Hayat denilen bu kelime tam olarak neydi? İnsan mıydı hayatı olduran, hayat mıydı insanı olduran? Yaşamak için var olan hayat mı yaşatan bir hayat mı? Birbirine gizli iplerle bağlı olan bu kelimler belli bir döngü içerisindeydi birbirini takip eden. Olduğum yerde durmuş Kenan'ın ayaklarına bakıp bu düşünceler ile zihnimi oyalıyordum ,yani utanıyordum ,hatta utancımdan ölüyordum. Ellerini kaldırıp saçlarını dağıtmıştı ardından boğazını temizler gibi öksürdüğünde. Ben utancımdan iyice küçücük olmuştum ben napmıştım nasıl bakacaktım yüzüne Allahım çok utanıyorum. Kafamı gömeceğim bir yer bulsam hiç düşünmez gömerdim."Ee, çıkalım o zaman ev de tamam olduğuna göre" oh çok şükür buradan bir an önce çıkmamız ikimiz için çok iyi olurdu. Onu beklemeden fıtı fıtı koşarak dış kapıya ulaşmıştım. Arkadan o tatlı gülüşünü de eksik etmemişti.
Arabanın önünde durmuş gelmesini bekliyordum. Ay bugün çok sıcaktı galiba. Kenan evimizin kapısını kilitliyordu. Ah düşüncesi bile çok güzel evimiz bizim sadece Kenan ile benim yaşadığımız evimiz inşallah bu genç yaşımda kalp yetmezliği başlamazdı."Beni kursa bırakır mısın" Kenan olur manasında kafasını sallamıştı. Uzun zamandır gidememiştim kursa malum sebeplerden. Bir an önce gidip ortamın maneviyatını içime çekmek istiyordum. Kursun önüne geldiğimizde arabanın kapısını açmış Kenan'ın yüzüne bakamadan inmiştim arabadan. Hızlı adımlarla kursun kapısına adımlamış arkama bakmadan içeriye girmiştim. Herkese selam verdiğimde boş yere oturmuş birazdan başlayacak olan sohbeti bekliyordum sohbeti bir tane yeni başlayan bir hoca verecekti az sonra kapıda uzun zayıf güzel yüzlü yaklaşık benim yaşlarımda hoca olduğunu düşündüğüm kişi içeriye girmiş hepimize selam vermişti ardından masaya geçip yerini almıştı. Kısa bir tanışmadan sonra gözleri beni bulmuştu gözlerinde anlamsız bir ifade vardı beni ilk kez görüyor olmasına rağmen soğuk ve mesafeli bir şekilde bakmıştı.
"Siz Gül hocanın gelini oluyorsunuz galiba" evet der gibi kafamı salladığımda bakışları buz kesmişti belki saçma gelecekti ama içimde bir huzursuzluk olmuştu. Ardından sohbete başlamıştı.
__
Yaklaşık bir saat süren sohbetin ardından içim huzurla dolmuştu eksik olan parçalarım bir bir yerine oturmuştu, sızlayan yaralarım bir anda dinmişti adeta,maneviyat böyle kuvvetli tesirliydi. Herkes tek tek odayı boşalttığında bende ortalığı toparlıyordum."Adın Efnan'dı değil mi?" kafamı omuzumun üzerinde geriye doğru çevirdiğimde sorusunu çok anlamsız bulmuştum.
"Evet, senin?" Yüzüne oldukça soğuk bir ifade yerleştirmişti tanımadığı bir insana karşı bu kadar soğuk olmasının altında ne gibi bir sebep olabilirdi anlamamıştım.
"Zehra" memnun oldum der gibi kafamı salladığımda daha fazla orada durmak istememiştim.
"Kenan'la nasıl tanıştın" sorusuyla afallamıştım bu soruyu soracak kadar samimiyeti nereden bulmuştu en ufak fikrim yoktu. Her şeyi geçtim bu soruya cevap vermem gerekiyor muydu?
"Biz aile dostuyuz Gül teyzelerle" samimiyet buradan geliyordu anlaşılan ama bu onun sorusuna cevap vermem için yeterli bir neden değildi.
"Uzaktan bir akrabalık var" kısa kesip bir an önce gitmek istiyordum. Onu tanımıyordum ve tanımadığı birisine bu soruyu soracak kadar bir samimiyette yoktu. Anladım der gibi kafasını salladığında oradan ayrılmış Gül yengemin kuran derslerini verdiği odaya gitmiştim beni görünce kocaman gülümsemişti. Ona artık anne demem gerektiğinin farkındaydım. Ona baktığımda anneme olan hasretim hem diniyor hem tekrardan alevlendiriyordu. Ay kadar beyaz yüzü ve al yanakları ile çok sıcak içten görünüyordu. Yanına oturduğumda önce hep yaptığı gibi baştan aşağı süzdü. En sonunda gözlerimin içine baktığında gözlerindeki parıltı beni ne kadar sevdiğini kanıtlıyordu. Gözlerinin içi gülüyordu adeta.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAZHAR
General FictionYıllarca sevdası kalbimde olan adam ile evleniyordum benim ona olan aşkım onu bana olan nefreti ile olan evlilik. "Bu evlilik öyle böyle olacak ister kabul edin ister etmeyin" babasının keskin sözleri karşımda duran adamı daha da sinirlendirmişti i...