-Tanıtım-

232 13 13
                                    

   Hayatta ne kadar şanslı biri olduğunuzu sorguladınız mı, bilmiyorum, ama ben bunu her defasında sorguladım. 
Daima bir sıkıntıyı çözmek için başka bir sıkıntının içinde buldum kendimi... Çözmek için çabaladığım hayat sınavları koca bir yığın halinde önüme biriktiğinde, bitiş zilinin benim için çalan sesleri doldu  kulaklarıma.

Şimdi çık bakalım işin içinden.

Otelin ihtişamlı avizesi altında durmuş, hayattan beklentilerimi sorgulamaya başlarken, yüzüme sertçe çarpan tokadın şiddeti yanağımda inanılmaz acılar bırakmıştı.  Elim titreyerek zonklayan yanağıma gidince, müdürün eli saçlarımın arasına girdi.  Saçımı çektiği sırada,' Aaaağğ' diye inlemiştim.

" Senin yüzünden başımıza nasıl bir bela aldık, biliyor musun?" Sesi en az tokat kadar sertti. 

" Hayatım tehlikedeydi..." diye inledim, saçlarımı elinden kurtarmaya çalıştığımda. 

Ama nafileydi.

Bırak merhamet etmeyi, daha sıkı çekmeye başladı saçlarımı. " Bana ne senin hayatından! " Dediğinde gözleri öfkeyle açılmıştı. 
" Sadece bir gelinlik.... çalışıp parasını öderim, söz veriyorum. " diye sayıkladım,  yaşadığım acı yüzünden gözyaşlarım yanaklarımı ıslatmıştı. 
" SADECE BİR GELİNLİK HA!" Diye kükrediğinde, ağzından çıkan tükürük damlaları yüzüme çarpmıştı.
" KENDİNİ DE SATSAN, O GELİNLİĞİN FİYATI EDERMİSİN SANIYORSUN! "
Atlı üstü hindistan'ın en zengin adamlarından birinin kızı için özel tasarlanan  geleneksel bir gelinlik, Su. Ne kadar pahalı olabilir sence (!)

Ellerini saçlarımdan hızla çekip arkaya doğru itmişti beni.
Otelin kalan diğer çalışanları korkudan başlarını dahi kaldıramıyordu.  "  Sen!" Dedi, yere doğru eğildiğinde. Yüzündeki öfke bedenimde hissizlik etkisi yaratmıştı.  Saçımın ve yüzümün acısını hissetmiyordum.  Hissetiğim korku bunları bastırmıştı çünkü. Sertçe yutkundum.

Etrafı kırmızı damarlarla kaplanan kestane rengi gözlerini gözlerime dikti. Sağ eli hızla havaya kalktığında, yiyeceğim tokadın sertliği gözlerimi kapatmaya zorluyordu beni. Gözlerimi sıkıca kapatıp, ellerimi başıma siper ettim. 

Ben tokat beklerken nefes nefese kalmış bir ses kulaklarımı doldurdu.
" Efendim,  Fırat bey  ve iki kardeşi otele giriş yaptılar.  Üçü birden gelmişse büyük sorun demektir. "  diye hızla konuştu, müdür yardımcısı. 
Korkuyla nefes alıp verirken müdür sıktığı eliyle hemen kalkıp yardımcısına döndü. " Nereden duymuşlar olayı?" Diye sordu, sesi telaşlıydı.

" Bilmiyorum, efendim."

Müdür hızla kafasını bana çevirdi.  " Bu fahişenin bu kadar büyük bir krize neden olduğunu düşünmemiştim. " diye homurdandı kendi kendine.

Başka bir zaman olsaydı,  bana 'fahişe' demesinden dolayı olay çıkarırdım, ama şu anda zaten büyük bir olayın içindeydim.  Yılda bir kez gelen  otel sahiplerinin buraya bu sorun için gelmiş olması, Hindistan ve Türkiye arasında savaş başlatmışım gibi hissetmeme neden olmuştu.  Bir gelinlik nasıl bu kadar sorun açmıştı başıma!

Boş koridorlardan yankılanan ayak sesleri kalp ritimlerimi düzensizleştirmişti.   Nefes almayı bıraktım ve dizlerimi kendime doğru çektim.  Otel sahiplerini hiç görmemiştim ve benim yaptığım hata yüzünden buraya kadar gelmişlerdi. Şimdi cidden başın belada, Su. Müdürün yaptığı daha ne ki!

Korkuyla yerimde mıhlanmış, otel sahipleri olduğunu düşündüğüm üç adamın onlarca korumanın önünde buraya gelmelerini seyrediyordum.  Müdür hızla düğmesini ilikleyip tek bir sıraya dizdiği çalışanların önünde dikildi. " Fırat bey,  biz aslında sorunu çözdük. Gelinlik tamir edildi. Bu kadar basit bir olay için neden zahmet eti-" müdür hızla açıklama yapmaya çalışırken, Fırat bey sol elini 'kes' derecesinde kaldırıp, müdüre anlamayan bakışlarla birkaç saniye baktı. " Ne saçmalıyorsun.  Ne gelinliği,  ne sorunu! " sesi sakin olmasına rağmen öyle otoriter çıkmıştı ki, müdür bir an irkildi. Bende öyle.
" Siz bu sorun için gelmemişmiydiniz." Diye sordu müdür, kafasını kaldırmaktan korkuyor gibiydi. 

-Yaban Çiçeği- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin