-6. Bölüm-

331 102 23
                                    

Multide : Su 💧

Okumadan önce yıldızı patlatmaya unutmayın. 🌟

İyi okumalar canlarımmmm💚💚

Bu bahtsızlığımın sebebini daima merak etmişimdir.  Annemin ölüp beni terk ettiği şu son üç yılda yaşanmış olan şeylerin tanımlayan Pisagor 'un şu cümleleri olabilir aslında; Öfke aptallıkla başlar, pişmanlıkla sonuçlanır. 

Ben buydum.

Öfkesine  asla hakim olamayan, başımı sürekli belalardan belalara sokan ve soktuğu yerden çıkaramayan biri. Şimdi bir bankta oturmuş,  üzerimdeki kıyafetleri ince ince delip, bedenimi ıslatan yağmur damlaları altında oturmamalıydım, mesela.  Sıcak yatağımın içinde uzanmak yerine,  sert tahtadan yapılmış bankın üzerinde uzanmamam da gerekiyordu.

Ama uzanıyordum,  çünkü Pisagor bey amcanın da dediği gibi; oldukça aptal ve oldukça pişmandım. 

Ve daha kötüsü de, belki buradan üç-beş alkolik geçer de gecenin son golü olan tacize uğrama ihtimalini düşünüyordum. 
Sen onları da denize dökerdin Su.

Dökerdim dökmesi ama ben bu lanetli gecenin bir an önce sone ermesini ve huzura kavuşmayı bekliyordum.  Bu kadar koşulturma adrenalin yeterdi.
Tabi peşindeki ve seni öldürmeye and içmiş  Rafet-Rıfat kardeşleri ve daha ne kadar güçlü olduğunu bilmediğin Kırathan'ları saymazsak bu geceden sonra huzura kavuşur bilirsin. 

Belkide Hakkın huzuruna kavuşacaktım,  bilmiyordum. 

Bildiğim tek bir şey vardıysa da oda uyumak istediğimdi.  Karanlığın içinde üzerime düşen sert sayılmayan yağmur  damlaları altında, sert bankın üzerinde uyumak istiyordum.  Belkide bu kimileri için rahatsız edici bir yer gibi gözüküyordu fakat benim hayatımda sıradanlaşmış bir aktiviteden ötesine geçmiyordu.  Canım dışarda uyumak istediğinden değil, yanlış anlamayın.  Buna alıştığımdan.  Neticede insanlar herşeye ve her şarta ayak uydurabilen çok fonksiyonlu yaratıklar değil miydi.

Öyleydi. 

Benim zor şartlar altında böyle kayıtsız bir şekilde yüzümü yıldızlarla dolu olmayan onu yerine, minik  yağmur damlalarını taşıyan koca bulutların  hükümü altına giren gök kubbeye öylece dönmüş,  manzarayı seyrediyor olmazdım.  Bu tuhaf gelirdi başkasına ama bana artık tuhaf gelmeyi bırakmıştı.  Beynim düşünme yetisini de bırkmıştı. 
Uyku usul usul yağmurun altında bana kucak açarken onu kırmayıp, kucağına öylece attım kendimi. Bu gecenin bitme vakti gelmişti çünkü.

            
                                               💧

Otelin kız çalışanları için tahsis ettiği giyinme odasında üzerimdeki beyaz olduğu artık beli olmayan tişörtü çıkarıyordum.  " Yuh!  Yok artık, Su ya." Melek'in şoke olmuş suratıyla eş değerde şaşkın çıkan sesine göz devirdim.  " Bıkmadın mı her seferinde şaşırmaya..." diye mırıldandım, otel çalışanları için verilen beyaz-sarı renkteki  tişörtü giyerken.  Aslında burada garsonluk yapıyordum ve garson kıyafeti giymem gerekirken Türkiye'de evlenme çılgınlığı başlatan ultra zengin Hintli kaçıklar yüzünden otelin her çalışanı düğün için oluşturulan konsept hazırlığına yardım ediyordu.  Üç gün sonra dünya evine girecek olan  elmas kralı diye bilinen adamın biricik kızıydı.  Ve herşeyin kusursuz olması gerekiyordu.  Kaliteli iş en büyük reklamdı çünkü. 

-Yaban Çiçeği- Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin