Eve gittiğimizde gözlerimin kıpkırmızı olduğunu gördüler. Günaydın. Bende olanları anlattım. Ve ağlamaya başladım.
Yu-jin: Benden sonra bir kız vardı ve ailesiyle gelmişti. Bende onu ailesiyle görünce ağlayasım geldi çünkü babası sonuç ne olursa olsun onu bırakmayacaklarını söyledi.
Dedim ve daha çok ağlamaya başladım. Yi-soo bana sarılarak destek oldu. Ağladım çünkü ailem beni 7 yaşımda hemde doğum günümde terk etti. Çünkü panik atağım var ve kriz geçiriyorum. Ayrıca beyin tümörüm de var. Ve astım. Ah hepsiyle uğraşmak istemediler. Beyin tümörünü umarım kimse yaşamaz. Düşmanım dâhi olsa. Daha çok ağladım ve sonrasını hatırlamıyorum.
Uyandığımda odamdaydım. Yanımda Min-ji ve Ji-woo vardı ve uyuyorlardı. Sanırım uyudum ve beni buraya getirip yanıma yattılar. Saate baktım ve daha çok erken olduğunu fark ettim ama yinede kalktım çünkü bugün sonuçlar açıklanacaktı. Aşağı indim ve bir not vardı. Şöyle yazıyordu;
" Lütfen üzülme. Ailenin seni bırakması öldüğün anlamına gelmez. Biz varız. Hem biz bir aileyiz. Her zaman birbirimize destek olacağız. Bunu asla unutma. 💜"
Aslında bu beni gerçekten mutlu etti. Yukarı çıkıp kızları uyandırdım. Kahvaltı ettik ve oturup RUN BTS açtık. Sanırım söylemeyi unuttum. Biz BTS hayranıyız. Neredeyse bütün bölümleri izledik ve telefonum çaldı. Bilinmeyen bir numaraydı. Kızlar açma dedi ama BigHit olabilir diyerek açtım. Telefonda dünki adam vardı ve beni şirkete çağırıyordu. Bende hemen gidip üstümü giydim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bunları giyip evden çıktık. Min-ji'nin ailesi çağırdığı için gelemedi. Sanırım dün gece eve gitmediği için. Keşke banada kızacak bir ailem olsa. Ji-woo benimle gelmek istedi çünkü sabah başım dönüyordu. Gerek yok dedim çünkü işi vardı. Ama gerçekten gerek yoktu. Sonra beni taksiye bindirip gitti. Şirkete geldiğimde çok heyecanlıydım. Hemen şirkete girdim. Görevli bana günaydın efendim deyip beni biryere götürdü. Neden efendim dedi ki? Ne farkım var ondan? Ben düşünürken gelmişiz ve ben duymamışım. Özür dileyip içeri girdim. Pd'nim denen kişi beni bekliyordu. Beni görünce ayağa kalktı ve elini uzattı ve merhaba dedi. Bende saygı amaçlı eğilip elini sıkarak merhaba efendim dedim. Bana otur dedi ve oturdum. İlk başta hal hatır falan sordu sonra ise asıl konuya geldik.
Pd: Evet bana kendinizi tanıtır mısınız lütfen?
Yu-jin: Tabi efendim. Ben Park Yu-jin. 17 yaşındayım ve Koreliyim.
Pd: Evet, teşekkürler. Şimdi ben sana bir kaç soru soracağım cevapla tamam mı?
Yu-jin: Tabi efendim.
Pd: Sen idol olmayı çok istiyorsun değil mi?
Yu-jin: Evet efendim.
Pd: Peki herhangi bir sağlık sorunun var mı?
Yu-jin: E-ev-evet efendim.
Gözümden yaşlar geldi ve hemen sildim.
Pd: Hımm peki ne bu sağlık sorunları?
Yu-jin: Panik atağım var. Korktuğum anlarda kriz geçiriyorum. Astımım var. Makine ile bile bazen nefes alamıyorum. Ama 1 yıl boyunca iyiydi ama sonra bazı durumlar yüzünden kötü oldum.
Pd: Bu durumlar dediğin ne oluyor?
Yu-jin: Ee kimseye söylemeyin lütfen.
Pd: Tabii ki. Rahat olabilirsin.
Yu-jin: Ailemden şiddet gördüm. Bu yüzden nefes borumda tıkanıklık oluştu.
Pd'nim gözünden yaş geldi. Üzüldü sanırım. Ve görmediğimi sandı.
Pd: Başka varmı peki?
Yu-jin: Birde...
Pd: Evet.
Yu-jin: Beyin tümörüm var. Doğduğumdan beri.
Pd: Anlıyorum. Geçmiş olsun. Bir şey soracağım ama kararsızım.
Yu-jin: Buyrun efendim.
Pd: Aileni neden şikayet etmedin?
Yu-jin: Ailem sağlık sorunlarım yüzünden beni 7 yaşına girerken doğum günümde terk etti. Bu yüzden nerede oldukları bilinmiyor.
Pd: Üzgünüm. Hatırlatmak istemezdim.
Yu-jin: Sorun değil efendim. Bilmeniz mümkün değildi.
Pd: Pekala asıl konumuza gelelim... Seni idol yapacağız!
Yu-jin: Efendim ama sağlık sorunlarım olduğu için nasıl olacağım? ( Salak bu kız harbi. Seçmelere niye katıldın o zaman gerizekalı?)
Pd: Merak etme sen. 18 yaşına girdiğinde seni ameliyata sokmaları lazım tümörün için. Astımın için de hastane tedavisi uygularız. Yeğenime de aynı sorunlar var. Bu yüzden biliyorum.
Yu-jin: Teşekkürler efendim.
Pd: Rica ederim ama asıl konu bu değil.
Yu-jin: Nedir?
Pd: Sen BTS üyesi olacaksın.
Yu-jin: Nee?!
Pd: Evet merak etme. Sadece sen yetenekli oldun. Lütfen kabul et. Hayallerin için yapabilirsin sanırım.
Yu-jin: Efendim ama onların yıllarca uğraştığı emeğe hazırdan sahip olacağım.
Pd: Merak etme. Ben onların seni isteyeceğine eminim. Ama böyle yapma lütfen. Hayallerini gerçekleştirirken kimse seni suçlamaz.
Yu-jin: Eminmisiniz?
Pd Evet, bana güven dedi ve bir sözleşme çıkardı. Bende son bir kez başaracağım dedim ve imzaladım.
Pd: İyi şanslar. Yarın 10'da şirkette ol. Ve ayrıca grubun tek kız üyesi olduğun için özel bir ihtiyacın olursa dünki kadın görevli sana numarasını verecek. Ondan isteyebilirsin.
Yu-jin: Teşekkürler. Ee sizden bir şey daha isteyebilir miyim? Yani kabul ederseniz.
Pd: Tabi buyur.
Yu-jin: Üyelere ve ARMY'lere gerçek adımı ve doğum günümü söylemeyin lütfen.
Pd: Tabii ki nasıl istersen. Sahne adın ne olsun istersin?
Yu-jin: Cherry olsun lütfen.
Bunu seçtim çünkü İngilizce de Cherry kiraz demek. Yani anne ve baba şahıslarının bana yedirdiği ilk ve son meyve...
Pd: Tabii ki. Başka bir isteğin var mı?
Yu-jin: Hayır teşekkürler. Artık gidebilir miyim?
Pd: Tabii ki. Yurda ne zaman yerleşeceğin yarın belli olacak.
Yu-jin: Teşekkürler. İyi günler.
Dedim ve eğilip kapıya yöneldim. O sırada kapı açıldı ve kapı kafama çarptı. Bir insan hep mi şanssız olur ya? Gözlük kullandığım için gözlüğüm yere düştü. Ben onu ararken biri bana verdi. Alıp teşekkür edecektim ama biri hemen gözüme taktı. Baktığımda Min Yoongi olduğunu gördüm.
Yoongi: İstersen git bir yüzünü yıka. Kıpkırmızı oldun da.
Yu-jin: Teşekkürler efendim.
Diyip çıkarken koştum ve duvara çarptım. Oha, gözlük çatladı. En azından görüyordum. Arkamı döndüğümde hepsi bana bakıyordu. Uzaylı görmüş masum köylü gibi bakıyorlardı. Eğilip gittim.