum? Belki yarın senin de parmaklarını kıracak. Gerçekten ona güveniyor musun?" Dedi ve fısıldayarak "Sen çok saf ve Aptal bir kızsın Ahsen!" diyerek  bir cümle daha ekledi. Diyeceklerini dedikten sonra hızla arkasını dönüp gitti, adamlarıda onu takip etti.

Saniyeler sonra Yiğit yanıma geldi. Benim şiddete ne kadar karşı olduğumu ve asla affetmeyeceğimi en iyi o biliyordu, hele böyle bir konuda. Asla susmuyor, sürekli açıklayabileceğini söylüyordu fakat onun sesi bana boğuk bir arı vızıltısı gibi geliyordu. Artık kaçabilecek çok yerim olmadığını biliyordum. Yiğit bir şeyler söylemeye devam ederken onu dinlemeye tahammül edemeden hızla koşmaya başladım. Ben koşarken Yiğit'de arkamdan geliyordu. Hava yağmurluydu, koştum koştum ve uçurumun kenarına geldiğimde Yiğit'in arkamdan bağırdığını duydum. "AHSEN SAKIN!" Ama bu sefer Yiğit yanılmıştı. Kendi canıma neden kıyayım? Sadece kafamı dinlemeye, onu ne kadar sevsemde Yiğit'in saçmalıklarından biraz olsun uzaklaşmaya çok ihtiyacım vardı. Olduğum yere oturdum ve uçurumu izlemeye başladım.

Ben oturunca Yiğit'de yavaş yavaş geldi ve yanıma oturdu. Sabırsızca omuzlarımdan tutarak beni kendisine çevirdi ve konuşmaya başladı. "Ahsen, bak gerçekten bana ne desen haklısın bunu biliyorum. Ama sana yemin ederimki kendimi durduramadım. Bir kez olsun beni anlamak için çabala..." "Sorun yok Yiğit..." bu dediğimle Yiğit şok olmuş bir şekilde gözlerime baktı. "Nasıl yani?" "Dediğim gibi, sorun yok Yiğit, sen haklısın kime ne yaptığın umrumda değil. Şimdi lütfen yanımdan gider misin?" Aslında kime ne yaptığı çok umrumdaydı ama söyleyemedim. "Ahsen," "Yiğit! Sana git dedim. Git!" Bu dediğimle Yiğit masumca başını eğerek yavaşça ayağa kalktı. Sakin ve küçük adımlarla yanımdan uzaklaştı. O giderken ona arkamı döndüm ve göz yaşlarımı serbest bıraktım. Sessizce ağlamaya çalışıyordum ama yanlışlıkla ses çıkardım. Saniyeler sonra bir kol belimi sardı ve bir el gözyaşlarımı sildi. Bu Yiğit'ti. "Hani sorun yoktu?" "Sen neden gitmedin?" "Bu önemli değil Ahsen. Sana yalnız kalma izni yok. Kırdığım kalbini tamir edeceğim. Kalk çabuk ayağa." Yiğit'in titreyen sesiyle elini tutarak ayağa kalktım.

Garip bir şekilde çok üzgündüm ama sığınacak birine ihtiyacım vardı. Ne bir babam vardı sığınacağım, ne de bir annem. Bir kız çocuğuyum, anne baba olmayınca o ilgiyi başkasında arıyorsun. Yiğit kolunu belime doladı ve o şekilde yürümeye başladık. Yanında mutlu hissediyordum. Ona kızgındım fakat aşığın siniri de bir yere kadar. Huzurlu bir şekilde yürürken Yiğit'in telefonu çaldı ama Yiğit hemen telefonu kapattı.

Şüphelenmiştim, olduğum yerden durdum. Yiğit'te benimle beraber durdu ve bana baktı. Tek kaşımı kaldırıp Yiğit'e baktığım da "O kimdi Yiğit?" Diye sordum. "Önemli bir şey değil be güzelim." Diyerek kolunu omzuma attı. Ahh! En sinir olduğum şey boşver denmesi. "Yiğit şaka yapmıyorum söyler misin şunu." Bana eğilerek "Neden prenses, ne işine yarayacak." Dedi ama ben hiç mimik yapmadan ona bakınca uzatmaması gerektiğini anlamış olacak ki kafasını geriye atarak cevap verdi. "Çok önceden olan ama unutalı çok olan biri, eski sevgilim" bu dediğine sinirlenmiştim. Eski sevgilisi neden hâlâ onu arıyordu? "Eski sevgilin ha?" "Demek ki sen onu onu unutmuşsun ama o seni unutmamaış. Hâlâ aradığına göre..." bu dediğime pis pis sırıtarak bana doğru eğildi ve yanağımdan bir makas aldı. "Ne oldu güzelim, kıskandın mı?" Dedi. Ben "Ne kıskanacağım Allah aşkına!" Derken Yiğit çoktan arkasını dönüp eve doğru yürümeye başlamıştı bile.

Bense orda sinir krizi geçirmemek için söylene söylene Yiğit'i takip ettim. Yiğit, evin kapısını açtı ve kapıyı benim için açık bırakarak eve girdi. Bende onun arkasından eve girdim ve gözüm Yiğit'i aradı fakat bulamadı. Önce salona sonra banyoya baktım ama onu bulamadım. En sonunda mutfağa girdim ve mutfağa adımımı attığım an Yiğit beni belimden kavradı ve tezgaha yasladı. Kalp atışlarımın hızlandığını hissederken bir yandan da Yiğit'in beni süzen gözlerini izliyordum. "Hadi itiraf et." Dedi Yiğit. "Neyi?" Aslında Yiğit'in neyden bahsettiğini çok iyi biliyordum fakat böyle davranmak çok hoşuma gidiyordu. "Kıskandığını..." Yiğit'in dediği şeyle sırıtmamı engelleyemedim ve yüzüne doğru sırıtmaya başladım.

Yiğit, ellerini tezgahta benim çevreme yaslamış bir şekilde bana doğru eğilirken bir yandan da beni süzüyordu. Ben gülümseyince oda gözlerimin içine değil de aşağıya bakarak gülümsedi. Sonra birden gülümsemesi soldu, yüzü daha ciddi bir hâl aldı. Ben ne olduğunu anlayacakken gözleri dudaklarıma kaydı, benimkilerde onunkilere. "Çok hoşuma gidiyorsun Ahsen... Bilmeni isterim." Gülümseyerek "Biliyorum." Dedim ve Yiğit bana iyice yaklaştığında aniden telefonu çaldı. Ben böyle zamanlamayı...

Bölüm bu kadardı. Sizce Yiğit'i arayan kim? Bölüm hakkındaki yorumlarınızı ve yazmamı istediğiniz sahneleri yorumlarda belirtmeyi unutmayın. Görüşürüz🤍

Sanal OrtamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin