Dünya denen bu gezegene gözlerimi açtığım ilk andan itibaren yalnız biri olduğumun bilincindeydim. Annem bana hem annelik hem babalık yapmaya çalışıyordu ama öyle nahif ve kırılgan bir kadındı ki, asla bu savaş meydanına yaraşır bir savaşçı olamamıştı. Kimsenin kırılmasını istemiyor, gerekirse zarara girmeyi göze alıyordu. Çocukluk yıllarım annem gibi bir profil çizmekle geçmişti. Bir çiçeği ezmemek için bile büyük bir uğraş verdiğim dönemlerde öyle ezilmiştim ki, buranın bir savaş meydanı olduğunu, acısını çeke çeke kabullenmek zorunda kaldım. Bir babam yoktu, abim... kardeşim, veya arkamı kollayacak birileri...Annemin veremediği savaşı vemek zorunda kaldığımda, korkmayı bir kenara itmek zorunda kaldım. Her düştüğümde bir el bekledim beni kurtarsın diye ama o el asla bana uzanmadı. Aksine bir bir iti beni o eller. Bu yüzden her düştüğümde kendi başıma kalkmayı öğretim kendime.
Ben sorunlardan kaçtıkça sorunlar üstüme yıkılmaya başlamıştı, bu durumda annemi dinlemenin artık işe yaramadığına kanaat getirdim. Büyüdükçe annemin benim için çizmeye çalıştığı profilden uzaklaştım. En sonunda yabani bir kız olarak gördü annem beni.Ama ben yabani değildim, sadece ayakta kalmaya çalışan bir kızdım işte. Babasının istemediği bir kız. Hayat sınavını babasının güvenli gölgesinde vermek yerine, kendi gölgesine sığınan biriydim işte.
Derin bir nefes alarak sakin kalmaya çalıştım. Canım tehlikedeydi. Diğer herşey daha sonra halledilebilirdi. Önümdeki üstü açık, beyaz arabaya baktım. İçinde genç bir adam ve genç bir kadın konuşuyordu. Bu tenha yerde böyle lüks bir aracın olması beni epey şaşırtmıştı. Karanlık bir yere park edilmişti, birilerinin görmesinden dolayı çekiniyormuş gibiydi.
Birkaç saniyelik tereddütün ardından, arabanın arka kapısını açıp içine girdim. Genç adam ve yanındaki kadın bana şoke olmuş bir şekilde bakarken, ben arka koltukta kendimi düzeltmeye çalıştım.
" Merhaba. " dedim, kısık bir sesle.
Genç adam tepki vermedi. Şoför koltuğunun yanındaki koltukta oturan kadınla göz göze geldik. Beni tepeden tırnağa süzerek yanındaki genç adama baktı.
Peki hangi bahaneyle adamın arabasına bindin Su? Bak çok merak ettim.
Bende bilmiyordum. Şu anda bu arabanın içindekiler dışardakilerden daha medeni görünüyordu. Belkide buna güvenmiştim. Telaşla soluklandığım sırada, yüzümdeki hüzünlü bakışlarımı şoför koltuğunda oturan gence çevirdim. Beni karakola götürmesini isteyecektim. Bu gece vakti hoyratça arabalarına bindiğim için umarım beni yargılamazlardı.Adam bana dönerek birkaç saniye baktı. Yüzünde anlam veremediğim bir gülüş yayılmıştı.
" Nihayet gelebildin, bebeğim. Nerede kaldın? Çok merak ettim. " Genç adamın beni hedef alan sözlerine karşılık hayretle soluklandığımda, nefesimi tazeleme gereği duydum.
" Ha?" Şaşkınlıkla kaşlarım havalanmıştı.
Dikiz aynasından bana göz kırpıp arabayı gazladığında, arabanın üstünün açık olması sebebiyle şaşkınlıktan değişen yüzüme rüzgarı kırbaç gibi yemiştim.
" Bebeğim derken?" Dedim şaşkınlıkla, adama dikiz aynasından bakmaya çalışarak.
O anda kulağıma dolan patlama sesiyle refleks olarak arkama baktığımda Rıfat'ın beni arabanın içinde gördüğünü fark ettim. Arkadan bana ateş etmişti. Bu adam ciddi ciddi beni öldürmeye çalışıyordu anlaşılan."Kahretsin gördü beni!" Diye bağırdım, arabanın içinde çömeldiğim sırada. Öndeki adam afalamış gibi yüzüme baktığında kaşları çatılmıştı. " Abinler peşimize düşmüş anlaşılan. " Dedi ve arabaya daha fazla gaz verdi. " Merak etme ben seni korurum. " diye de ekledi.
" Ne saçmalıyorsun yahu! Ne abisi-" Cümlemi tamamlamama müsaade etmeden bana kaş göz işaret yaptı.
" Abinler işte! Senin peşine düşmediler mi?" Diye homurdandı, kaşlarını çatmıştı.Beni başka biriyle karıştırıyordu anlaşılan. Hayattaki bütün şansımın bu gecede beni bulmuş olmasına hayret ederken, bu durumu fırsata çevirmeyi akıl edebilmiştim.
" Evet, evet abimler... " diye homurdandım sessizce.
Rafet'in önünden geçtiğimde kurtulduğum için şükür ettim.
" Bu kadın kim Emir?" Rüzgarın uğultu halinde kulağıma taşıdığı sese göz ucuyla baktığımda, önde oturan sarışın kadın bana dönüp alaylı bir bakış attı. Neler döndüğünü henüz idrak etmiş gibi, sessizliği bozmuştu. Gerçi bende aynı durumdayım ama sessizliği bozmaya niyetim yoktu. Gecenin bana sunduğu bu şansı asla geri tepmeyecektim.
" Çocuğumun annesi o. " diye homurdandı genç adam dikiz aynasından bana göz kırptığı sırada.
Çocuğumun annesi derken, Su?
Araba sahilin yanına yaklaştığında yavaşça durmuştu. Ben adamın sözlerini idrak etmeye çalışırken, ağzımdan istemsizce birkaç kelime firar etti.
" Pardon, ne?" Dediğimde genç adamın dikiz aynasından bana göz kırptığını gördüm.
Kafasını arkaya doğru uzatarak beni gözleriyle süzmeye başladığında, şaşkınlıkla irileşen gözlerime bakınca şaşırmıştı. Baş parmağı burnumun üzerine hafifçe dokununca irkildim.
" Seni görünce özlediğimi fark ettim. " Dediğinde yüzünde tatlı bir gülümseme yayılmıştı. Tamam, bu işte bir bok vardı. Beni kim sanıyordu bu adam bilmiyordum ama bunu açıklığa kavuşturmam gerekiyordu. Zaten kurtulmuştum.
" Anlamadım ne-" Sözümü kesen önde oturan kadının çığlığı oldu.
"NE ÖZLEMESİ! NE BEBEĞİ!" Kadının kulak yırtan sesiyle yüzümü buruşturup söze atladım. " Evet ne bebeği? " dedim cırlayarak.Bana çocuğumun annesi demesi, en az öndeki kadın kadar şaşırmama sebep olmuştu.
Öndeki kadının bakışları bu sefer bana çevrilmişti.
Adam hızla bana dönerken sol eliyle hafifçe yanağımı okşadı.
" Ne demek ne bebeği, bizim bebeğimiz işte. Şu anda karnında taşıyorsun ya." Dediğinde gözleriyle bana birşeyler anlatmaya çalışıyordu ama ben anlamaz bakışlarla adamın yanağımı okşayan elinin karnımın üzerinde gezinmesini seyrettim. Gözleri mahçup bir şekilde yanındaki sarışına döndü.
" Bunu sana nasıl açıklarım bilmiyorum, Banu ama... Benim bir çocuğum olacak. "Kadın çılgına dönmüş gibi adamı gözleriyle süzdüğünde,
"Banu değil BENGÜ, mal kafa!" Diye bağırdı. Adamın yüzüne doğru kırmızı ojeli pençelerini savurduğu sonra.Şu anda ne dönüyor, bilmiyordum. Ama zaten kurtulmuştum. Burada durmanın bir manası yoktu. Kimse beni fark etmeden buradan ayrılmam gerekiyordu.
Sessizce arabadan inmek için elimi kapı koluna atıp açtım. Ses çıkarmamaya özen gösteriyordum, onlar kavga ederken buradan kaçmam benim için fırsattı.
Arabadan indiğimde kulağıma dolan telefon sesiyle istemsizce arkamı döndüm. Genç adamın telefonu çalıyordu, hiç vakit kaybetmeden telefonu açıp kulağına götürünce yanındaki kadına susması için el işareti yaptı." Ne diyorsun sen! " diye bağırdığında arabanın arka koltuğuna çevirdi başını. Beni göremeyince " Lan!" Diye bağırdı.
" Yapacağın işe de, sana da!" Diye ekledi ve telefonu kapatıp, hızla arabadan indi.
Arabanın az ilerisinde beni fark edince iki elini beline koyup, beni tepeden tırnağa süzerek kafasını umutsuzca salladı.
" Oldu o zaman, ben gideyim. " Dedim mırıldanarak. Beni yeni fark etmiş gibi bir hali vardı.
İnsan 'Çocuğunun Annesini' karıştıracak kadar nasıl bir hayat yaşayabilir, Su.
Tamam fesatlaşma.
" Dur orda." Diye bağırdı koluma yapıştığı sırada.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 🌟📩
ŞİMDİ OKUDUĞUN
-Yaban Çiçeği-
Teen Fiction#kalem 1 (16.08.2022) Ünlü iş adamı Hakan Tanoğlu, yirmi üç yıl sonra bir kızı olduğunu öğrenir ve ikiz yeğenleri; Demir ve Emir'i kızını bulması için Antalya'ya gönderir. Kuzenlerini bulmak için geldikleri bu şehirde onları bekleyen sürprizler var...